Başbakan Erdoğan’ın “Twitter denen bir bela var” açıklamasından sonra geçtiğimiz haftalarda gezi direnişine destek olan Twitter kullanıcılarına yönelik gözaltı dalgası başladı. İstanbul, İzmir ve Adana’da onlarca kişi gözaltına alınırken, medyaya yansıdığı kadarı ile gözaltı sebebi suç işlemeye tahrik ve kanunlara uymamak oldu. Ancak Twitter operasyonu kapsamında İstanbul’da gözaltına alınanlardan biri ile yaptığımız görüşme, sebebin bunlarla sınırlı olmadığını gösteriyor.
Gözaltında sorulan “hangi partiye oy verdiniz” ya da “ailende direnişçi ya da başbakanı sevmeyen insanlar var mı” soruları, amacın aynı zamanda fişleme olduğuna işaret ediyor. Bir süre önce evinden gözaltına alınan Twitter kullanıcısı önce emniyet müdürlüğünde sorguya çekildiğini daha sonra da savcı karşısına çıkarıldığını belirtiyor. Sekiz saat boyunca emniyet müdürlüğünde bir odada tutulduğunu söyleyen Twitter kullanıcısına bağlanıyoruz ve gözaltı sürecinin detaylarını ondan öğreniyoruz.
Twitter nedeni ile gözaltına alınacağını düşünmüş müydün?
Akşam saat 8-9 arası evime iki polis gelip “sizi emniyete götüreceğiz” dediklerinde sebebini sormadım, az çok tahmin ediyordum. Çünkü polisin evime gelmesine neden olacak bir durum yoktu hayatımda. O güne kadar da yanlış hesaplamadıysam 10 gün içinde 1200 tweet atmıştım. Twitter gözaltılarının başladığı haberlerini de görmüştüm. Bir de gözaltından bir süre önce hesabımı AKP’liler ve AKP Gençlik Kolları takibe almıştı. Ve çok ciddi hakaret içerikli mesajlar atıyorlardı. Birkaç gün sonra da gözaltına alındım zaten.
Emniyet müdürlüğüne gittiğinde aynı sebeplerle gözaltına alınmış başkaları da var mıydı?
Oraya gittiğimde başka kimseyi görmedim çünkü herkesi ayrı odaya alıyorlar. Bilgi almamanız için mümkün olduğu kadar insanlarla konuşmanızı engellemeye çalışıyorlar. Tam sorgu odası değil de, konaklama odası gibi bir odaya götürüldüm. Hiçbir açıklama yapılmadan orada yaklaşık sekiz saat kaldım. 1-1,5 saat arayla su isteyip istemediğimi sordular, bir kere de polis nezaretinde tuvalete gittim. Sekiz saat sonunda odaya komiser geldi. Komiser olduğunu düşünüyorum çünkü apoletleri vardı. Beni sorgulamaya başladı.
Avukat çağırmayı düşünmedin mi?
İlk başta parmak izi almak istediler. Avukat olmadığı için vermek istemedim. İstersem barodan bir avukat çağırabileceklerini söylediler, ben de hiç kimsenin beni savunmasına gerek olmadığını söyledim. Çünkü bunun gayrı resmi bir gözaltı olduğunu düşünüyorum. Avukat çağırarak bu gayrı resmi göz altıyı resmileştirerek, gözaltı sürecinin uzayacağını düşündüm. Bu nedenle avukat hakkımı duruma göre savcının karşısına çıkacağım zamana sakladım.
Neden gayrı resmi olduğunu düşündün?
Birincisi haklı olduğumu düşünüyordum bir de ifademin yazdığı kağıtta herhangi bir seri numarası görmedim. Devlet evraklarının sağ üst köşesinde kayıt numarası olur. Ama benimkinde yoktu.
Herhangi bir eşyan alındı mı?
Bir evrak ya da imza hiç bir şey almadılar. Sadece telefonumu aldılar. Telefonumu da o gün alamayacağımı söylediler, muhtemelen inceleyeceklerdi. Gerçi ben telefonum alınmadan önce polis aracında bazı şeyleri silmiştim. Son bir haftadır Twitter ile ilgili çok şey okumuştum. Twitter kullanırken bazı programlar var, onları kullanıyordum.
Buna rağmen sana nasıl ulaştılar?
Twitter’da kendi ismimle varım. Dolayısıyla facebook ya da diğer kayıtlı olduğum sosyal mecralarla profil eşleştirme yöntemi ile bana ulaştıklarını düşünüyorum. Bir de gezi eylemleri sırasında herkes wifi şifrelerini kaldırmıştı. Oralardan bağlanıp tweet attığım da oldu. Operatörlerden de IP bilgisi gelmiş olabilir.
Ne tür sorular soruldu?
“Herhangi bir terör örgütüne üye misin ya da sempatizanı mısın” sorusu ile başladı sorgu. “Hayır” cevabını verdim. Diğer soru da “terör örgütü karşıtı mısınız” oldu. Ben de “evet” dedim. “Neden” dediler. Kendimce sebepleri sıraladım. Sonra “hangi partiye üyesiniz sorusu” geldi. Soruda “direk üyesiniz” deyince psikolojik bir baskı yarattı. “Bir partiye üye olmadığımı söyledim. Sonra da “hangi partiye oy verdiniz” sorusu geldi. Gözaltına alınma sebebim Twitter olsa da bu sorularla amacının fişlenme olduğunu düşündüm.
Sorulara cevap vermeyebilirdin?
Düşüncelerimde özgür olduğumu düşündüğüm için Twitter’da içimden geldiğince yazıyorum, dolayısıyla sorguda bunları saklama gereği görmedim. Bu arada bu soruları sorma haklarının olmadıklarının da farkındaydım cevaplarken. Ama hangi partiye oy verdiğim sorusunu cevaplamadım. Bundan sonraki soru eylemlerle ilgiliydi. “Eyleme fiziki olarak katıldınız mı” ve “terör örgütüne üye olduğunu düşündüğünüz insanlarla mı eyleme katıldınız?” Eyleme neden katıldığımı sordu. Eyleme katılma sürecimin çadırların yakılması ile başladığını ve eyleme katılmasam kendimi eksik hissedeceğimi söyledim. Oraya gitmenin benim için bir borç olduğunu ekledim. Bundan sonraki soru da enteresan geldi. “Eyleme katıldığınız gün üstünüzde bu kıyafetler mi vardı” diye soruldu. “Hayır” dedim. Bu sefer de “eyleme giderken ne tarz kıyafetler vardı üstünüzde” diye soruldu. Ben de ellerinde bir video görüntüsü yoksa bu soruları cevaplamayacağımı söyledim. “Eylemde aktif rol aldınız mı” dendi. Tam anlayamadığımı söyledim. Eylemi gerçekleştiren kurumlardan olup olmadığım soruldu. Sanırım taksim dayanışması kastedildi. “Hayır” dedim. “Peki o zaman neden bulundunuz eylemlerde” sorusu geldi. “Ben halkım” diye cevap verdim.
Aileye yönelik sorular da var mıydı?
Evet, zaten bundan sonrakiler aileye yönelikti. “Ailende jandarma ya da polis tarafından gözaltına alınmış birisi var mı” dendi. “Ailen hangi partiye oy veriyor” ya da “ailende senin gibi direnişçi ya da başbakanı sevmeyen insanlar var mı” diye soruldu. Hatta başbakan kelimesini kullanmadılar “Tayyip” dediler ki, kışkırtma amaçlı bu ifadeyi kullandıklarını düşünüyorum. Ailemin siyasi görüşü, eğitim düzeyi ve ekonomik durumu da soruldu. “Eylemlere katılmanız için birileri size para mı veriyor” gibisinden yönlendirmeli soru geldi. Ben de bir kazancımın olduğunu dolayısıyla bir örgütten ya da bir yerden para alma ihtiyacımın olmadığını belirttim. Eylemlere akbille ya da kendi imkanlarımla katıldığımı söyledim.
Gözaltına alınmana sebep olarak gösterilen tweetlerinin içeriği neydi?
Burada söylemeyim ama Erdoğan’a yönelik bir twitimin hakarete girebileceğini söylediler ki, kesinlikle twitimde küfür ya da hakaret yoktu. Bazı retweet yaptığım şeyleri sordular, onların çoğu da sanatçılara aitti. Yazılanların bana mantıklı geldiğini bu nedenle retweet yaptığımı söyledim. “Tweetleri kalabalık bir toplulukla karar verip, o şekilde mi attınız” dendi. Bu sorunun amacını anlayamadığımı söyledim. Çok fazla retweet almış bir tweetimi gösterip, tanınmayan birisinin tweetinin bu kadar çok retweet almasının normal olmadığı söylendi. Daha sonra bana bir kağıt getirdiler. Kağıtta savunmam yazılıydı. Okudum, doğruydu ve imzamı attım. Buradan savcılığa sevk edileceğim söylendi. Daha sonra savcı karşısına çıktım.
Bu ana kadar endişelendin mi?
Hayır. Rahatsız edici bir tavırla karşılaşsaydım endişelenebilirdim. Savcı savunmamı okudu, bana da okuttu ve onaylayıp onaylamadığımı sordu. Onayladığımı söyledim. “Twitter hesabı senin yani” dedi. Kafamı salladım. “Hükümet karşıtlığınızın sebebi var mı” diye sordu. Burada saymayayım ama savcıya detaylıca sebeplerimi anlattım. Adaletsizliğe vurgu yaptım. Savcı da Erdoğan ile ilgili attığım tweeti sordu ve “bu tweeti atmandaki amaç nedir” dedi. Hissettiklerimi yazdığımı söyledim. Savcı devlete dava açabileceğini ya da avukat isteyebileceğimi söyledi. Ayrıca telefonuma bir süre el konulacağını belirtti. Ben de “son bir kez telefonumu alabilir miyim” diye sordum. “Neden” dedi. Ben de tweet atacağımı söyledim.
Not: Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz’in konuyla ilgili hazırladığı basın açıklamalarına şu linkten ulaşabilirsiniz. http://privacy.cyber-rights.org.tr/?p=1495