Vatandaşlık ve İnsan Hakları dersinde öğreniyoruz. İnsanların toplanma, görüşlerini dile getirme hakkı var. Üstüne üstlük insan haklarını kabul etmiş, altına imza atmış bir ülkeyiz. Peki bugün yaşadıklarımız nedir? İnsanlar daha sendikalarının kapısından kafalarını çıkarttıklarında panzerlerden sıkılan suyun, polislerin attıkları gaz bombalarının hedefi oluyorlar. O insanlar en doğal haklarını kullanıyorlar ve bu bir hukuk devleti, bir laik cumhuriyet devleti tarafından engelleniyor. Sonra AB standartlarından, insan haklarından söz ediliyor. Dünyada 1 Mayıs şarkılar, danslar ve sloganlarla kutlanırken bizde kameralara kaçan, dövülen, atılan gaz bombalarından dolayı nefes alamayan insanlar takılıyor.
Bu insanların istedikleri 1 Mayıs 1977'de ölen işçi kardeşlerini anmak, daha güzel ortamlarda çalışmak ve biz çocuklarına daha güzel bir Türkiye bırakmak. Peki sonuç? Baskı, zulüm, kan!
İşçiler olmadan hiçbir şey olmaz
İşçi sınıfı en üstün sınıftır. İşçiler olmadan hiçbir şey olmaz. Ne yediğiniz ekmek, ne giydiğiniz elbise, ne de oturduğunuz koltuk... Siz bunların hiç birini düşünmeden gidip o insanları susturursanız o insanlar ya geleceklerinden, ailelerinden, haklarından vazgeçer ve oturup kalırlar; ya da sizi sizin yöntemlerinizle alt etmeye çalışırlar. İkisi de bir uçurum. İşte bu yüzden bırakın sloganlarımızı atalım, bırakın düşüncelerimizi söyleyelim ve kendi ailenize atamayacağınız o copları biz insanlarınıza atmayın...
Başka ülkelerin 1 Mayıs'ları
Akşam televizyonları açtığımızda başka ülkelerin insanlarını göreceğiz, ellerinde bayraklar 1 Mayıs'ı kutlarken. Sıra Türkiye’ye geldiğinde utanacağız. Çünkü diğer ülkelerin coşkusuna karşılık bizde sadece şiddet içeren görüntüler olacak. Hem de demokratik, tam bağımsız ve gelişmekte bir ülke olarak. Ve işte o zaman herkes bizim ne kadar demokratik olduğumuzu görecek.
Türkiye bu olmamalı. Düşüncelerini söylemek isteyen insanları şiddetle susturmamalı. Şiddetle hiçbir yere varılmaz. Özelikle de düşünceye karşı şiddet uygulamak Türkiye adına kara bir lekedir.1 Mayıs 1977’den sonra sadece 1 yıl izin verildi Taksim'de anma ve kutlama törenlerinin yapılmasına. Sonraki yıllarda iktidarın gerekçesi 1977'de ölenler oldu. 1 Mayıs 1977 yılında meydandaki solcuların birbirlerini vurduklarını iddia ettiler.
Peki sular idaresiyle günümüz The Marmara oteline yerleştirilen misafirlere ne demeli? Zamanında sorunsuz geçen 1 Mayıs'ların ardından, birilerinin attığı kurşunlar ve ölenler yüzünden şimdi ne onları anmaya ne de düşüncelerimizi söylemeye çıkabiliyoruz Taksim meydanına. Birilerinin yaptığı işin faturasının masum halka çıkarılması hukuku, laikliği ve düşünce özgürlüğünü savunan bir devletin yapacağı iş değildir.
Gelecekte ailemle birlikte meydanlarda şarkılar türküler söyleyerek halay çekerek kutlamak istiyorum 1 Mayıs'ı. Sıkıldım artık taşlanan dövülen insanlar görmekten. Yurdumun mutlu günleri umarım gelen günde olur. Herkesin 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı kutlu olsun. Ne kadar kutlayamasak da. (DT/TK)
* Deniz Türkeş, 14 yaşında