*Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021'de Dedeoğulları ailesinden yedi kişi katledildi. Irkçı gerekçelerle öldürülen Kürt aileye dair davada mahkeme, sanık Mehmet Altun’u yedi kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılırken, diğer sanıklar beraat etti.
Katliamın yaşandığı gün il dışında olan ailenin sağ kalan ferdi Çetin Dedeoğulları, ailesinin yaşadığı evi müzeye dönüştürmek için çalışmalara başladı. Müzeye “Adalet ve İnsanlık Müzesi” isminin vereceğini söyleyen Dedeoğulları, adalet nöbetine de başlayacağı ekledi.
bianet’in sorularını yanıtlayan Çetin Dedeoğulları, aradan yıllar geçmesine rağmen yaşanılanları anlatmanın çok güç olduğunu söylüyor. Müzeyi "insanlığın utanması adına hayata geçirmek istediği"ni ekliyor.
Mahkeme aşamasında aradığı adaleti bulamadığını anlatan Dedeoğulları, mahkemede verilen kararının kendisini müzeyi yapma fikrine ittiğini söylüyor:
“Bu katliam barbarca işlenmiş, organize bir cinayettir. İnsanlık öldü. Türkiye’de, İç Anadolu’da, Konya’da insanlık öldü. Ümit ediyorum bu müze, bu dava, bu katliam herkese ders olur ve bir daha bunun gibi olaylar yaşanmaz. Çalışmamızı Kıbrıs’taki Barbarlık Müzesi’ne benzer bir şekilde yapacağım. Evi siyaha boyatarak işe başladım. Müzede ailemin eşyaları, geride bıraktıkları, davanın iddianamesi, mahkeme aşamalarındaki kararlar olacak. Bu alanda çalışan insanlarla, mimarlarla, heykeltıraşlarla da görüştüm; çalışmayı onlarla yürütüyorum. Heykeltıraşlar katliam anını heykellerle ölümsüzleştirecek."
“Ülke olarak davaya sahip çıkmamız gerekiyordu”
Saldırının ırkçı gerekçelerle işlendiğini tekrarlayan Dedeoğulları, Türkiye coğrafyasında adalet arayan herkesin müzeyi ziyaret etmesini istediğini ifade ediyor.
Adalete katkı sunmak istediğinin altını çizen Dedeoğulları, “Müzeyi adalet için yaptığımı herkes bilsin. Utanç müzesi olarak değerlendirmemin sebebi ise müzeyi bilenlerin, duyanların, önünden geçenlerin utanması için. Aslında ülke olarak bu davaya sahip çıkmamız gerekiyordu. Müzeyi ayrıştırıcı bir düşünce ile yapmıyorum, tamamıyla ailemin hatıralarını yaşatıp insanlığa ders olması için yapıyorum. Türkiye’de adaleti arayan insanlara öncülük anlamında böyle bir şey yapıyorum” diyor.
Evin, katliam günü olduğu gibi durduğunu söyleyen Çetin Dedeoğulları, müzeyi üç ay içinde tamamlamayı düşünüyor.
“Yalnız bırakıldım”
Müze çalışmasının resmi kurumlar tarafından izne tabi tutulacağını öğrendiğini ve bu kurumların müze çalışmasına izin vermeyeceğini düşündüğünü söyleyen Dedeoğulları şöyle diyor:
“Bu yaklaşımı, mahkeme aşamalarındaki yaklaşımlardan biliyorum. Katliamın gerçekleştirildiği hafta devlet yetkilileri, milletvekilleri, bakanlar, hepsi gelmişti. Ama mahkeme sürecinde, hatta birinci mahkemeden itibaren yalnız bırakıldım. Bu sebeple müzeye izin vermeyeceklerini de biliyorum ama ev şahsi evim, şahsi arazim. Resmi olmazsa da müzeyi gayriresmi bir şekilde hayata geçireceğim."
“Dosyayı AİHM’e kadar götüreceğiz”
Çetin Dedeoğulları, Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin sadece sanık Mehmet Altun’a “canavarca hisle tasarlayarak yedi kişiyi kasten öldürme” suçundan yedi kez ağırlaştırılmış müebbet hapis vermesine de tepkili. Dedeoğulları, ailesinin öldürülmesinin planlı olduğunu ve bu planın içerisinde katilin bütün ailesinin olduğunu düşünüyor: “Bunu söylerken varsayımla değil, delilli ve ispatlı söylüyorum ama mahkeme sadece bir kişiye yedi kez müebbet hapis cezası verdi. Türk mahkemelerinde bu olayın çözülemeyeceğini düşünüyorum. Bu sebeple dosyayı AİHM’e kadar götüreceğiz.”
Mağdurları hatırlatma, anısını yaşatma
Hafıza Merkezi’nden Kerem Çiftçioğlu, yapımı devam eden Dededoğulları müzesi gibi hafıza mekanlarının öneminin iki boyutta düşünülmesi gerekildiğini söyleyerek, şöyle diyor: “Birinci boyutu mağdurları hatırlatma, onların anısını yaşatma misyonu ile ilgilidir. Bu, hafıza mekanlarının mahrem boyutuna, yas tutma, iyileşme, saygı gösterme, tefekkür gibi işlevlere işaret eder. Bu tefekkür boyutu, mağdur yakınlarının yasını tutabilmesi, yarasını sarması ve hayatına devam edebilmesi için önemlidir.”
Utanç müzeleri ve hafıza mekanlarının bir diğer önemli boyutunun ise yaşanan hak ihlallerin bir daha yaşanmadığı bir gelecek anlatısı kurmaya sundukları katkı olduğuna söylüyor. Çiftçioğlu, “Bu mekanlar imha politikalarına toplum olarak ‘bir daha asla’ diyebilmemiz için konuklarını bu imhaya imkân tanıyan koşulları sorgulamaya, buna dair eleştirel düşünmeye davet eder. Yaşanmış bu ihlallerin bugün ve gelecekle ilişkisini anlamaya olanak sağlayan diyalog ve sorgulama imkanları sunar” diyor.
“Kalıcı sergi ve müze alanları çok sınırlı”
Çiftçioğlu, Türkiye’de hafıza mekanları nitelendirilebilecek kalıcı sergi ve müze alanlarının çok sınırlı olduğuna da dikkat çekiyor. Hrant Dink Vakfı tarafından hayata geçirilen 23,5 Hafıza Mekanı’nın ellerindeki en iyi örnek olduğunu ekliyor.
Öte yandan hafıza mekanları, müze ve sergilerin yanı sıra hafıza yürüyüşleri, anıtlar, parklar ve anmalar gibi farklı biçimler de alabiliyor. Çiftçioğlu, Türkiye’de gibi devletin yüzleşme iradesinin henüz yetersiz olduğu ülkelerde kamu desteği gerektiren müze ve sergilerin sayılarının yetersiz olduğunu da belirtiyor.
TÜRKİYE’DE HAFIZALAŞTIRMA ve MÜZE ÇALIŞMALARITürkiye’de sivil toplumun mekânsal kalıcılıkları az da olsa çeşitli hafızalaştırma pratikleri görmek mümkün. *100 yıl önce Ermeniler *23,5 Hrant Dink Hafıza Mekanı *Adnan Menderes Mozolesi, *Ahtamar Kilisesi Restorasyonu *Anıt Sayaç: Şiddetten Ölen Kadınlar İçin Dijital Anıt *Cumartesi Anneleri, *Bak.ma: Özgürlük Mücadelelerinin Dijital Medya Arşivi *Barış Portreleri: 10 Ekim 2015’te Kaybettiğimiz Yaşamlara Bir Bakış *Ceylan Önkol Anıtları *Cins Adamlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri *Deniz Gezmiş ve Arkadaşları için Yapılan Hafızalaştırma Çalışmaları *Dersim Katliamı Anıtı *Diyarbakır Askeri Cezaevi Projesi *Diyarbakır Cemevi *Habab Köyündeki Tarihi Çeşmelerin Restorasyon Projesi *Hafıza Kaydı: Ortak Hikâyenin Peşinde *İnanç ve Kültür Parkı *Kanlı 1 Mayıs Anması *Karakutu Hafıza Yürüyüşleri *Lozan Anlaşması Mübadilleri Hakkında Yapılan Hafızalaştırma Çalışmaları *Mehmed Uzun Şehir Kütüphanesi *Metin Göktepe Anması *Musa Anter Hafıza Sahaları *Pir Sultan Abdal Heykeli ve Festivali *Seyid Rıza Parkı ve Heykeli *Sivas Bilim ve Kültür Merkezi *Surp Giragos Kilisesi Restorasyonu *Türkiye Kültür Varlıkları Haritası *Uğur Kaymaz Anıtları *Ulucanlar Cezaevi Müzesi *Umut Arşivi *Vicdan ve Adalet Nöbeti *Yaşam Anıtı *Yenikapı Projesi *Tarihsel Adalet İçin Bellek Müzesi *Bilgiler, Hafıza Merkezi’nin https://memorializeturkey.com/ sitesinden alındı. |
Ne olmuştu?Konya’nın Meram ilçesindeki Hasanköy Mahallesi’nde 30 Temmuz 2021'de Mehmet Altun tarafından Kürt Dedeoğulları ailesine ırkçı saldırı yapıldı. Saldırıda aynı aileden Yaşar Dedeoğulları (65), Metin Dedeoğulları, Serap Dedeoğulları (36), Barış Dedeoğulları, Serpil Dedeoğulları (32), Sibel Dedeoğulları (30), İpek Dedeoğulları (57) öldürüldü. Saldırgan Altun, 4’ü kadın 7 kişiye toplamda 19 kurşun sıktı, daha sonra evi ateşe vermeye kalkıştı. Öldürüldükleri mahallede 24 yıldır yaşayan Dedeoğulları ailesi, öldürülmeden önce, 12 Mayıs'ta da “Biz ülkücüyüz, sizi burada yaşatmayacağız” diye bağıran 60 kişilik grubun saldırısına da uğramıştı. Bu saldırıda Metin Dedeoğulları beyin kanaması geçirirken ailenin diğer üyeleri de çeşitli yerlerinden yaralanmıştı. Saldırı sonrası 5 kişi tutuklanmış, kısa bir süre sonra bu kişiler “delil yetersizliği” gerekçesiyle serbest bırakılmıştı. Konya Valiliği katliamdan sonra “Irkçı değil, adli bir olay” açıklamasında bulunurken, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül "İlk bulgulara göre bu konunun etnik bir temele dayanmadığı konusunda tespitler var" dedi. 17 Kasım’da, Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, mahkeme saldırıyı gerçekleştiren Mehmet Altun’a “canavarca hisle tasarlayarak 7 kişiyi kasten öldürme” suçundan 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Kıbrıs Barbarlık MüzesiKıbrıs Lefkoşa'da 4 Aralık 1963'te başlayan ve Kanlı Noel olarak anılan olaylarını anan bir müze. Ev, 24 Aralık 1963 gecesi Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevli Binbaşı Nihat İlhan’ın evinin silahlı bir grup tarafından basılması, eşi ve 3 oğlunun banyoda kurşunlanarak öldürülmesi sonrasında müzeleştirildi. Müze, 1 Ocak 1966 tarihinde ziyarete açıldı. |
(BS/SO/NÖ)