12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kıdemli hâkimi olarak görev yapan ve hiç idam kararı vermediği için mahkemesi lağvedilip, Erzurum’a sürülen Remzi Şirin 95 yaşında yaşamını yitirdi.
TIKLAYIN - "İdam Vermedik Diye Mahkememiz Lağvedildi"
Şirin’in ardından aynı dönemde avukatlık yapan Kaşif Töre Ağanoğlu, Remzi Şirin'i ve dönemin hukukçularını bianet’e anlattı.
"O mahkemelerdeki avukatlığı başka yerde yapamadık"
Remzi Şirin’i "Bir yargıç abidesiydi” diye anan Ağanoğlu, “O dönemde askeri yargıçların hepsi inanılmazdı. Remzi Şirin olsun… Coşkun Dündar olsun… Askeri mahkemelerde yaptığımız avukatlığı başka hiçbir yerde yapmadık” diyor.
Dönemin yargıçlarının hukukçuluğuna vurgu yapan Ağanoğlu “Söz kesmiyorlardı, dilekçeler sonuna kadar okunuyordu. Bir ceza yargılamasını en ince ayrıntılarıyla inceleyip öyle karar veren insanlardı” diyor.
Savcının eline tutuşturulan kağıt...
Ağanoğlu, o dönem idama direnen yargıçların da tehdit edildiğini buna rağmen hukukçu çizgilerini koruduklarını belirtip şöyle ekliyor:
“Askeri mahkemeler ABD’den tercüme edilmiş bir yasadır. Savcının eline iddianame diye bir kağıt verilirdi o kadar. Ama o askeri hakimler o iddianameyi paramparça ederlerdi. Ama 12 Eylül’den sonra Kenan Evren savcıların eline bir kağıt tutuşturdu, o kağıt da olduğu gibi mahkemelerden geçmeye başladı. Bugün de durum böyle.”
Ağanoğlu tanık olarak katıldığı Stuttgart İstinaf Mahkemesi’ndeki bir duruşma anısını da anlatıyor:
“Tanıklığımı bitirdim, ‘size iyi günler ve başarılar diliyorum’ dedim. O Bavyeralı, Neron gibi saçını öne taramış hakim kalktı ve ‘Siz kimsiniz de bana başarılar diliyorsunuz’ dedi. Bugün Türkiye’de böyle hakim var mı?”
Remzi Şirin hakkında
12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nın kıdemli hâkimiydi.
Şirin'in başında bulunduğu İstanbul 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi, 12 Mart döneminde en son 83 sanıklı denizci subayların yargılandığı ve 67'sinin idamı istenen davada sanıkların 72'si hakkında beraat, diğerleri hakkında da çeşitli hapis cezaları verdi. Şirin'in mahkemesinde yargılanan denizci subaylar arasında Milli Birlik Komitesi üyesi İrfan Solmazer, eski DEV-GENÇ Başkanı Atilla Sarp, Ali Kırca, Sarp Kuray, Erol Bilbilik, Ruhi Koç gibi isimler yer alıyordu.
Hiç idam cezası vermemiş olması darbe yönetiminin dikkatini çekti. Tehdit edildi, daha sonra mahkemesi lağvedildi. Erzurum’a sürüldü.
Remzi Şirin, Nokta dergisine verdiği bir röportajında “41 sene 5 ay hizmetim var. İdam kararı vermedim. Ne demirbaş ne de şahsi bir tek kalem kırmadım” demişti, Cumhuriyet’te yayınlanan röportajındaysa cezaevine gittiğinde kendisine “Remzi Baba” diye seslenildiğini anlatmıştı.
Aydın Çubukçu'nun "Bizim 68" adlı kitabında, Remzi Şirin, Deniz Gezmiş'e yönelik şu ifadeleri kullanmıştı:
"…O delikanlıların, o yürekli insanların kılına dahi kıyamam ben şahsen. Deniz Gezmiş'in duruşmasında bulunmadık, yani bizim bölgeye düşmedi. O çocuk, dört tane Amerikan Coni'sini kaçırmış da ne yapmış? Birasını içirmiş, köftesini yedirmiş, bırakmış, ondan sonra idam! İş mi bu yani? Çolakoğlu diye bir albay arkadaş vardı. İdamdan sonra Kolordu'da nöbetçi amiri. İdamlardan sonra babası, oğlunun eşyalarını almaya gelmiş komutanlığa, Şeref Çolakoğlu'ndan dinledim. Yani insanın kendini tutması imkansız. O baba, oğlunun gömleklerini, eşyalarını bağrına basa basa ağlıyor... İş mi bu şimdi?
Allah bu millete bir daha göstermesin. Adaletten kanundan kimseyi ayırmasın. Ben o çocukların hiçbir zaman idamlık bir fiillerini görmedim. Bugün de görmüyorum." (EA)