* Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı (MA)
Jina Mehsa Emini, İran’ın resmi 30 eyaletinden biri olan Kürdistan’a bağlı Senendej’in (Sine), Seqiz şehri nüfusuna kayıtlıydı.
Birkaç gün önce Tahran’da kardeşiyle beraber parkta dolaşırken "ahlak polisi" tarafından durduruldu. Mehsa, saçının görülmesi nedeniyle gözaltına alınıp karakola götürüldü. (İran’da kadınların başörtüsü takması zorunlu). Fakat karakoldan 22 yaşındaki Mehsa’nın cansız bedeni çıktı.
Çeşitli kaynaklara göre, Senendejli Kürt kadını Mehsa dövülerek veya işkence edilerek öldürüldü. Olayın sosyal medyada duyulmasıyla, başta kadınlar olmak üzere, İran’ın birçok bölgesinde insanlar olanı protesto etmek için alanlara döküldü.
Gelen bilgilere göre şimdiye kadar en az 50 kişi öldü veya öldürüldü. Yüzlerce yaralı, binlerce tutuklu olduğu söyleniyor. Özellikle son yıllarda İran’da bu gibi toplumsal olayların yaygın hale geldiği söylenebilir.
Dolayısıyla, Mehsa olayı ne bir ilktir ne de tek… Ayrıca, İran devleti olayların basında yer almaması ve duyulmaması için interneti kısıtlıyor. Instagram, WhatsApp, Facebook gibi internet/sosyal medya uygulamalarını engelliyor.
Alev topu büyüyor…
Bilindiği üzere, İran’da kısmen de olsa laik veya seküler olan devlet yönetim şekli 1979 tarihinde Humeyni önderliğinde gerçekleştirilen inkılaptan sonra değişti. Devlet rejimi seküler yönetim şeklinden teokratik (dinsel kurallarla yönetme) yönetim modeline dönüştürüldü.
Humeyni öncülüğünde yönetime el koyan siyasal İslam iktidarı işe başlar başlamaz seküler yasaları dinsel yasalarla değiştirdi, sıkı kanunlar getirdi, bireysel hak ve hürriyetleri kısıtladı, alternatif basın-yayını bertaraf etti, siyasal parti, sendika, dernek gibi kurumları kurmayı tamamen yasakladı.
Akabinde ise, kendine karşı olan muhalifleri, farklı kesimleri, Kürtleri ezmeye, hatta bertaraf etmeye koyuldu. O tarihten beri on binlerce İranlı hapsedildi, öldü, milyonlarcası ülkeyi terk etti.
Derken, siyasal İslamcıların İran’da yapmış olduğu söz konusu inkılabın üzerinden 43 yıl geçti. Fakat iktidarın baskılarına, yasaklarına karşı itirazlar dinmiş değil. Yani, buna mukabil olarak ve sıkı yasaklara ve baskılara rağmen İran halkı çeşitli vesilelerle itirazlarını devam ettirdi.
Devam ettiriyor. Mehsa Emini adlı Kürt kadınının öldürülmesiyle patlak veren ve son on gündür neredeyse İran’ı baştan başa saran itirazlar, olaylar, protestolar bunların sonuncusu…
Olaylar dinecek gibi değil. Aksine, olaylar her gün başka bir şehre, alana sıçrıyor. Gözlemcilerden edindiğim bilgilere ve bazı kaynaklara göre İran’ın 50’den fazla şehrinde, 100’den fazla bölgesinde olaylar, protestolar devam ediyor. Ölüm, yaralanma, tutuklanma sayıları her geçen gün daha da artıyor…
Mehsa Emini protestoları halk hareketine dönüşür mü?
İran’ın çoğu yerinde, sokaklarında, hatta dünyanın birçok yerinde 22 yaşındaki Mehsa Emini’nin ismi yazılıyor, saçı resmediliyor. Kadınlar olanı protesto etmek için saçlarını kesiyor, hicaplarını (başörtülerini) yakıyor. Ellerinde herhangi bir silah yok.
Sadece saçlarını kesiyorlar, şarkı söyleyip halay çekiyorlar, dans ediyorlar. Azadi, azadi (özgürlük) diye bağırıyorlar… Peki bu son itirazlar, protestolar İran’da bir şeylerin değişmesini, sağlayabilecek mi, yoksa öncekiler gibi bölgesel ve sınırlı mı kalacak?
Türkiye’de olduğu gibi, İran’da da kuşkusuz ‘Kürt Fobisi’ var. Ve İran devleti de etnik yapılanmalardan, ayaklanmalardan, bölünmeden korkuyor. Hatta Kürtleri, bölünmeyi bahane ederek sıkı yasakları, yasaları uygulamaya devam ediyor. İran’da bu propaganda veya söyleme, uygulamalara onay veren hatırı sayılır bir kesim de mevcut.
Dolaysıyla, İran halkının bu kesimi hükümete, iktidara, devlete karşı başlayan isyanlara, başkaldırılara, itirazlara şüphe ile baktı, bakıyor. Buna ek olarak İran’daki farklı sosyolojik gruplar İran’ın çok etnikli yapısı, çok dinli, farklı ideolojik farklılıkları nedeniyle kendinden olmayan kesimlerin itirazlarına, başkaldırışlarına kuşkuyla baktı, bakıyor.
Dolayısıyla gerçekleşen toplumsal başkaldırılar, itirazlar bölgesel ve cılız kalıyordu. Fakat Azeri kesimi uzak kalsa veya temkinli davransa da Mehsa Emini protestoları bu algıyı değiştirmişe veya yıkmışa benziyor.
Kürt olmasına ve Kürdistan eyaletinden olmasına rağmen Mehsa Emini farklı kesimler için sembol haline gelmiş durumda. Başka deyişle, Mehsa protestoları etnisite üzerinden yükselen bir dalga değil. Protestolar, kadınların istedikleri gibi giyinmek istemelerinden dolayı patlak verdi.
Yani, ‘özgürlük’ gibi son derece masumane bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Bu da İran’da iktidarın kısıtlamalarından, ekonomik durumdan, yasaklardan bıkmış İran’ın çoğu kesiminin, sınıfının, farklı sosyolojik cemiyetlerin, farklı ideolojilerin ortak isteği…
Haliyle, Mehsa Emini'nin katledilmesi sonucu patlak veren itiraz veya olaylar daha uzun, daha genel ve şiddetli bir dalgaya dönüşebilir. Bu durum da yalana, yolsuzluğa, zulme, haksızlığa bulaşmış siyasal İslam iktidarının tahtını sallayabilir. Veya İran halklarının üzerinde ortaklaştıkları bir husus, ortak bir duyu ortaya çıkartabilir. Ve bu bağlamda, gelecekteki olayların haberciliğini yapıyor olabilir.
RABİA gitti ME geldi!
Arap ayaklanmalarıyla Ortadoğu’da yaşanan süreç ve İran’daki son toplumsal olaylarla beraber siyasal İslamcıların, ‘dünyanın çeşitli yerlerinde ‘Müslümanlar kötü muameleye maruz kaldıkları, laik yönetimler tarafından zulme uğratıldıkları’ şiarı veya söyleminin de itibar kaybına uğradığı söylenebilir.
Hatırlanacağı gibi, 2011 tarihinde Tunus’ta patlak veren ve Mısır’a da sıçrayan ve ‘Arap Baharı’ olarak adlandırılan toplumsal olaylar esnasında ‘İslami kesimlerin zulme maruz kaldıkları’ dillendiriliyordu.
İran yetkilileri başta olmak üzere çoğu Müslüman ülkesi bu söylemi her platformda dile getiriyordu. Buna sembolik olarak da RABİA adında küçük, Müslüman bir kız çocuğu seçilmişti. Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hemen her platformda Rabia işareti yapılıp, çeşitli yerlerde Müslüman kesimin haksızlığa uğradığı aktarılıyordu.
Fakat birçok kesimin kanısına göre, en son İran’da patlak veren olaylar da gerçeğin böyle olmadığını gösteriyor veya bu söylemi biraz daha boşa çıkartıyor.
Artık birçok kesim tarafından İslami rejimlerin, farklı kesimlere, etnik ve kültürel yapılara tolerans tanımadığı, kendinden olmayanlara haksız ve baskıcı bir yönetim dayattığı dile getiriliyor.
Buna göre, bir zamanlar ‘hak isteyenler’ bugün ‘hak yiyenler’ olmuş durumda; haksızlık yapıyorlar ve farklı kesimlere herhangi bir müsamaha göstermiyorlar. Başka bir deyişle, ‘dünün mazlumları’, ‘bugünün zalimleri’ olmuş durumda…
Zoraki yaratılmış Rabia sembollerinin yerini ise Mehsa’lar almış gibi… Artık zulme, baskıya, ayrımcılığa karşı RABİA değil; ME, yani Mehsa Emini’nin baş harfleri yazılıyor. Mehsa Emini’nin saçları resmediliyor. Ve bu ateş çabuk dineceğe benzemiyor…
Vesselam, dünya, İran’da 22 yaşındaki bir Kürt kadınının ölümüyle başlayan toplumsal olayların (Suriye’de olduğu gibi) yeni bir sürece evirilmesine şahit olabilir... (İK/APK/SD)