Görsel: Aslı Alpar
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye Hükümeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Birleşmiş Milletler’de (BM) 16 devletin LGBTİ+ hakları ile ilgili tavsiye ve eleştirilerine yanıt verdi. Tavsiyeler Türkiye'nin Evrensel Periyodik İnceleme toplantısında yöneltildi.
TIKLAYIN - Türkiye'den "İşkenceye Sıfır Tolerans" İddiası
Kaos GL'de yer alan habere göre, Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı; Ankara’da iki yılı aşkın bir süredir süresiz LGBTİ+ etkinlik yasağı, İstanbul’da Onur Yürüyüşü’nün 2015 yılından beri yasaklanması, geçtiğimiz sene Mersin, İzmir ve Antalya’da Onur haftalarının yasaklanması, İstanbul’da Queer Olympix spor etkinliğinin yasaklanmasına rağmen Türkiye’de LGBTİ+’ların toplantı ve gösteri özgürlüğü olduğunu iddia etti. Kaymakçı, “Toplantı ve gösteri özgürlüğü ile ilgili olarak, 2017 yılında LGBTİ’ler 97 faaliyet yaptı. Bunlara 20 bin kişi katıldı. 119 kişi şiddet nedeniyle gözaltına alındı. Sistematik bir yasaklama yok” dedi.
Bakırköy’e başvurusu yasağı da yok sayıldı
Bakan Yardımcısı, geçen yıl Valiliğin belirlediği toplantı ve gösteri yürüyüşü mekanlarından olan Bakırköy’e İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü başvurusunun dahi reddedilmesini de görmezden geldi. Şöyle dedi:
“Galatasaray Meydanı turistik bir alan olduğu için Cumartesi Anneleri ve LGBT topluluğunun protestolarına izin verilemez.”
Kaymakçı, yasalarda LGBTİ+ haklarının açıkça korunmamasını ise şu ifadelerle savundu: “Anayasamızın 10. Maddesine “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Buradaki “ve benzeri” ibaresi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini kapsıyor. Dolayısıyla cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin diğer yasalarda geçmesine gerek yok.”
Öte yandan BM, AK, AB ve pek çok insan hakları örgütü anayasa ve yasalarda cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet özelliklerinin açıkça yer almasının insan haklarının kullanılabilmesi için öneminin ve gereğinin altını çiziyor.
Hükümet devlet raporunun hazırlanma ve İnsan Hakları Eylem Planı sürecinde “tüm paydaşlarla” görüşüldüğünü de iddia etti ancak bu süreçlerde LGBTİ+ örgütleriyle hiçbir iletişim kurulmadı.
Kaymakçık: Nefret suçlarıyla mücadele ediliyor
Kaymakçı nefret suçlarına ilişkin ise 2014 yılında mevzuat geliştirildiğini ve “o tarihten beri nefret suçları ile mücadele edildiğini” söyledi.
Öte yandan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kriterlerine göre Türkiye’de nefret suçlarına ilişkin birincil mevzuat ve ikincil mevzuat yok. Bakan Yardımcısının ima ettiği mevzuatta ise cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadeleri yer almıyor.
Öte yandan Kaos GL Derneği’nin AGİT kriterlerine göre hazırladığı 2018 Yılında Türkiye’de Gerçekleşen Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu, cinsel yönelimleri ya da cinsiyet kimlikleri nedeniyle saldırıya uğrayan kişilerin neredeyse hayatları boyunca ve kendi evleri dâhil hayatın her alanında bu saldırılarla yüz yüze kaldıklarını gösteriyor.
Saldırılar, diğer toplumsal kesimlere yönelik nefret suçlarında çoğunlukla olduğu gibi, belirli bir politik olayın arkasından, görece öngörülebilir bir biçimde gerçekleşmiyor, saldırı anıyla sınırlı kalmıyor ve sonrasında farklı biçimlerde sürüyor. Mağdurlar önceden tehdit ve taciz ediliyor, saldırıların gerçekleştiği sırada pek çok görgü tanığı yer alıyor ve görgü tanıklarının yarısından fazlası herhangi bir tepki vermiyor ya da olaya müdahale etmiyor. (EMK)
* Türkiye'nin BM'ye sunduğu raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.