Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Ankara’da düzenlenmesi planlanan Alman LGBTİ Film Günleri, sosyal medyada #LGBTFilmGünleriİptalEdilsin ve #İstiklalimizeKaraLeke hashtagleriyle gerçekleştirilen nefret saldırılarının ardından Valilik tarafından yasaklandı.
Alman LGBTİ Film Günleri, Almanya Büyükelçiliği, KuirFest ve Büyülü Fener Sinemaları işbirliğiyle 16-17 Kasım’da gerçekleşecekti.
M.T.T.B. tehdit etti, iptalini istedi
Programın duyurulmasının ardından, sosyal medyada Milli Türk Talebe Birliği (M.T.T.B.) imzalı “#İstiklalimizeKaraLeke” başlıklı bir metin sosyal medyada paylaşılmaya başlandı.
Metinde “her bir karışı şehitlerin kanıyla sulanmış bir vatanda böylesi organizasyonları konuşuyor olmanın ne denli trajik olduğu izahtan varestedir” gibi ifadeler kullanılırken, sık sık “kan”dan bahsedildi.
Etkinliğin ücretsiz olmasının nedeninin “milli ve manevi değerleri ifsad etme kastı” taşıdığının savunulduğu metinde, Lut kavminden bahsedildi ve yetkililerden etkinliğin iptali talep edildi.
Ayrıca 14 Kasım akşamı sosyal medyada #İstiklalimizeKaraLeke etiketiyle eylem çağrısı yapıldı.
Sadece 295 tweet atıldı
Twitter’da 123 kişi #İstiklalimizeKaraLeke etiketiyle toplam 265 tweet attı.
#LGBTFilmGünleriİptalEdilsin etiketi ile ise 23 kişi toplam 30 tweet attı.
Valilik harekete geçti, etkinliği “yasakladı”
Sosyal medyadaki 295 tweetin ardından hemen harekete geçen Ankara Valiliği, 15 Kasım’da web sitesinden yaptığı bir basın duyurusuyla etkinliğin “yasaklandığını” duyurdu.
Sosyal medyada “birtakım toplumsal hassasiyet ve duyarlılıkları içeren film gösterimi organizasyonu” hakkında bilgiler olduğunu söyleyen Valilik, yasaklama kararına ilişkin basın duyurusunda şu ifadelere yer verdi:
“Söz konusu paylaşımlarla, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkabileceği, ayrıca terör örgütlerinin karşıt görüşlü gruplara yönelik eylem arayışı içerisinde olduğu yönündeki istihbarî bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, yapılmak istenen film gösterimi etkinliğinin, organizasyona katılacak olan grup ve şahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebileceği ve provokasyonlara neden olabileceği değerlendirilmektedir.
“Bu nedenle, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/C Maddesine göre ilimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirlerin alınması kapsamında, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 17. Maddesine ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 11/f maddesine göre 15-17 Kasım 2017 tarihlerinde ilimiz genelinde ve Ankara Büyülü Fener Sinema Salonunda düzenlenmek istenen söz konusu film gösterimi organizasyonu Valiliğimizce yasaklanmıştır.”
"Bizleri anayasal haklarımızdan ‘koruma’ adı altında mahrum ediyorlar"
Valiliğin kararının ardından yazılı bir açıklama yapan Pembe Hayat KuirFest ekibi, Valiliğe görevinin etkinlikleri yasaklamak değil, onların güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak olduğunu hatırlattı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Son yıllarda keyfi ve hukuksuz bir biçimde yasaklanan onur yürüyüşlerinde de olduğu gibi bu film gösterimlerinde de terör ve provakasyon tehdidinin öne sürülmesi, varlığımızı tehdit olarak gören ve bizlere dair nefret söylemi üreten kişi ve kurumları meşrulaştırmakta ve anayasal haklarımızdan bizleri ‘koruma’ adı altında mahrum etmektedir. Valiliğin görevi yürüyüşleri ya da etkinlikleri yasaklamak değil, onların güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamaktır.
“Etkinliğin yasaklanması için basın açıklaması yapan İHH basın metnini ‘tüm insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı’ bir dünya temennisiyle bitiriyor. Göstermeyi planladığımız Kabuğunu Kırmak, Romeolar, Adı Konmamış ve Dördümüzün Çocuğu Oluyor adlı filmler, benzer gerekçelerle yasaklanan onur yürüyüşlerinin de amaçladığı gibi eşit, bir arada ve onurlu bir yaşamı savunmaktadır. Bizler de tüm bunların yanında Marie ve Sarah’nın aşklarını özgürce yaşayabildikleri, 17 yaşındaki Milan’ın ailesine ve kendine karşı açık olabildiği, Kalle ve Jens’in çocuklarını mutlu bir şekilde yetiştirebildiği, Fabio’nun transfobiye maruz kalmadığı bir dünya istiyoruz.
“Biz LGBTİ+’lar, hayatın her alanında nefreti değil yaşamı ve özgürlüğü savunacağımızı, sokaklar rengarenk olana kadar ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, homo-bi-kuir-transfobiye ve cinsellik, yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite ve sınıf kaynaklı bütün ayrımcılıklara karsı mücadele etmeye devam edeceğimizi basına ve kamuoyuna duyuruyoruz.” (ÇT)