90’lar LGBTİ hareketinin polis şiddetine direnerek örgütlendiği yıllar oldu. Ev ve gece kulübü baskınlarına, günlerce süren işkenceli gözaltılara rağmen Lambda ve Kaos GL derneklerinin kuruluşu, üniversite örgütlenmeleri ve ilk yayınların çıkartılması bu yıllarda gerçekleşti.
1993’te ‘Cinsel Özgürlük Etkinlikleri’ adı altında ilk kez Beyoğlu’nda yapılmaya çalışılan Onur Yürüyüşü[1] valiliğin yasağı üzerine polis tarafından engellenmiş, aktivistler evleri basılarak gözaltına alınmış ve yurt dışından gelen katılımcılar sınır dışı edilmişti. İlk Onur Yürüyüşü ancak on sene sonra 2003’te, yaklaşık 40 kişilik bir grup tarafından gerçekleştirilebildi. 2014'teki son Onur Yürüyüşü'ndeyse on binler yürüdü.
Eşcinseller, feministler, yeşiller
12 Eylül’ün baskıcı ortamında ana akım sol grupların zayıflamasıyla daha önce bu hareketlerde kendilerine yer bulamayan kesimlerin sesi duyulmaya başladı. Kaos GL Derneği, 1997’de Radikal İki’de yayınlanacak bir haber için gönderdiği bildiride şöyle diyordu:
‘‘12 Eylül’ün zulmüne travestiler, transseksüeller, kadınsı erkek eşcinseller de uğradılar. Görmezden gelindi; her koyun kendi bacağından asıldı. Biraz ses çıkardığımızda ise sesimiz o bitmez tükenmez hiyerarşiler arasında boğuldu. Şimdi sırası değildi; daha acil görevler dururken ... 80’li yıllarda, Türkiye’nin daha önce hiç duymadığı ya da alışık olmadığı seslere çok farklı kesimlerden benzer tepkiler gelmişti. Eşcinseller, feministler, yeşiller... Bunlar da nerden çıkmışlardı?’’
1980’lerin ortasında İbrahim Eren’in öncülüğünde Radikal Demokrat Yeşil Parti Girişimi oluşturulmuş, ‘yeşil’ler, feministler, ateistler ve antimilitaristlerin yanında eşcinsel ve translar da girişim içinde örgütlenmeye başlamıştı. Parti eşcinsel haklarını savunduğunu kamuoyuna ilan etti.[2] Eren, geylerin girişim içindeki en kalabalık grup haline geldiğini ve bir süre sonra ‘‘gay’lerin partisi’’ olarak anılmaya başladıklarını anlatıyor.[3] Trans aktivist Demet Demir ise 88’de dahil olduğu girişim hakkında şöyle diyor: ‘‘Adı eşcinseller grubuydu ama grubun içerisindekilerin çoğu translardı.’’[4]
O dönemde Ali Kemal Yılmaz adıyla yazan Sevda Yılmaz, eşcinsel ve transların Radikal Demokrat Yeşil Parti Girişimi’nin de desteğiyle Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nün uyguladığı sistematik şiddet ve baskılara karşı 29 Nisan 1987’de bir açlık grevi başlattığını anlatıyor.[5]
Taksim’de bir evde başlayan eylem, 30 Nisan’da Gezi Parkı’nın merdivenlerine taşınınca polis tarafından dağıtıldı, sonra birkaç hafta boyunca farklı evlerde devam etti.[6] Yılmaz, sözcülüğünü üstlendiği eylemin uluslararası basında da yer aldığını, Türkan Şoray, Rıfat Ilgaz ve Barış Pirhasan gibi isimlerden destek gördüğünü belirtiyor.
Bu, 90’lardan önce yapılan en geniş çaplı LGBTİ eylemi olarak biliniyor.
İlk Onur Yürüyüşü’ne hazırlık
İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği gönüllüsü İlker Çakmak, 1993’te valilik yasağı ve polis müdahalesi sonucunda gerçekleştirilemeyen Onur Yürüyüşü için 92 senesinden başlayarak toplantılar düzenlediklerini hatırlıyor.
Bu dönemde Eşcinsel Enternasyonal Berlin derneği adına Türkiye’ye gelen Heribert Mürmann, örgütlenmede anahtar rol oynadı. Mürmann, dernek başkanı Selman Arıkboğa’nın önerisi üzerine Almanya’da ‘Christopher Street Day’[7] adıyla anılan Onur Yürüyüşü’nün Türkiye’de de düzenlenmesi fikrini ortaya attı ve Gökkuşağı 92 adlı LGBTİ grubunun da desteğiyle organizasyon için hazırlıklara başlanıldı.
Çakmak, etkinlikler için düzenlenen toplantılarda orta-üst gelir grubundan geylerin çoğunlukta olduğunu, ‘‘seks işçiliği yapan translarla aynı safta görülmek istemiyoruz’’ görüşünün ağır bastığını, kendisi ve Mürmann gibi aksini savunanlara rağmen sonuçta transların örgütlenmeden dışlandıklarını anlatıyor.
Mürmann, geniş katılımlı bir toplantıya çağrı için “Uluslararası katkısıyla ‘Eşcinseller Haftasonu' İstanbul'da’’ başlıklı el ilanlarını Beyoğlu’nda bir film festivalinde gösterilen ‘‘gey temalı’’ filmlerde dağıttı ve afişleri astı.
Sonuç olarak 11 Nisan 1993’te Beyoğlu Bilsak Kültür Evi’nde yapılan toplantıda yürüyüş için ortaklaşa çalışma kararı alındı ve grup, aktivist Mine Yanat’ın önerisini kabul ederek Lambda adını seçti.[8] Kaos GL’de çıkan bir makalede Lambda’nın ‘fiili doğum tarihi’nin o gün olduğu belirtilmiş.[9] Grup aynı sene ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Derneği) üyesi oldu.
Mürmann, bu süreçte evinde düzenli toplantılar yapıldığını ve organizasyon hazırlığında AIDS Savaşım Derneği, Mor Çatı ve İnsan Hakları Derneği’nden destek aldıklarını anlatıyor.[10] Sonuçta 2-4 Temmuz arasında düzenlenecek ‘Cinsel Özgürlük Etkinlikleri’ adında bir organizasyonda karar kılındı.
Basın açıklamasında, organizasyonun ‘‘Eşcinsellik kavramına karşı toplumda varolan önyargıları ortadan kaldırmak üzere çaba harcamak’’ ve ‘‘heteroseksüeller ve eşcinsellerin birbiriyle iletişim kurması’’ gibi amaçları olduğu belirtilmiş. Konuşmacılar arasında Deniz Türkali, Küçük İskender, Prof. Dr. Şahika Yüksel, AIDS Savaşım Derneği’nden Doç. Dr. Selim Batur, İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) Ercan Kanar, Mor Çatı’dan Fatma Budak ve İskender Savaşır var. Yurt dışından gelecek katılımcılar arasında da Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü’nden Henning Michelson, ‘‘Berlin'den eşcinsel milletvekili’’ Christian Puls, Alman AIDS Vakfı’ndan Petra Narimani gibi isimler var.
Davetiyede, açılışın 2 Temmuz’da saat 20’de Beyoğlu’ndaki Dünya Sineması’nda yapılacağı duyurulmuş.
Valilik yasağı: ‘Toplumun değer hükümlerine aykırı’
Yürüyüşün yapılacağı gün, etkinliklerin Hayri Kozakçıoğlu başkanlığındaki İstanbul Valiliği tarafından engellendiği bilgisi basında yer aldı. Vali Yardımcısı Namık Kemal Eren imzalı 30 Ağustos tarihli tebliğde, yasağa gerekçe olarak Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırılık öne sürülüyordu. 2 Temmuz 1993’te Milliyet Gazetesi’nde çıkan ‘Eşcinsel toplantısına İzin Yok’ başlıklı habere göre Valiliğin gerekçesi şöyleydi:
‘‘Örf ve adetlerimize, toplumumuzun değer hükümlerine aykırı bulunması ve bu nedenle toplumda meydana gelebilecek tepkinin, güvenliği sarsacak olayların doğmasına sebep olabileceği göz önünde bulundurularak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun, kamu düzenini ciddi şekilde bozacak olayların çıkması ihtimalinin bulunduğu 17. maddesi gereğince yasaklanmıştır.’’
Çakmak, polisin yürüyüşten önceki gece Mürmann ve bir grup aktivistin evlerini basarak aktivistleri gözaltına aldığını, ayrıca Maslak’taki 2019 adlı gece kulübünün de caddenin karşısındaki Orduevi’nden gelen askerler tarafından basıldığını, organizasyonla alakasız birçok kişinin darp edilerek gözaltına alındığını anlatıyor.
İstiklal Caddesi'nde eşcinsel avı
Sonraki gün, Beyoğlu Sineması’nda etkinliğin açılışı olacak ve yürüyüş yapılacaktı. Çakmak’ın anlatımına göre polis İstikal Caddesi’ni ablukaya almış, eşcinsel olduğundan şüphelendiği herkesi gözaltına alıyordu. Çakmak, Tünel Meydanı’nda yurt dışından gelen, aralarında milletvekillerinin de olduğu 9-10 kişilik grubun kelepçelenerek, yerlerde sürüklenerek gözaltına alındığına şahit oldu.
Cumhuriyet’in 4 Temmuz tarihli haberine göre polis ablukasına rağmen İHD’de gözaltıların protesto edildiği bir açıklama yapıldı. Açıklamanın imzacıları arasında Mürmann, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Başkanı Fatma Budak, İHD İstanbul Şube Başkanı Ercan Kanar, Şahika Yüksel ve İskender Savaşır vardı.
Habere göre Mürmann dahil 27 kişi Almanya’ya sınır dışı edilmişti. Mürmann, sınır dışı edilen grupta Türkiye ve İngiltere vatandaşlarının da olduğunu ancak herkesin Frankfurt’a gönderildiğini, avukatlarının hiçbir yetkiliyle konuşturulmadığını, hatta sınır dışı edilmeden önce gruba AIDS testi yapılmak istendiğini fakat buna izin vermediklerini belirtiyor.[11]
Yürüyüşün sonrası
Kısa bir süre sonra Türkiye’ye geri dönen Mürmann’ın anlatımına göre 1993 sonbaharında Lambda toplantıları yine başlamıştı. İlk aylarda Tarlabaşı Bulvarı’ndaki Prive adlı barda, ardından da Beyoğlu TAV’da (Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf) toplanıldı.[12] LGBTİ’ler bu sıralarda Lambda’nın Prive, 14 gibi mekanlarda düzenlendiği ve yüzlerce kişinin katıldığı partilerde tanışmaya devam etti.
1995 Eylül’de ikinci ‘Gey ve Lezbiyen Kültür Etkinlikleri’ de valilikçe engellendiği için yapılamadı. Mürmann, bu yasağa tepki olarak yurt dışından gönderilen protesto metinlerinin İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Başbakanlık’ın fakslarını kilitlediğini anlatıyor. Sonraki yıldan itibaren Onur Haftası etkinlikleri basına kapalı yapılıyor.[13]
Haziran 1996’da BM Habitat II konferansı kapsamında, İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla binasında İnsan Kaynakları Vakfı’yla bir stand kiralayan Lambda, çalışmaları hakkında yurt dışından katılımcılara bilgi vermiş ve Ülker Sokak’taki translara uygulanan polis şiddetini protesto etmişti.[14]
Ülker Sokak ve ‘Hortum Süleyman’
‘‘O zamanlar, o sokakta belki yüz kız vardı. Eğer dünyada kolektif yaşam, komünal yaşam diye bir şey varsa, orası öyleydi...’’ (Şevval Kılıç)
80’lerin ortasından itibaren translar Cihangir’de Kazancı Yokuşu, Pürtelaş Sokak, Sormagir Sokak ve Ülker Sokak’a yerleşmeye başladı. 90’larda Ülker Sokak’ın bir getto haline geldiğini ve ‘‘altın çağını’’ yaşadığını anlatan Şevval Kılıç, ‘‘Sabah 9’da gece tuvaletiyle, üç metrelik kirpikleriyle bakkala giden sürreal tipler’’ gördüğü sokağı ‘‘Almodóvar filmlerinin setlerine’’ benzetiyor. Trans kadınların korunaklı ve kolektif bir hayat kurduğu sokakta farklı tahminlere göre 70 - 100 arasında trans seks işçisi hem yaşıyor, hem de çalışıyordu.[15]
1992’de ve 1996’da Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde Ekipler Amiri olarak görev yapan ‘Hortum Süleyman’ lakaplı Süleyman Ulusoy, Ülker Sokak’ta yaşayan transları darp ve işkence yoluyla sokaktan çıkartmaya çalıştı.
Alaaddin Yüksel’in İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı bu yıllarda Demet Demir başta olmak üzere birçok Ülker Sokak sakini, sokağın defalarca yüzlerce polis tarafından basıldığını, evlerin kapılarının balyozla kırıldığını, telefon kablolarının kesildiğini, günlerce gözaltında tutularak işkenceden geçirildiklerini, yakalanmamak için evlerinin arka pencerelerinden yorganlarla arka sokaklara inerek kaçtıklarını anlatıyor. Demir’in anlatımına göre bu süreçte transların sokakta alışveriş yaptığı dükkanlar bile dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı Nusret Bayraktar’ın talimatıyla kapatılmıştı.[16]
2000 Haziran’da Ulusoy’un gözaltındaki bazı şahısları hortumla darp ettiği görüntüler CNN Türk’te yayınlandı, olay 1 Haziran’da Radikal gazetesinde ‘İşte Hortum Süleyman’ manşetiyle haber oldu. Bu sırada Ulusoy, Fatih Emniyet Müdürlüğü’nde Ekipler Amiri olarak görev yapıyordu.
Demet Demir’in de aralarında bulunduğu sekiz trans kadının Ulusoy’a açtığı dava 2001’de Beyoğlu 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başladı. 20 Ekim 2001'de Milliyet'te yayınlanan habere göre İHD Başkanı Eren Keskin de duruşmada Ulusoy'un hortumla bazı kişileri darp ettiğini gördüğünü belirtmişti.
Ulusoy duruşmada 1996 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen ‘Habitat II’ (Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı) nedeniyle ‘‘geniş güvenlik önlemleri’’ almak zorunda kaldıklarını belirtti, gözaltıların ‘‘yabancı konukların rahatsız edilmemesi’’ için yapıldığını ileri sürdü. Basının ortaya çıkarttığı işkence görüntülerinin de montaj olduğunu iddia etti.
Mahkeme 18 Şubat 2003’te sonuçlandı. İddianamede Ulusoy hakkında 27 yıla kadar hapis cezası isteniyordu fakat hakim, Şartlı Salıverme Yasası uyarınca davanın kesin hükme bağlanmasını erteledi. Sonuçta aftan yararlanan Ulusoy hiçbir ceza almadı ve 2004’e kadar Fatih Emniyet Müdürlüğü’nde Ekipler Amirliği görevine devam etti.
Ulusoy, 2005’te verdiği röportajlarda ‘‘Bir olay olmuştur, copum yanımda değildir. Mesela bir otoparktaki hortum denk gelmiştir’’, ‘‘Homoseksüelliğe karşı insanlarımızın topyekûn seferber olması lazım,’’ ‘‘Bizim hortumlardan hep temiz su aktı … Sokaktaki çamuru, pisliği temizledik’’ gibi beyanlarda bulunmuştu.[17] [18]
Sokakta kalmakta direnen birkaç transtan biri olan Demet Demir, 1997’de ABD’deki Uluslararası Gay ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu’ndan Felipa de Souza ödülünü aldı. LGBTİ hak mücadelesinin öncülerinden olan Demir 1999’da Beyoğlu Belediye Meclisi adayı olarak yerel seçimlere katılan ilk LGBTİ oldu, 2007 genel seçimlerinde de Isparta’dan milletvekili adayı oldu. Demir iki adaylığında da Türkiye'de ilk kez (1994’te) tüzüğünde LGBTİ’lere yer veren Özgürlük ve Dayanışma Partisi'yle hareket etmişti.
‘Kaos Şanlıyor’
Kaos GL aktivistleri, Ankara’da otobüs duraklarına astıkları afişlerde ve 1994 Nisan’da Express’e verdikleri bir ilanda ‘Gey, Lezbiyen, ve Anti-heteroseksistlere Çağrı’ başlıklı metinde ‘iletişim ağı oluşturma ve buluşma’ niyetiyle bir posta kutusu kiraladıklarını belirterek ‘‘Yalnız olduğunuzu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz’’ diyorlardı.[19] 1994’te Kaos GL aktivistlerinin katılımıyla İHD Ankara Şubesi’nde bir gey ve lezbiyen komisyonu oluşturuldu.[20]
20 Eylül 1994’te Kaos GL Dergisi’nin ilk sayısı ‘Kaos Şanlıyor’ kapağıyla yayın hayatına başladı. Kendisini ‘‘Kaos GL dergisinin ilk dizgicisi, grafikeri, yazarlarından birisi’’ olarak tanımlayan Ali Özbaş, ilk sayıları o sıralar çalıştığı işyerindeki bilgisayarda yeni öğrendiği Word Art programını kullanarak hazırladığını, hatta birinci sayının kapağındaki ters üçgenin içine yazı yazmak için saatlerce uğraştığını anlatıyor. 16 sayfalık ilk dergi, fotokopicide çoğaltılıp evde zımbalanmıştı.[21]
Kaos GL aktivistlerinden Atilla Karakış da Eylül 1996’da yayınlanan 25. sayı için kaleme aldığı makalede, ‘‘Özlemini çektiğimiz matbaa baskıya hâlâ geçemedik. Her sayfayı tek tek katlayıp, her dergiyi elimizle hazırlıyoruz … Sadece Ankara ve İstanbul’da başlayan satışımız, artık İzmir, Eskişehir, Bursa, Mersin, Adana, Antalya ve Denizli illerinde de gerçekleşiyor’’ diyor.
Grubun ilk sokak eylemi, 1996’nın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Ankara Tandoğan Meydanı’nda düzenlenen mitinge Venüs’ün Kızkardeşleri adlı lezbiyen örgütle birlikte katılmak oldu. Kaos GL Dergi’nin Mart - Nisan 1996 sayısında, grubun mitingde “Toprak, Komün, Özgürlük”, “Kaos Kaos Kaos”, “İbne Değil Eşcinsel, Gay Lezbiyen Burdayız” sloganları attığı yazılmış.
2000’de Kaos GL Kültür Merkezi açıldı, bir kütüphane kuruldu ve film gösterimlerine başlandı. Eylül 2005'te, resmi adıyla 'Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği' Türkiye’de tüzel kişilik kazanan ilk LGBTİ derneği oldu.
2001’de LGBTİ’ler ilk kez örgütlü bir şekilde, Ankara’da 1 Mayıs kutlamalarına katıldı.
Güztanbul, Baharankara
98’den itibaren Ankara’da Kaos GL ev sahipliğinde ve İstanbul’da Lambda ev sahipliğinde LGBTİ’ler buluşmaya başladı. Sonbaharda İstanbul’daki buluşmaya ‘Güztanbul’, ilkbaharda Ankara’dakine de ‘Baharankara’ adı verilmişti. Lambda’dan Öner Ceylan, bu etkinliklerde çoğunluğun eşcinsel erkekler olduğunu söylüyor.[22]
90’lı yılların ortasındaki diğer LGBTİ örgütlenmelerden bazıları Bursa’da Spartaküs, İzmir’de Biz GL, Türkiye Ayıları ve Efemineler.[23]
Üniversite örgütlenmeleri
90’ların ortasından itibaren LGBTİ’ler üniversitelerde de örgütlenmeye başladı. 1995’te Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi öğrencileri Bilinçli Eşcinseller Topluluğu’nu, 1996’da Atatürk Üniversitesi öğrencileri Lambda Erzurum’u kurdu.[24]
ÖDTÜ'de 1996'da ‘Lezbiyen Gay Topluluğu'nun baş harflerinden oluşan LEGATO, ardından 1997'de Hacettepe Üniversitesi’nde HALEGA (Hacettepe Lezbiyen Gay Topluluğu) kuruldu, daha sonra bu gruplar erkek eşcinseller için Yahoo Groups üzerinden 'Gay Ankara' adlı sanal bir iletişim ağı ortaya çıkarttı. Boğaziçi Üniversitesi’nde de 2000'de bir LEGATO kuruldu. 2000’de LEGATO ortak mail grubu üzerinden iletişim kuran üniversite sayısı 27’ye, 2002’deyse 61’e çıkmıştı.[25]
Venüs’ün Kızkardeşleri, Sappho’nun Kızları
1994’te lezbiyenler İstanbul’da Venüs’ün Kızkardeşleri’ni, Mayıs 1998’deyse Ankara’da Sappho’nun Kızları’nı kurdu. Venüs’ün Kızkardeşleri, Kaos GL Dergi’nin Mart 1995 sayısında yayınlanan çağrılarında grubun İstanbul’da yaşayan lezbiyenlerden oluştuğunu belirtiyordu.
Kendilerini ‘lezbiyen feministler’ olarak tanımlayan Sappho’nun Kızları’ysa, Kaos GL Kültür Merkezi açıldıktan bir süre sonra eşcinsel erkeklerin çoğunlukta olması sebebiyle ayrı bir örgütlenme ihtiyacı duymuştu. Kuruculardan Yeşim Başaran, süreci şöyle anlatıyor:
‘‘Kaos Kültür Merkezi açıldığında sürekli erkekler sürekli erkekler... Bir geliyorsun kahve gibi, hepsi erkek ... Onların deneyimleri konuşuluyor, biz onların deneyimini dinliyoruz ve konuşursak da onların deneyimini konuşuyoruz … Biz de kendi içimizde toplantılar yapalım dedik. Sappho'nun Kızları’nı öyle kurduk.’
Grubun feminist örgütlerle ilişkilenme isteği içinde olduğunu, feministlerin de lezbiyenlerle tanışmak istediğini anlatan Başaran, İstanbul’da Eksik Etek dergisini çıkartan feministlerle iletişim kurduğunu ve yaklaşık 40 kişilik bir kadın grubunun aylarca bir evde buluşarak feminist odaklı tartışmalar yürüttüğünü aktarıyor.[26]
Trans seks işçileri ve ‘Gacı’
1996’da Kadın Kapısı adı altında örgütlenen trans seks işçileri 1997’de İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı desteğiyle ‘Gacı’ dergisini çıkarttı. Şevval Kılıç’ın ‘‘seks işçilerinin haberleşme bülteni’’ diye tanımladığı dergi birkaç yıl boyunca yayınlandı.
Kılıç, Ülker Sokak’tan polis zoruyla çıkartılan trans seks işçilerinin Deniz Kızları adı altında yaklaşık bir sene boyunca örgütlenmeye çalıştıklarını, bu esnada yakın arkadaşları Sosyolog Pınar Selek’in önerisi üzerine babası Alp Selek’in hukuki meselelerde danışmanlık yapmak üzere toplantılara katıldığını anlatıyor.[27]
90’lar boyunca eşcinsel erkeklerin ağırlıklı olduğu LGBTİ örgütlerinde translar da kendilerine yer bulamadı. Şevval Kılıç, bu durumu ‘‘Venüs’ün Kızkardeşleri, Sappho’nun Kızları gibi örgütlenmelerin de hiçbir yerinde yoktu trans kadınlar ... 2007’nin sonlarına kadar örgütlü trans hareketinden söz etmek mümkün değil’’ diye anlatıyor. (Eİ/HK)
LGBTİ kendi tarihini yazıyorLGBTİ’lere dair meseleler 90’lar boyunca ana akım medya tarafından ya görülmedi, ya da nefret diliyle, ötekileştirilerek, skandalize edilerek ve pornografikleştirilerek ele alındı. Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nden Öner Ceylan, bir röportajında ‘‘Haftalık popüler dergilerden Tempo ve Aktüel iki haftada bir eşcinselliği kapak konusu yapıyordu. Bir tarafıyla eşcinsellik, ‘Aa, bakın neler yapıyor bu sapıklar?’ dedirten şeyler. Bir taraftan da tahrik eden, içgüdüsel şeyler var. Yani ikiyüzlü bir şekilde konuya yaklaşıyorlar’’ diye özetliyor meseleyi.[28] LGBTİ’lerin 80’lerin sonu ve 90’lar boyunca katkıda bulunduğu ve çıkarttığı yayınlar ise şöyle: * ‘Radikal Demokratik Yeşil Parti’ girişiminin 88-90 arasında yayınladığı, altı sayı boyunca devam eden ‘Yeşil Barış’ adlı derginin ‘Gay Liberasyon’ başlıklı, trans ve eşcinsel gündemli sayfaları vardı, editörü Ali Kemal Yılmaz’dı.[29] * 25 Mart 1995’ten başlayarak bir süre haftalık Express dergisinde bir sayfalık LGBTİ bülteni hazırlandı. * Kaos GL, 20 Eylül 1994’te Kaos GL Dergi’nin ilk sayısını “Kaos Şanlıyor” kapağıyla yayınladı. O günden beri devam eden tek LGBTİ yayını olan Kaos GL Dergi’nin Kasım 2014’te çıkan 139. sayısı ‘Aile’ dosyasıyla şu anda raflarda. * Şubat 1996’da Lambda %100 GL (Gay ve Lezbiyen) adlı iki ayda bir çıkan bültenin ilkini yayınladı. Bültenler, Ankara merkezli Kaos GL dergisinin İstanbul kopyalarının içinde, Bilsak, Beşinci Kat ve Barbahçe gibi LGBTİ’lerin tercih ettiği mekânlarda dağıtılmaya başlandı. Yayın en azından 1,5 sene boyunca devam etti. * Açık Radyo’da, 5 Mayıs 1996’dan itibaren yaklaşık bir buçuk yıl boyunca Türkiye’nin ilk gey ve lezbiyen radyo programı yapıldı. Kaos GL’de çıkan bir yazıda % 100 GL adlı programın RTÜK gerekçesiyle yayından kaldırıldığı belirtilmiş. * Kadın Kapısı adı altında örgütlenen trans seks işçilerinin 1997’de İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı desteğiyle çıkarttığı ‘Gacı’ birkaç yıl boyunca yayınlandı. |
[1] New York’ta bulunan Stonewall Inn adlı gay barında, sistematik polis baskınlarına tepki olarak 1969’da gerçekleşen kitlesel protestoların yıldönümünde (1970) ABD’nin çeşitli kentlerinde ilk kitlesel Onur Yürüyüşleri yapıldı. Birçok ülkede her yıl kitlesel kutlamalara sahne olan yürüyüş, LGBTİ bireyleri ve hak taleplerini görünür kıldığı için önemli. İstanbul’da Onur Haftası 22 yıldır, Onur Yürüyüşü ise 12 yıldır düzenleniyor.
[2] Sezen YALÇIN ve Volkan YILMAZ (2013). “Gezi Protestolarından Yerel Seçimlere LGBTİ Hakları Hareketi ve Yerel Siyaset”, İktisat Dergisi, Sayı 525, s.84-94.
[3] Murat HOCAOĞLU (2004). Eşcinsel Erkekler: Yirmi Beş Tanıklık içinde, Metis Yayınları, İstanbul, s.83-84.
[4] Berivan Tapan (2014). «Feminist, Biseksüel ve Transseksüelim», http://www.bianet.org/biamag/diger/122106-feminist-biseksuel-ve-transseksuelim (23.11.2014)
[5] Ali Kemal YILMAZ (1998). Erkek ve Kadında Eşcinsellik, Özgür Yayınları, İstanbul, s.183.
[6] Milliyet’te eylemin altı kişiyle başladığına dair bir haber 30 Nisan 1997'de çıkıyor. 15 Mayıs tarihli bir haberde, Ali Kemal Yılmaz açlık grevinin farklı evlerde hala devam ettiğini belirtiyor: ''18 kişiyle başlattığımız eyleme bugün İstanbul'dan 50 kadar arkadaşımız katıldı. Herkes eyleme kendi evinde devam ediyor, yalnız İbrahim Eren'in evinde bu eylemi başlatan arkadaşlarımızdan 10 kişi kalıyoruz. Türkiye'nin her yerinden gelen eşcinseller açlık grevine bir iki gün katılıp gittiler.''
[7] Almanya gibi bazı Avrupa ülkelerinde ‘Pride’ (Onur Yürüyüşü) yerine Stonewall Inn’in bulunduğu sokağa ithafen ‘Christopher Street Day’ ismi kullanılıyor.
[8] Yanat, 90’larda Lubunya Olmak’ta isim annesi olduğu Lambda hakkında ''Akılda kalacak bir simge, matematikte de var’’ diyor
[9] Deniz YILDIZ (2007). ‘‘Türkiye Tarihinde Eşcinselliğin İzinde: Eşcinsellik Hareketinin Tarihinden Satırbaşları 2:90’lar’’, Kaos GL, Sayı 93, s.46-49.
[10] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.339.
[11] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.342.
[12] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.345.
[13] Deniz YILDIZ, age, s.47.
[14] «Özetle; Lambdaistanbul Ne Yaptı?», http://www.Lambdaistanbul.org/s/hakkinda/ozetle-Lambdaistanbul-ne-yapti/ (23.11.2014)
[15] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.143-150.
[16] Deniz YILDIZ, age, s.48.
[17] ‘‘Devletin polisi homoseksüelden dayak yiyor mu dedirtecektim’’, Hürriyet, 30.01.2005
[18] « İşkenceye savaş açtılar», http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/newsDetail_openPrintPage.action?newsId=14672 (23.11.2014)
[19] « Tarihçe », http://www.kaosgldernegi.org/belge.php?id=tarihce (23.11.2014)
[20] « Kaos GL Derneği Sizi Çağırıyor », http://www.kaosgldernegi.org/kaosgl.php (23.11.2014)
[21] Ali ÖZBAŞ (2014). “Ah Ah.. Bizim Zamanımızda’’, Kaos GL, Sayı 138, s.8-9.
[22] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.135.
[23] Deniz YILDIZ, age, s.47.
[24] Deniz YILDIZ, age, s.47.
[25] Serkan GÖRKEMLİ (2014). Grassroots Literacies: Lesbian and Gay Activism and the Internet in Turkey, SUNY Press, New York, p.3-4.
[26] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.200.
[27] 90’larda Lubunya Olmak, age, s.149-150.
[28]Ahmet Güneş (2014). «İlk eylemden bugüne LGBTİ hareketi», http://t24.com.tr/haber/ilk-eylemden-bugune-lgbti-hareketi,262152 (23.11.2014)
[29] İbrahim Eren, ‘Eşcinsel Erkekler - Yirmi Beş Tanıklık’ kitabındaki röportajında ‘‘Türkiye’de eşcinseller tarafından yapılan, bayilerde açık olarak satılan ilk yayın budur’’ diyor.