Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İzmir’de Boğaziçi Üniversite öğrencilerine destek vermek isterken polis tarafından işkence ve kötü muameleyle gözaltına alınan insan hakları savunucu üç kadının gözaltı ve dava sürecine dair video hazırladı.
Emine Akbaba, İrem Çelikbaş ve TİHV çalışanı Aytül Uçar, 15 Nisan’da “polise mukavemet” suçlamasıyla hakim karşısına çıkacak.
TİHV’in konuyla ilgili hazırladığı video, kadınların yaşadıklarının istisna olmadığını anlatıyor. İnsan hakları örgütlerine göre, sokağa taşan kolluk şiddeti bu şiddetin mağdurları hakkında açılan karşı davalarla örtbas edilmek isteniyor.
İki ayrı dava açıldı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Melih Bulu’yu atamasının ardından okuldaki gösterilere destek amacıyla İzmir’de de 3 Şubat 2021’de basın açıklaması düzenlenmek istendi. Polis açıklama yapılmasına bile izin vermeden müdahalede bulundu, 51 kişi darp edilerek gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlardan Akbaba, Çelikbaş ve Uçar hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla dava açıldı. Bu davanın ilk duruşması bile gerçekleşmeden, üç kadının da aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında bu kez “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe katılma ve görevi yaptırmamak için direnme” gibi suçlamalarla ikinci bir dava daha açıldı.
Uçar’ın da aralarında bulunduğu 6 kişi, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşe katılma ve görevi yaptırmamak için direnme gibi suçlamalarla 15 Nisan’da hakim karşısına çıkacak.
Cumhurbaşkanı’na hakaret davasının ilk duruşması ise 13 Mayıs 2022’de görülecek.
“İşkence ve kötü muamele polis aracında da sürdü”
TİHV’in hazırladığı videoda görüşlerine yer verilen Aytül Uçar, 20 yıldır işkence ve kötü muameleyle mücadele ettiğini, 3 Şubat 2021 günü de aynı nedenle, gözlemci olarak alanda bulunduğunu anlattı.
Polisleri yakın mesafeden gaz sıkmamaları konusunda uyarırken gözaltına alındığını belirten Uçar, işkence ve kötü muamelenin polis aracında da sürdüğünü ifade etti.
“İddianame polis ifadesine dayanıyor”
Aytül Uçar’ın avukatı Nehir Bilece iddianamelerin tamamen polis ifadelerine dayandığını ve hukuki açıdan kabul edilemez olduğunu belirtiyor.
Esas olarak müvekkili Uçar’ın işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığına dikkat çeken Bilece, insan hakları savunucuları hakkında açılmış çok sayıda benzer dava bulunduğuna dikkat çekti ve yaşananı yargısal taciz olarak niteledi:
“Bizler biliyoruz ki, polisin işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiği her eylemde, insan hakları savunucularına karşı bu işkence ve kötü muameleyi örtbas etmek ve cezasızlık politikasını işletebilmek için yargısal tacizle karşı karşıya bırakılıyorlar.”
“Suçu örtbas etme çabası”
TİHV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci de sokağa taşan kolluk şiddetinin, mağdurlar hakkında açılan karşı davalarla örtbas edilmek istendiği görüşünde:
“Son dönemde adeta bütün ülke işkence mekanına dönmüş durumda. Cezasızlık olgusuna başvuruluyor. Bu dava örneğinde olduğu gibi gerçek dışı tutanaklar düzenlenerek, belge ve raporlar alınarak açılan karşı davalarla kolluk güçlerin gerçekleştirdiği şiddetin sonucunda ortaya çıkan, başta işkence suçu olmak üzere, her türlü suç da örtbas edilmeye çalışılıyor.”
“Sistematikleşen cezasızlık”
TİHV konuyla ilgili şu verileri de sıraladı:
“Adelet Bakanlığı’nın verileri de bu durumu açıkça yansıtıyor. Kolluk şiddeti görenler hakkında sıkça açılan ve ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu düzenleyen TCK’nın 265. maddesi kapsamında 2020 yılında 35 bine yakın kişi hakkında soruşturma başlatıldı. 26 bin 628 kişi hakkında dava açıldı.
“Buna karşın aynı dönemde, işkence suçunu düzenleyen TCK’nın 94. Maddesinden sadece 887 kişi hakkında soruşturma açılırken, sadece 102 kişiye kamu davası açıldı.
“İnsan hakları örgütleri, kamu görevlisine direnme suçlarından açılan davalar ile işkence nedeniyle açılan davalar arasındaki büyük fark, sistematikleşen cezasızlığın bir göstergesi kabul ediyor.”
- Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın çalışmasına göre 2021 yılının son 4 ayında 833 insan hakları savunucusu yargısal tacize uğradı. Aynı dönemde 21 hak savunucusu hakkında mahkumiyet kararı verildi. Aytül Uçar gibi, diğer insan hakları savunucuları hakkında açılan davalarda da toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet, görevi yaptırmamak için direnmek ve Cumhurbaşkanı’na hakaret başta gelen suçlamalar arasında yer alıyor.
(AS)