* Fotoğraf: Pixabay
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Avrupa Uzay Ajansı‘nın (ESA) yürüttüğü bir çalışma, dünyanın rekor düzeyde ve giderek ivme kazanan bir şekilde buzul kaybettiğini ortaya çıkardı.
The Cryosphere dergisinde yayınlanan araştırmada, 1994 ile 2017 yılları arasında dünyada toplam 28 trilyon ton buzulun eridiği belirtirken, bunun İngiltere büyüklüğünde ve 100 metre kalınlığında bir buzul tabakasına karşılık geldiği vurgulandı.
DW Türkçe‘nin aktardığına göre, 90’lı yıllarda dünyada yılda 0,8 trilyon ton buzul erirken, bu oran 2017 yılında 1,2 trilyon tona çıktı.
Bilim insanları da buzul erime oranının giderek arttığını, atmosfer ve okyanusların da gittikçe ısındığının altını çizdi.
Sonuçları büyük olacak
Araştırmanın baş yazarı Thomas Slater, buzulların erimesi sonucu deniz seviyesinin yükselmesiyle ilgili bu yüzyılda kıyılarda yaşayan toplumlar üzerinde çok ciddi bir etkisinin olacağını kaydetti.
Çalışmada buzulların erimesi ile dünya üzerindeki yansıtıcı yüzeylerin azaldığı ve bunun küresel ısınmasının şiddetinin artmasına yol açtığına dikkat çekildi.
Çalışmanın yazarlarından Isobel Lawrence, "Deniz buzulu azaldıkça, okyanuslar ve atmosfer daha fazla güneş enerjisi emiyor. Bu da Arktik'in gezegenin diğer yerlerine göre daha hızlı biçimde ısınmasına neden oluyor" diye konuştu.
BuzullarSağlıklı okyanuslar, karbonu güvenli bir şekilde atmosferden uzak tutarak iklim krizinin etkilerini azaltmaya yardımcı oluyor. Okyanusların en az yüzde 30’unu kapsayan okyanus koruma alanları oluşturularak iklim krizine karşı daha iyi bir direnç sağlanabilir. Bilim insanları, iklim krizine karşı hayati önem taşıdığı için Kuzey Kutbu'nu korunmaya ihtiyaç duyan öncelikli alanlardan biri olarak tanımlıyor. Eriyen buzul miktarındaki artışın, güneş ışınlarının yansıtılmasını önemli derece azaltacağı, buna bağlı olarak denizin ve toprağın daha fazla ısınacağı, dolayısıyla küresel ısınmanın çok daha hızlanabileceğine işaret ediyor. Ancak araştırmaların sonuçları olumlu yönde değil. Greenpeace'in Ulusal Kar ve Buz Merkezi'nden aktardığına göre, Kuzey Kutbu'nda buz kütlesi 15 Eylül 2020'de 3,74 milyon kilometre kareye ulaştı. Bu miktar bugüne kadar ölçülen en düşük 2. seviye. Nature Climate Change adlı dergide yayımlanan başka bir araştırmanın sonuçlarına göre ise yerkürenin yüksek kesimlerindeki buzul göllerinin kapladığı alanın 1990'dan 2018 yılına kadar yüzde 51 arttı. ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) yeryüzü gözlem uydularının çektiği 254 bin 795 fotoğrafı inceleyen araştırmacılar, 28 yıllık sürede, buzul göllerinin sayısının yüzde 53, kapladığı alanın ise yüzde 51 arttığını tespit etti. |
Dünya liderleri toplandı
Öte yandan, dünya liderleri yıl sonunda İskoçya‘nın Glasgow kentinde düzenlenecek Dünya İklim Konferansı COP 26‘ya hazırlık için iki günlük online zirvede bir araya geldi.
Pazartesi günü başlayan İklim Uyum Zirvesi‘ne Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere ve Fransa mevkidaşları Boris Johnson ve Emmanuel Macron, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yeni İklim Özel Temsilcisi John Kerry katıldı.
Kerry: Geri döndük
Kerry, ABD’nin Trump döneminde iklim mücadelesinin dışında kalmasından üzüntü duyduğunu ancak geri döndükleri için mutlu olduklarını belirtti:
“Üç yıl önce bilim insanları bize oldukça sert bir uyarıda bulundu. İklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak için 12 yılımız olduğunu söylediler. Şimdi dokuz yılımız kaldı ve ülkem bu üç yıl boyunca mevcut olmadığı için çok üzgünüm.
“Başkan Biden, iklim değişikliğiyle mücadeleyi en büyük önceliklerinden biri olarak belirledi. Geri döndüğümüz için çok gururluyum, geri geliyoruz ve şunu bilmenizi isterim, son dört yılı telafi etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.”
- NOT: Görevi Donald Trump'tan 20 Ocak'ta devralan ABD Başkanı Joe Biden'ın Oval Ofis'teki ilk icraatlarından biri, ülkesini Paris İklim Anlaşması'na geri döndürmek olmuştu.
Merkel’den daha fazla işbirliği çağrısı
Merkel de küresel ısınmaya karşı daha fazla uluslararası işbirliği çağrısında bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“İklim değişikliği dünyanın dört bir yanında çevreyi, ekonomiyi ve güvenliğimizi tehdit ediyor. Ancak işbirliği yaptığımız takdirde iklim değişikliğinin yol açtığı sonuçları kontrol altına almak bizim elimizde.”
(TP)