14 Şeker fabrikasının satışları gündeme geldiğinde tartışmalar, şeker fabrikalarının kar yapmasına rağmen neden düşük bedellerle satıldıklarıyla ilgili oldu.
Ayrıca toplamda 50-60 milyon lira getirecek bu satışlardan elde edilecek miktarın ekonomik değeri olmamasına rağmen satışlarda ısrar edilmesinin arkasında NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) üreticileri olduğu konusu da vardı!
Özellikle de bu satışların, Amerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, 16 Şubattaki ziyaretinin ilk gününde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 3 saatlik bir görüşme sonrası gündemleşmesi şüpheleri arttırdı! Görüşme, tercüman veya katip alınmayan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun tercümanlık yaptığı, devlet geleneklerine aykırı ve gizliydi! (1)
Bu konu yeteri kadar yazıldı, anlatıldı.
Asıl önemli olan tam anlamıyla ortaya konulamadı. Azami kar hırsıyla davranan uluslararası sermayeye dayalı şirketlerin hiçbir zaman düşünmedikleri insan yaşamını yakından ilgilendiren gıda sağlığı konusu yeterince ortaya konulamadı!
İçeceklerde yiyeceklere birçok gıda ürününde kullanılan ve yoğun biçimde tüketilen şekerin şeker pancarı yerine NBŞ olarak üretilmesinin temelinde, NBŞ üretiminin maliyet açısından şeker pancarıyla şeker üretiminden oldukça çok ucuz oluşu yatıyor. Ucuz oluşu nedeniyle de gıda üretiminde şeker pancarı şekeri yerine NBŞ yoğun olarak kullanılıyor.
Üretilen gıda ürünlerinde, “içindekiler” bölümünde, sakaroz, % 100 pancar şekeri gibi ifadeler yazılması gerekirken sadece “şeker” olarak belirtilmesi, o üründe NBŞ kullanımı şüphesini yaratmaktadır ki bu gıda ürünlerinin neredeyse tamamında böyledir! Hatta günlük tüketilen toz ve kesme şekerde bile durum aynıdır.
NBŞ nedir?
Sakaroz, glikoz, fruktoz ve laktoz bilinen en yaygın şeker türleridir.
Sakaroz; şeker pancarı ve şeker kamışının bünyesinde bulunur. Sofra şekeri olarak bilinen kristal şeker veya beyaz şeker sakaroz kökenli şekerdir ve sadece şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilebilir.
Nişasta bazlı şeker (glikoz ve furuktoz) genellikle nişasta içeren mısır, buğday ve patatesten elde edilir. Doğada bulunduğu şekliyle normalde tat verici özelliği olmayan ve suda çözünmeyen nişastanın, hidrolizi ve izomerizasyonu suretiyle üretilir.
Nişasta bazlı şeker ise, nişasta içinde bulunan kompleks polisakkaritlerin enzim/asit yardımıyla parçalanarak kısmi olarak basit şekerlere dönüştürülmesi suretiyle elde edilir. Parçalanma düzeyine göre ürünlerde değişik oranlarda monosakkarit (glikoz/fruktoz) ve yüksek şekerler bulunabilmektedir. Nişasta bazlı şeker üretiminde önce mısırdan nişasta, nişasta sütü olarak ayrılır, nişasta sütü içindeki polisakkaritlerin kısmi olarak parçalanmasıyla nişasta bazlı şekerler elde edilir.
Meşrubat ve kolalı içecek üretiminde kullanılabildiği gibi, reçel, şekerleme, sakız, pastacılık ürünleri, dondurma, bazı dondurulmuş ürünler, hamur ve süt tatlılar ile unlu mamuller üretiminde kullanılabilmektedir. (2)
Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunuyor. Fruktoz, tokluk hissi uyandırmıyor ve insülin direncini olumsuz olarak tetikliyor. Şeker hastalığı ve şişmanlık başta olmak üzere kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalıkları yol açıyor.
Glikoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gerekli ve bu miktar da sadece 15 gram kadar. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltiyor, obezliğe, karaciğerde ve diğer iç organlarda yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da gitgide artıyor.
NBŞ bu kadar sağlık açısından olumsuz koşullar yaratmasına rağmen, azami kardan başka bir şey düşünmeyen şirketlerin vazgeçilmez üretimi olması, çok kar getirmesi nedeniyle, NBŞ üreticilerinin şeker fabrikalarını satışa çıkarmaya zorlamaları, şeker pancarı üretimi ve bundan üretilecek doğal şekerin üretimini engellemeye çalışılmasından başka bir şey değildir!
Konu insan ve gıda sağlığı olunca fazlaca bilinmeyen ancak insan ve gıda sağlığını çok yakından ilgilendiren diğer konuya da kısaca değinmek istedim.
Gıda ürünlerinde “içindekiler” bölümünde E 171 koduyla geçen Titanyum Dioksit maddesi, gıda ürünlerinde sıklıkla kullanılmasına rağmen, hakkında fazlaca bilgi bulunmayan bir maddedir.
Nemli ortamlardan etkilenerek bozulan tüm gıda ürünlerinde kullanılan bu maddenin asıl özelliği nem tutucu olmasıdır. Tuzdan una, sakızdan abur-cubur denilen atıştırmalık tüm gıda maddelerine, diş macunundan temizlik maddelerine kadar birçok üründe, yaygın biçimde kullanılıyor.
Bizler de tükettiğimiz bu ürünlerle birlikte bol miktarda titanyum dioksit’i vücudumuzda depoluyoruz!
Titanyum dioksit, vücut tarafından yok edilemediğinden yaşam boyunca vücutta kalıcılaşıyor ve vücudun özellikle sıvı bölgelerinde, eklemler ve beyinde yerleşiyor. Nem tutucu özelliği ile yerleştiği bölgelerdeki sıvıyı tüketiyor!
Bu nedenle eklemlerde sıvı kaybı nedeniyle romatizma ve benzeri hastalıklara yol açıyor. Beyinde ise yine aynı özellikleri nedeniyle de başta MS olmak üzere Alzheimer gibi rahatsızlıkları tetikliyor. Üreme organlarına yerleşerek de kısırlığa kadar giden sorunlar yaratıyor. DNA sarmalında da geri dönülmez kırılmalar yaratarak kanser oluşumunu hızlandırıyor. (3)
Günümüzde kanser başta olmak üzere, şeker, romatizma, MS, Alzheimer gibi hastalıkların çoğalması ve yaş sınırının çok aşağılara inmiş olmasının yegane nedeni, gıda ürünlerinde kullanılan bu tür maddelerin yarattığı olumsuzluklardır.
Ortaya koymaya çalıştığım bu iki maddeyle ilgili olarak gıda tüketiminde (NBŞ ve E 171 Titanyum dioksit) kendinizi ve çocuklarınızı korumanızı öneririm.
Mümkün olduğu kadar doğal ürünler tüketmeye özen gösterelim. (NT/EA)