Halkların Demokratik Hareketi (HDK) Partileşme sürecini tamamlayarak Türkiye siyasal hayatında yerini aldı.
Örgütleme çalışmalarını tamamlayarak seçimlere girme hakkını kazanan Halkların Demokratik Partisi (HDP) geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da gerçekleştirdiği kongreyle, partiyi yerel seçimlere taşıyacak yeni yönetimini belirledi.
Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) bölgenin 19 ili ile Mersin ve Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde seçime girme kararı alması ve diğer bölgelerde HDP’yi destekleyeceğini açıklamasıyla Türkiye siyasal hayatında da bir ilk yaşanmış oluyor. HDP batıda, BDP ise ağırlıklı olarak Kürt illerinde seçime girecek.
Bu girişim, 21. yüzyılda hala antidemokratik seçim yasalarının uygulandığı Türkiye’de seçim ittifaklarını yasaklayan anti demokratik yasaların by pass edilmesi anlamını da taşıyor.
İki siyasal yapı, anti demokratik yasaları by-pass ederek seçimlerde güç birliği yapacak. Bilindiği gibi mevcut Siyasal Partiler Yasası, siyasal partilerin kendi kimlikleri ve renkleriyle seçimde güç birliği yapmalarına olanak tanımıyor.
HDP’nin çeşitli kesimlerden oluşması ve renkli yapısıyla, Türkiye siyasetinde yer alması bazı çevreler tarafından hala kabullenilemiyor. Bazı çevreler Kürtlerin Türkiyelileşme konusunda takiye yaptığını ve zamanla Kürtlerin yeniden HDP’yi bir Kürt Partisi haline getireceğini düşünüyor.
HDP’ye sıcak bakmayan bazı sol çevrelerin yanı sıra basına yansıdığı gibi BDP içerisinde de; HDP’nin, çıkış ruhuna uygun bir yapıya ulaşmadığı gerekçesiyle eleştirildiği görülmektedir.
HDP aslında 2011 seçimlerinde oluşan Barış, Emek ve Demokrasi Bloku’nun partileşmiş hali. Bunun tabanda çok renkli, çok kültürlü, çok kimlikli bir yapıya bürünüp, bürünmeyeceği, geniş halk kitleleri ile buluşup buluşmayacağı ise HDP’nin kendi pratiğiyle açığa çıkacaktır.
HDP’nin seçime girdiği bölgelerde Kürt seçmene yeterince anlatılmadığı takdirde, BDP’nin geçmiş süreçte ulaştığı oy potansiyeline ulaşamama riski de hiçbir zaman göz ardı edilmemeli.
HDP kongresi öncesinde başlayan ve halen devam eden tartışmalarda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Sırrı Süreyya Önder’in ismi öne çıkıyor. Bu konu basında da çok tartışılıyor.
Önder isminin HDP’de öne çıkması, CHP ve kendisinin CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gören Mustafa Sarıgül çevresinde ise rahatsızlıklara neden olduğu da biliniyor.
Sarıgül’ün CHP adayı olması durumunda İstanbul’da CHP ile Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) arasındaki makasın daralacağı yönünde bir beklenti var. Kamuoyu yoklamaları da bunu ortaya koyuyor.
İstanbul’da AKP’nin kaybetmesi durumunda bunun genel seçimlere yansıyacağı, bu nedenle de HDP’nin İstanbul’da seçimlere katılmaması ya da CHP’yi desteklemesi gerektiği üzerine yorumlar ve görüş aktarımları medyada yer aldı, alıyor.
Bu arada, HDP’nin İstanbul’da seçimlere katılmaması ve Sarıgül’ün başkan adaylığında CHP’yi desteklemesi, ya da Önder yerine, AKP tabanından oy getirebilecek daha muhafazakar bir adayla İstanbul’da seçimlere katılması, dolayısıyla AKP tabanında mümkün olduğunca oy koparması gibi tartışmalar da yapılıyor.
Ayrıca CHP ve HDP arasında bir seçim ittifakının yapılması ve seçimlere birlikte girilmesi üzerine senaryolar da üretiliyorsa da bu “ittifak” mümkün görünmüyor.
Öte yandan, Kürtler arasında CHP’ye yönelik tepki de büyüyor. En basitinden Kürt çocuklarının her gün okullarda okumak zorunda kaldığı Andımız’ın kaldırılması sonrasında CHP’nin Danıştay’a dava açması Kürtlerde büyük bir tepkiye de yol açtı.
CHP’nin Kürt sorunun çözümü konusunda takındığı tavır ile demokratikleşme konusunda samimi olmayan politikaları Kürtlerde ciddi rahatsızlık yarattı. Kürtler genelde CHP’nin ulusalcı kanat tarafından kuşatıldığını düşünüyor. Bu nedenle böyle bir ittifakın hiçbir koşulda Kürt seçmende taban bulması mümkün görünmüyor.
CHP’nin geçmişten günümüze çeşitli siyasal yapılar ile bu tür ilişkileri gizli götürmek istediği de bir başka bilinen gerçek. 18 Nisan 1999 seçimlerin de dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, kurmayları üzerinden bazı Kürt siyasetçiler ile ilişkilenerek Ankara Güdül Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halın Demokrasi Partisi (HADEP) Genel Başkanı Murat Bozlak ve HADEP yöneticilerine “PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalandığı bu dönemde seçimlere girmeyin, barajı da aşamazsınız, bölgede bizi destekleyin. Seçimlerde sizden de birkaç bilinmeyen ismi gösterelim. Seçimlerden sonra Türkiye’deki siyasal süreç rayına oturur, daha rahat ortamda siyaset yapmanızın önü açılır” mesajı göndermişti.
Bu görüşmelere aracılık eden bazı Kürt siyasetçileriyle CHP genel merkezinde de görüşmeler gerçekleştirilmiş fakat HADEP bu ittifakı kabul etmemişti. CHP, 18 Nisan 1999 genel seçimlerinde barajı aşamadı, parlamento dışında kaldı.
İstanbul üzerinde yaşanan bu tartışmalar ve senaryolar seçimlere kadar devam edecek.
Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı Adana, Mersin, Antalya, İzmir, Aydın, Muğla, Kocaeli gibi kentlerde BDP ve HDP’nin tavrı yerel seçimlerin belirleyicisi olacaktır. (AB/HK)
Fotoğraf: Ahmet İzgi - Ankara / AA