Suriye’de üç yıldan buyana süren iç çatışmalar sürecinde Kürtler kendi özgünlüklerini bir arada tutarak, Rojava Bölgesi’nde etkin bir güç haline geldiler. Kürtlerin etkin güç olmasından rahatsızlık duyan Özgür Suriye Ordusu ile Kürtler arasında yaşanan çatışmalı sürecin ardından özgür Suriye Ordusu ile Kürtler arasında geçici olarak bir ateşkese varıldı. Fakat el Kaide destekli El Nusra, İŞİD gibi yapılar Kürt bölgelerine köylerine saldırmaya, sivil Kürtleri rehin almaya uzanan bir dizi eylem gerçekleştirdiler.
Türkiye Rojava sınırı boyunca uzanan çatışmalar, dönem dönem Türkiye Irak sınırındaki kasaba ve köylerde devam etti. Fakat Kürtlerin Rojava’daki direnişi bu saldırıları püskürttü.
Bu çatışmalı süreçte Kürtlere Türkiye ve Irak Kürdistanı ambargo uygulayan ülkelerin başında gelmektedir. Her iki bölgede Rojava sınır kapılarını kapatarak insani yardımın geçişini dahi engellediler.
Türkiye cephesinden bakıldığında bu ambargo anlaşılabilir. Irak’ta Kürt bölgesel yönetimi kurulduğunda da Türkiye ambargo, sınır kapılarının kapatılması, hatta bu bölgeye askeri harekatı dahi planlıyordu. Fakat ABD’nin bu bölge üzerindeki koruyucu kalkanı, Türkiye Kürtlerinin bu girişimlere karşı çıkması nedeniyle bu girişimler geri püskürtüldü.
Suriye’nin Rojava Bölgesi’nde Kürtlerin, Süryanilerin, Ezidilerin, Arap halklarının birlikte kurucu Meclisi kurmaları ile birlikte hem Türkiye, hem de Bölgesel Kürt Yönetimi sert tepki gösterdi. Bu tepkiler, Irak’ta Bölgesel Kürt yönetimi kurulduğunda yaşanmıştı. Bugün Suriye kan gölü içerisinde. Bir yandan Diktatör Esad, diğer yandan çeşitli grupların adına cihad adına Esad ile başlattıkları kavga. Fakat İslamiyetin Cihat tanımının ötesinde bu gruplar Esad ile savaşmaktan öte, başta Kürtler olmak üzere orada yaşayan halklar üzerinde adeta zulüm estiriyorlar. Kürtlerin kendi öz savunma güçleri olmasaydı bu bölgeler de kan gövdeyi götürecekti.
Suriye’de Esad yönetiminin değişmesi için açıktan destek sunan hükümetin çeşitli gruplara her türlü desteği sağladığı bu dönemde Rojava Kürtlere yönelik ise her türlü ambargo uygulanmaktadır. Hatay Bölgesi’nde tüm sınır kapıları yaşanan çatışmalara, Reyhanlı’daki bombalı saldırıya rağmen açık tutulurken, Nusaybin, Ceylanpınar, Kızıltepe Şenyurt’taki sınır kapıları sürekli kapalı tutulmakta, üstelik insanı yardımlar dahi uzun süren uğraşlar sonucu gönderilebilmektedir.
Türkiye’den kilometrelerce ötede Filipinler’de yaşanan sel felaketine bile yüzlerce tonluk insani yardım gönderilirken, hemen başımızdaki Rojava’ya uygulanan bu ambargo anlaşılmaktadır. Bu ambargo yetmez gibi, dünyada sadece duvarlar değil, ülkelerin sınırları bile ortadan kalktı. Fakat Ortadoğu 21 yüzyılda utanç duvarlarıyla tanışıyor. Bunu İsrail Filistin bölgesine, Türkiye ise Kürt bölgesinde yapıyor.
KDP lideri Mesud Barzani’nin Türkiye ziyaretinde öyle beklenen izdihamlar yaşanmadı. Tüm dünyadan medya Amed’e akın etti. Fakat bekledikleri ilgi ve coşkuyu göremediler.
Mesud Barzani ve Şivan Perwer hükümetin, bölgede BDP’yi bitirmek isteyen AKP’nin değil, Kürtlerin misafiri olsaydı Şırnak’tan Diyarbakır’a izdiham yaşanırdı. Newroz coşkusu gibi bir coşkuyu görmeleri mümkündü. Haco’nın Türkiye’ye geldiği Batman konseri en güzel örnekti. Mesud Barzani bir siyasetçi olarak Türkiye ile Kürt bölgesinin ekonomik ve siyasal ilişkileri nedeniyle böyle bir daveti kabul edebilirdi. Ama Şivan Perwer’i anlamak mümkün değil. (AB/HK)