bu yazı yazıldığı sırada henüz “ahmet ve nedim’in gazeteci arkadaşları” ve “dışarıdaki gazeteciler” adları altında demokrasi mücadelesine basın emekçilerini etkin bir şekilde katılan gazeteciler “biz gazeteciler, gezi direnişi süresince karşılaştığımız şiddet, baskı ve tehditleri; keyfi gözaltılar ve tutuklamaları; işten atmaları; sansür ve otosansürü protesto ediyoruz” diyerek tünel’den taksim’e kadar yürümemişlerdi.
orada da ortaya konulduğu üzere mesleğine hak temelli yaklaşan, gazeteciliğin ilke ve kurallarından ödün vermeyen gazetecilere ve onları çok zor koşullarda görev ve işlevlerini sürdürdükleri “mevcut” medyaya gereksinmemiz var. özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından yana yapılan son haber, ekranlardan, mikrofonlardan, basılı yayınlardan silinene; son köşe, son açıklama, son söyleşi yayından kalkana kadar bu yayınlara ve gerçekleştirenlere gereksinmemiz sürecek ve bu amaçla aynı mücadelede yan yana yer alacağız.
son “gezi direnişi” gösterdi ki, iktidardan yana ve karşı olanların arasındaki mücadele, konum, görev, meslek vb. hiçbir özelliği “özel” saymıyor ve mücadelen muaf kılmıyor.
“sarı basın kartı” ya da “gazeteci” kimliği dokunulmazlığı sağlamıyor.
herkes gibi gazeteciler de başta çalıştıkları kurumların yöneticileri olmak üzere, iktidardan yana olanların şiddet, baskı ve tehditlerine, işten atmalarına, sansür ve otosansür uygulamalarına, keyfi gözaltı ve tutuklamalarına maruz kaldılar.
bu gerçekliği görmek, doğru değerlendirmek, sonrasında da doğru çözümler bulmak zorundayız. çünkü mücadelenin bundan sonra daha da yükseleceği çok açık. bu süreçte en çok gereksinilen unsurlardan birisi de “doğru ve gerçeklere dayanan” haberlere erişmek, her türden düşüncenin ifadesini sağlamak ve bunları duymak, görmek, bilmek ve iletmek.
bu yalnızca gazetecilerin hakkı ve ödevi değil, aynı saflarda yan yana duran herkesin hakkı ve ödevi. işte tam da bu nedenle gezi direnişinin ilk gününden başlayarak ortaya çıkan “yeni insanlara”, ortaya çıkan bu “yeni durumda”, kendilerini ifade edecek ve ifade edilenlere ulaştıracak “yeni medyalar”a gereksinimimiz var. üstelik bu “yeni medyalar”ı, olanları geliştirerek ama asla yalnız onlara bağlı kalmadan yaratılmalı ve işler halde tutmalıyız!..
önce gerçeği doğru tanımlamak gerek
gazetecilerin bu yaşadıkları ve medyanın durumu bir “bilinmedik” bir şey değil aslında!..
mevcut medyaya bakıp, içinde olunan duruma bakıp ‘olumsuz’ vurgulu bir değerlendirmeler yapılırken de büyük bir hata yapılıyor kanımca.
çünkü öncelikle değerlendirmede kullanılan araçlar sıklıkla, artık geçerli olmayan ‘eski’ tanımlar ve kavramlardan oluşuyor: günümüz medyası, daha önce olduğu gibi haber alma ve bilgilenme hakkının gereğini yerine getiren, kamu adına denetim yapan, 4. güç değildir artık.
bugün medya chomsky’nin tanımladığı ‘rıza imalatı’nın bir aracı, yöntemi ya da nesnesidir. üst düzey ve kendi kararlarını kendilerini veren gazeteciler, kendilerini konumlandırdıkları yer itibariyle, alt düzey haberciler, alanlarda sokaklarda olan gazeteciler ise onlara verilen emirleri uyguladıkları için bu nesneyi kullanan ya da tabi olan ‘aktör’lerdir yalnızca!
birkaç bağımsız internet ortamı, henüz yöneticilerinin bazıları kesin olarak iktidardan yana tutum almadığı için daha bağımsız gibi görünen birkaç gazete, iktidara muhalif, ancak, aslında iktidarı ele geçirme arzusunda olan ve ele aldığında da iktidarda olan herkes gibi davranacağını, daha şimdiden kendi erk alanlarında yaptıklarıyla ortaya koyanlar dışındaki tüm medya ve onun çalışanları için şimdilik bu “acıtıcı ama gerçek” saptamayı yapabiliriz.
bu nedenle medya yasama, yürütme ve yargı olarak bilinen ilk üç “kuvvet”in asla karşısında değil, hemen daima onların yanında, bazen ardında, sıklıkla da “koruyucu, hazırlayıcı, yol açıcı” olarak önünde giden bir “asker/kapıkulu” durumundadır.
bunun gelecekte değişme olanağı ve dolayısıyla da olasılığı yoktur. onun için şu iki tutumu herkes, hep birlikte benimsemelidir:
bir: mevcut medyayı bu gerçeği bilerek izlemek; ve iki: kendi medyasını yaratmak.
medya/ortam ortadan kalkmaz, dönüşür
bu saptama iletişim ve haber edinme hakkının gereğini yerine getiren medyanın ortadan kalktığı ya da kalkacağı anlamına da gelmez kuşkusuz. hak ortada, gereksinme de açık olduğu için, mutlaka bir çözüm bulunur, o “medya” başka bir yerde, başka biçimde yeniden oluşur.
çünkü gereksinimler ortadan kalkmazsa, onları karşılayan bir şeyler mutlaka kendisini yaratır. gezi direnişi, ondan önce yaşanan çok sayıda örnekte ortaya çıkan bir durumu net olarak ortaya koymuştur: bugün medya (= ‘ortam’) adına en yakışır yerde yaşamın içinde, yaşayan insanların olduğu her yerdedir.
çünkü medyanın temel şu üç unsuru “habere konu olan olay”, “olayı yaşayan ya da tanık olan kişi ya da kişiler” ve o olayı “bilmek öğrenmek isteyen insanlar”, birbirine çok yakın durumda veya doğrudan iletişim durumundadırlar. üstelik yaşayan ve tanık olanlarla, onları bilmek isteyenler de sıklıkla birbirlerine dönüşmektedir dolayısıyla farklı zamanlarda “karşıt rolleri” oynayan ya da konumlarda olan aslında “aynı kişiler”dir.
bu kişiler fiziksel olarak yan yana olduklarında bir aracıya gereksinimleri yoktur. duymakta, görmekte, bilmekte ve benzer sonuçları çıkarıp benzer davranmaktadırlar. uzak olduklarında ise iletişimlerini sağlayan araçlar yoluyla “doğrudan /aracısız” haber alışverişi ve yorum, bilgi görüş aktarma ve paylaşımı yapabilmektedirler. mevcut mobil iletişim olanakları, elektronik ortam ve sosyal ağlar bunları mümkün kılmaktadır.
aşılabilir sorunlar
bu yeni araç ve yolların çeşitli sorunları vardır:
bunların ilki “güvenirlik”tir. bu sorun da kendi tıpkı gazetecilerin yaptığı gibi çoğu zaman, ilk aktaran kişinin yanında, ya da orada olan ikinci, üçüncü kişilerle de bağlantıda olma ve onlardan doğrulatarak ya da karşıt iki kanaldan bilgileri birleştirme yoluyla, veya orada varolduğu bilinen, öğrenilen başka birisine, yeniden sorma yöntemleriyle (double checking) sıklıkla aşılabilmektedir. bunların yapılamadığı noktada ise daha önce güvenilirliği kesinleşmiş kişilerin duruş, tutum ve söylemlerine itibar edilerek (uzman görüşü almak) ile haber ya da bilgi kesinleştirilmektedir. bunların tümü aslında mesleğin etik kurallarına uygun çalışan bir habercinin yaptıklarından farksızdır.
ikinci önemli sorun, bu yolla iletişimin uğradığı kesintiler ve ortamların kontrolünü elinde tutanların uyguladığı engellemelerdir. bunun da çözümü yine kendi içindedir ve gerçekleşmektedir: yine tıpkı gazetecilikte olduğu gibi birbiriyle aslında ticari olarak “rakip” olan yapıları eş zamanlı ve birlikte kullanmak.
yine de bu rakiplerin son noktada sistem ve iktidarla işbirliği yapabileceği unutulmamalıdır. ancak buna yönelik çözümler de vardır, dahası zaten uygulanmaktadır. kontrollü ağların dışında yeni ağlar oluşturulmakta ve elektronik ortamın olanakları son kerteye kadar kullanılmaktadır. bunlar da halen yapılmakta iletişim yine sürdürülmekte, haber alma hakkının gereği yerine gelmektedir.
üçüncü sorun bu iletişimin iktidar tarafından izlenmesi ve bundan yararlanarak, yeni taktikler uygulanması, bu bilgilerin yapılacak müdahaleler için kullanılmasıdır. bu noktada bulunan çözüm de demokrasinin gereklerini benimseyerek, “açıklık”, “meşru savunma”, “pasif savunma” ve “sivil itaatsizlik” gibi unsurları önce çıkararak; “ifade özgürlüğü” ve “yaşama hakkını savunmak” gibi temel haklara dayanarak aşılmaktadır.
bu sorunların tümüyle bağlantılı olarak, hem iletişimin, hem haber alma hakkının kullanılması, hem de mücadelenin yükseltilmesi noktasında sıkça yarralanılan bir başka çözüm ve unsur da “şenlikli olan(illich) ve mizah”ı kullanmaktır. bu bir unsur olarak mücadele ve iletişimde yer aldığında, iktidar ve onun ajanlarının müdahalesi ne kadar sert ve kararlı olursa olsun, bir anda çözülüp dağılmaktadır. işte şu anda yararlandığımız ‘kurum olmayan ve şenlikli olan’ yeni medyalar” tam da bunlardır.
bu ortam/medyanın kendi kuralları da yavaş yavaş oluşmaya başlamıştır. haberciliğin “özgürlük ve bağımsızlığını” gerektiren temel unsurlar doğrultusunda sosyal medya giderek yükselen oran ve biçimde bir “seçenek olma” durumundadır.
aşılması gereken sorunlar
kısmen de olsa aşılabilen sorunlar yanında tartışılması ve çözümlenmesi gereken temel bir sorun alanı daha vardır: şimdiye kadar aktarıcı işlevi yapan ve aslında fiilen “emekçi” olma noktasında bulunan “haberci/gazeteci”lerin bu yeni medya içinde nasıl yer alacağı konusudur.
işte bu soru(n) gerçek ve yerini burada gören gazeteciler için önemli bir noktadır. bu ise gazeteciliğe yeniden bir tanım getirilmesini ve yeniden bir işlev belirlenmesini gerektirmektedir. bulunacak çözümler de şu iki görev ve işlevi yerine getirmelidir:
ilki tüm bu unsurları içeren “yeni medyalar”ın yaratılması ve kurulmasıdır. gezi direnişi sırasında kurulan ve yayında olan “çapul tv” ve benzeri “yeni medya”lar bunların en iyi ve varlığını sürdüren örnekleri arasındadır. net üzerinde oluşturulan ve iletilen canlı yayınlar, paketler halinde özgür ortamlara yüklenen bilgi, görüntü ses dosyaları, ya da fiziksel olarak bir yolla nakledilen ve erişildiği sırada izlenen, dinlenen cd.lerle haber, bilgi ve iletişimin hızla sağlanmasında vazgeçilmez olanaklardır. net üzerindeki çok sayıda, site, platform ve serverlerle bunu sistemli ve sürekli olarak sağlanması mümkündür ve zaten yapılmaktadır.
bunlara eklenebilecek ve aslında tüm gezi direnişi sırasında zaman zaman çeşitli biçimlerde yararlanılan iki olanak daha vardır. bunlardan ilki ve yaygın kullanılanı radyolardır (açık radyo, yön radyo). hem netten hem de havadan doğrudan alınan yayın dalgaları ile iletişim ve haberleşme sağlanabilmektedir. bunların tıpkı yurt dışında çok sayıda örneği olan “özgür” radyolar olarak sayılarının çoğaltılması bir alternatif iletişim ve haberleşme aracı olarak kullanılabilir. ayrıca alıcı verici radyolar aracılığıyla “data” iletilen küçük “intranet”ler yaratmak da teknolojik olarak mümkün, ama henüz denenmemiş yeni yollardan birisidir.
ikinci olanak da elektronik olarak hazırlanan, ama alıcısının bastırıp paylaşacağı “bülten” ya da “fanzin” tipinde herkesin basıp dağıttığı, ya da yine basıp duvarlara asarak/yapıştırarak herkesin okumasına sunduğu “günlük gazeteler”dir.
bu tv, radyo, gazete olanaklarının oluşturduğu “medya/ortam” sisteme dahil olmayan, ya da dışlanmış gazetecilerin mesleklerini uygulamak için yeni alanlar olabilir. bu yayınların bir takım örgütlü yapılar ve kurumlarca desteklenmesi, ya da dayanışma yoluyla çalışanlarının ekonomik olarak bu işleri yapar durumda olmalarının sağlanması, yalnız “iletişimi” değil, aynı zamanda “yeni bir yaşamı kurma” anlamında da güzel örneklerden birisini oluşturabilir.
gazetecilerle ilgili ikinci çözüm ise mevcut gazetecilerin yeni medyanın her noktasında yer alması ve bir anlamda içinde erimesidir. bu erime gazetecilik ve habercilik anlamında bildiklerini ve deneyimlerini yeni medyanın yaratıcı ve kullanıcılarına öğretmek, onları izlemek ve yanlışları düzeltmek, toplum içinde sertifikasyona sahip olmayan ama fiilen “gazeteci” olan yeni “gazeteci-insan”lar yaratma, oluşturma noktasında bir görev üstlenmektir.
sonuç yerine
yeni medyanın kurallarının tanımlanması, iletişim ve haberleşme süreçlerinin kolaylaştırılıp yaygınlaştırılması, belki şimdi sosyal ağlar açısından yaşanan en büyük sorun olan, sosyal ağların sistemden ve erk odaklarından bağımsızlaşmasının nasıl sağlanacağı, işleyiş ve kullanımdaki yataylığın, yapısal olarak gerçekleştirilmesi konuları da eski gazetecilerin şimdiye kadarki deneyimleriyle aktif rol oynayacakları alanlardan birisidir.
gerçekten de “merkezsiz ve yalnızca bir ortam olarak” yeni medya zemininin, özgürlük ve demokrasinin en uç noktalarında bir koşul ve olanak sunacak şekilde yeniden kurgulanmasını sağlayacak kesimler arasında kuşkusuz öncelikle gazeteciler vardır.
tüm bu görev ve işlevler de yine bunu gerçekleştiren gazetecilerinin yaşamlarını idame ettirecek olanakların onlara sunulmasıyla rahatlıkla sürdürülebilir.
bu noktada kurumsal kimliği olan örgütlenmelerin kadrolarının içine ayrımsız olarak bu gazetecileri dahil edecek istihdam olanaklarının sağlanması olabilir.
“yeni insanların” varlığı için olmazsa olmazlardan birisinin de “yeni medyalar” olduğu asla unutulmamalıdır. (ms/ÇT)