Türkiye’deki yasa düzenlemelerinin şöyle “güzel” bir yanı var ki, siz ne kadar “mağdur” olmak için çabalarsanız çabalayın, başaramıyorsunuz, devleti gerçekten sizi “korumak” için çalışıyor, inanın.
Devlet aynı zamanda büyük rakamları sevmiyor. Yargı mevkiindekiler, “az olsun temiz olsun” felsefesiyle hareket ediyor genelde.
Evlilik yaşı 17 mi? Kesinlikle olmaz, çok geç, hemen 14 yapalım.
“Gönüllü” cinsel ilişki yaşı 15 mi? Çok sakıncalı, 14’e indirelim.
Evlilik içi tecavüze verilen ceza 7 yıla kadar mı? Çok gereksiz, en fazla 1 yıla kadar olsun.
Küçük çocukların tecavüzcüleri “lütfedip” tecavüz ettiği kişiyle evlenmeye razı mı geldi?
O halde, hemen cezadan muaf olsun. Maksat tecavüzcü, pardon yani “vatandaş”, mağdur olmasın.
F.K'yi tanıyor musunuz?
F.K. ismi, bu “ilerici” düşünceleri Türk Ceza Kanunu’na yansıtmaya çalışan “değerli” Yargıtay temsilcilerine tanıdık geliyor mu bilmiyorum ama ben F.K'yi yine de hemen kendilerine anlatmak istiyorum.
F.K. Kahramanmaraş’ın Saygılı köyünde yaşıyordu. Kendisinden 10 yaş büyük bir kişiyle evlendirilip bakire olmaması sebebiyle evliliğinin ilk gecesi evine geri gönderilip “intihar ettiğinde” henüz 15 yaşındaydı.
F.K. aynı zamanda 9 yaşındayken tecavüze uğramış ve bunu ailesine söylememişti. Ölümüne, ya da gazetelere yansıdığı üzere “intiharına” yol açan olayın sebebi de aslında yaşadıklarını kendine saklamasıydı.
“İntiharından” sonra, aralarında “koca”sının da bulunduğu üç kişi göz altına alındı ve bu kişiler sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı.
Savcılık, tecavüz “iddia”sının soruşturulmaya devam ettiğini söylese de, yıl içerisinde çıkan onlarca benzer “haber”den de bildiğimiz üzere, bu gibi olayların hemen hemen hiçbiri ne hikmetse “çözülemiyor”.
Şimdi, ben gazetelerde neredeyse her gün karşımıza çıkan F.K.'lere rağmen, düşündüklerini TCK’de yasalaştırmak isteyen Yargıtay temsilcilerine sormak istiyorum:
F.K. sizin kızınız olsaydı ne yapardınız? Ya da her gün tecavüze uğrayan yüzlerce kadından biri siz olsaydınız, tecavüzcünüzün, sırf siz “ortada kalmayın” diye sizinle evlenmesini ister miydiniz?
Kardeşinizin, kendisine eşi tarafından tecavüz edildiği bir evliliği olsaydı mesela, “ailenin reisi” hapse girince “aile perişan oluyor” diye bu eylemin cezasız kalmasını ister miydiniz?
Bu sorular üzerinde tek tek düşünmelerini istiyorum ben Yargıtay temsilcilerinin, ciddi ciddi, samimiyetle.
Tecavüz edilen çocuklar, kucaklarında bebekleriyle “ortada kalmasın” diye, yani “vatandaş mağdur olmasın diye”, evlenme yaşını 14’e indirmek isteyenlerin, daha kendi çocuk olanların istemeden sahip olduğu bu bebekleri gerçekten doğurup doğurmak istemeyeceğini düşünmelerini istiyorum.
Bu çocukların tecavüzcüsüyle evlendirilmek yerine kürtajın neden bir çözüm olarak görülemediğini öğrenmek istiyorum.
Temsilcilerin, tecavüzcüsüyle evlendirilen bir kız çocuğunun hayatının geri kalanını nasıl geçireceğini düşünmelerini, kendilerini o çocuğun yerine koymalarını istiyorum. “Aile içinde tecavüz mü olurmuş” deyip “özel hayat”a karışmak istemeyen, ama ne hikmetse tecavüzle ilgili yasa düzenlemeleri önerebilenlerin, evliliği süresince şiddetli dozlarda tacize maruz kalan kadınları düşünmesini istiyorum.
Ve tekrar sormak istiyorum, bunlar sizin başınıza gelseydi ne yapardınız? Cevabı bence gayet açık.
(SK/EZÖ)