Seçim dönemi yüz akıyla kapandı. Gönül koyduğumuz, kırıldığımız, hatta üzüldüğümüz keşke olsaydı diye içimizden geçirmekle kalmayıp dillendirdiklerimiz de oldu. Mesela Ferhat Tunç mutlaka Dêrsim'den seçilmeliydi. Ha keza Adıyaman'dan Veli Büyükşahin, Antep'ten Akın Birdal seçilmesini istediklerimizdendi. Diğerleri de öyle. Ama bu kadar oldu.
Hep "böyle yönetilmek bu ülkeye yakışmıyor" diye sitem ediyoruz ya! Aslında çok da sitem etmeye hakkımız yokmuş meğer. Sonuçta, halk(lar) nasıl yönetildiğini ve nasıl yönetilmek istediklerini biliyor ve tercih haklarını da ona göre kullanıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) üçüncü dönemdir hem de bu kez yüzde elli ve 326 milletvekili ile yeniden iktidarda.
Bakalım "Ustalık" dönemi diye telaki ettikleri bu yeni dönemin hakkını nasıl teslim edecekler.
Kendi kavlimce birkaç iyi laf etmekte yarar var galiba...
Kızıldere'de silah arkadaşlarını şehit verip bunca yılın siyasal süzgecinden alnının akıyla çıkan devrimci, sosyalist, Ertuğrul Kürkçü artık Parlamento'da.
Hatip Dicle ile Leyla Zana ve arkadaşlarının 1990'lı yılların başında polis zoruyla meclisten mahpusa atılmalarını henüz kamuoyu unutmadı.
O günlerin anlı şanlı özneleri; Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Ünal Erkan ve diğerleri! Sahi; Susurluk, faili meçhuller, köy yakmaları ve boşaltmaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargılamaları ve hak ihlalleri gibi dönemle anılan kavramlar da gündeme gelmese anılan şahsiyetler kimin umurunda. Ama haklı talepkârlıklarıyla hep gündemde olan Zana ve Dicle ile arkadaşları 18 yıl aradan sonra yeniden atıldıkları mecliste olacaklar.
Bizlerin arkadaş kimliğimizle iyi tanıdığımız, ama ülkenin ancak sert bir kültürel sanatsal girişle tanıma şerefine nail olduğu, "Beynelmilel" Sırrı Süreyya Önder de mecliste olacak.
Ertuğrul'la Sırrı'ya, biliyorum ki; kravat takmak zor gelecek. Neylersin ki, hayatın böyle garabetleri de var. Hep sokakta, meydanlarda yaka üryan göğüs büryan konuşacak değiller ya! Biraz da "engin feyizlerini" meclisin "pişkin şürekâlarıyla" paylaşsınlar. Hem meclis müfredatının yabancısı olduğu kimi "söylemleri" bu kez solculardan dinlemeye ziyadesiyle ihtiyaçları var benden söylemesi!
Şerafettin Elçi; Bayındırlık Bakanıyken 1977'lerde demişti "Ben Kürdüm, bu ülkede Kürtler yaşıyor" diye. Sonra başına bir dolu felaket gelmişti. Şimdi artık bu koca ülkede "Kürtlerin yaşadığını" ve "Kürtlerin var olduğunu" bilmeyen kalmadı.
Otuz yıllık mücadelenin hayrına herkes bir iyice malum gerçeği öğrendi, kavradı ve dahi hafızasına silinmemecesine kaydetti. Şimdi bu öğretme ve öğrenmenin çözüme dair sürecinde sıra.
Bu sebeple Şerafettin Elçi gibi şahsiyetlere diplomatik ve üst perdeden bir dille, biraz da bir önceki meclis aritmetiğinde Ahmet Türk'ün de üslubunda varlık bulduğu gibi anlatmak, paylaşmanın zamanı geldi de geçiyor bile!
İzleri birbirine karışmış Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Halk Partisi'nin (MHP) seçim öncesi süreçte politika üretemedikleri ortada.
Ayrıca bu üretimsizliğe müsaitler. Buna ne dilleri ne de çapları elveriyor. O halde yeni meclisin ana muhalefetinin blok adaylarında olacağı gün gibi aşikâr.
Yani ez cümle Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) gövdeli bağımsızlar; Emek, Demokrasi ve Özgürlük-Barış bloğunun sorumluluğu hayli yüksek. Politikanın çıtasını epeyce yükselttiler. Seçim öncesi desteğimiz gibi gözlerimiz ve nefesimiz de onlarla birlikte olacak... (ŞD/ÇT)
Not: 19 Haziran Pazar günü saat 13.00 Kızıltepe Şeyh Davut Yalçınkaya Halkevi, 19 Haziran Pazar günü saat 17.30 Mardin Eğitim Sen, 20 Haziran Pazartesi saat 20.00 Nusaybin Mittani Kültür Merkezi
Söyleşi: Gidenlerin Ardından: Şeyhmus Diken-Mıgırdiç Margosyan-Udi Yervant-Lal Laleş