“Kennedy suikastını model alarak bir plan hazırladık. Yeni plana göre CIA ve ordu istihbaratı öncülüğünde gerçekleşecek olan saldırıda, Suudi Arabistan ve İsrail’in desteği alınacak. Boston’dan kaçırılan iki uçak, Dünya Ticaret Merkezi’nin iki kulesine çarpacak. Ardından patlatılan bombalarla binanın kontrol altında yıkılması sağlanacak. Görenler binanın uçak kazasından yıkıldığını zannedecek” repliğini söylüyor Londra’da Theatre Technis’deki Kennedy suikastını ve kirli Amerikan politikalarını ele alan “We, Macbeth” oyunundaki Dick Cheney.
Tiyatronun bitiminde Cheney’i oynayan oyuncu ile fuayede karşılaşıyoruz. Sokakta bulduğu tekerlekli pembe büyükçe bir valizi yanında sürüyerek, portakal suyunu yudumluyor. Tiyatronun yöneticisine valizi o gecelik orada bırakıp bırakamayacağını soruyor. “Bugün marketler çok yemek attığından hafta içinde idare edebilmek için bu gece artıkları toplayacağım”diyor. Yanına yaklaşıyorum. Böylesine güçlü bir politikacı karakterini oynayan oyuncunun, evsiz olduğunu fark ediyorum.
Evsiz sanatçı, hep yanında taşıdığını söylediği kırmızı dosyasını çantasından çıkararak, hevesle kolajlarını göstermeye başlıyor. Onun Türkiye'de uzun süre yaptıkları sanat mı hakaret mi diye yargılanan politik İngiliz sanatçı Michael Dickinson olduğunu fark ediyorum.
Recep Tayyip Erdoğan’ı Bush’un köpeği olarak tasvir ettiği kolaj çalışmasının ardından “Başbakan’a hakaret” gerekçesiyle Türkiye’de davalık olduğunu, 27 yıl yaşadığı Türkiye’den “sürgüne gönderildiğini” yüzünde buruklukla anlatıyor. Davalık olan çalışmasını o yıllarda karikatürist Musa Kart’a destek ve dayanışma amacıyla oluşturduğunu, tüm hayatınınsa bununla değiştiğini söylüyor.
Sıklıkla İstanbul Tarlabaşı’ndaki günlük hayatını özlediğini belirten sanatçı, gezi hareketi döneminde sokak sanatının yayılmasına verdiği desteği gülümseyerek anımsıyor. Diğer yandan Tarlabaşı başta olmak üzere İstanbul’un kentsel yıkımla orta sınıfın zevklerine göre yeniden düzenlenmesini eleştiriyor.
Sanatçı davanın ardından İstanbul’daki İngilizce öğretmenliği işini kaybettiğini, bir süre sokaklarda rune falı baktığını fakat geçtiğimiz yılın Ekim ayında Tünel’de fal baktığı sırada polisin vize süresinin geçtiğini fark etmesi nedeniyle, beş yıl Türkiye’ye geri dönmemek üzere ülkeden sınır dışı edildiğini söylüyor. Bugünlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Erdoğan’a karşı dava açma hazırlığında olan sanatçı, Noel’i Londra’da sokakta uyuyarak geçirdiğini anlattı.
Türkiye’den kovulmasının ardından iş bulabilmek amacıyla İspanya ve Fas’a giderek, iş bulamadan beş parasız olarak 22 Aralık’ta Londra’ya döndü. Londra’da hippilerin semti olarak bilinen Camden Town’daki bir süpermarketin arka kapısındaki merdivenin altına yerleştirdiği karton bir kutu içinde uyumaya başlayan Dickinson, herkesin ailesiyle geçirdiği Noel gününü bu kolinin içinde uyuyarak geçirdiğini aktarıyor.
“Civardaki bir kiliseye giderek, bir İsa heykelciğini bu zor günümde bana eşlik etmesi için yerinden çıkarıp getirerek kutumun içine koydum” sözleriyle yalnızlığını anlatıyor.
Aynı günlerde Camden Town’da bulunan, Kıbrıslı tiyatrocuların kurduğu bağımsız tiyatro evi Theatre Technis’deki eski Amerikan başkanlarından Kennedy’nin 1963 yılında suikastla öldürülmesini konu alan “We, Macbeth” oyununa oyuncular arandığını fark edip elemelere katılıyor. Evsiz olmasına rağmen zor şartlar altında böylesine güçlü bir karakteri canlandıran Dickinson deneyimlerini yabancı kelimesinden esinlenerek oluşturduğu “yabanji” adlı sitesiyle, aykırı Amerikan gazetesi Counterpunch’daki bloğunda paylaşıyor. Londra’da yaklaşık olarak üç hafta sokaklarda yaşadıktan sonra, şimdi Polonyalılarla paylaştığı bir işgal evine geçici olarak yerleşti.
Sanatçı Türkiye'deki davanın 2006'da başlamasının ardından, iş bulabilmek için pek çok ülke dolaştı fakat isyankar ve savaş karşıtı politik kimliği nedeniyle gittiği ülkelerde polisle sorunlar yaşadı. Örneğin, İsrail’de giydiği “Filistin’e özgürlük” tişörtü Tel Aviv’den gönderilmesine yol açtı.
İngiltere’de her yıl 11 Kasım’da düzenlenen Birinci Dünya Savaşı şehitlerini anma töreninde saygı duruşundaki derin sessizlik esnasında çıkıp “Savaşa hayır” diye haykırmasıyla, alanda bulunan Prenses Kate’in törende sıçramasına neden olmuş, sükûneti bozduğu gerekçesiyle İngiliz polisi tarafından tutuklanmıştı.
Savaş karşıtı mücadele vermesi nedeniyle pek çok kez davalık olan sanatçı, İngiltere’de parlamentonun önündeki yeşil alanda kamp kuran “demokrasi köyündeki” aktivistler arasında da yer almıştı. Parlamento meydanında kamp yapmanın yasadışı ilan edilmesiyle, alandan polis tarafından 2012 yılında zorla çıkarılana kadar çadırını toplamayanlar içinde bulunmuştu.
Her evsizin içini üşütecek kadar soğuk, karanlık, yağmurlu bir Londra Pazar'ında yaşanan bu ilginç karşılaşmanın ardından, kahve için tekrar buluşmak sözüyle ayrılıyoruz. Malum sokaklarda yemek bulduğunu fakat çok sevdiği kahveyi yüksek fiyatları nedeniyle doya doya içemediğini söylüyor. Eve dönüş yolumda, onun kolaj dosyasını yorulmadan bıkmadan hep yanında taşımasını hayranlıkla anımsıyorum. (FG/AS)
* Michael Dickinson’ın Twitter hesabına buradan ulaşabilirsiniz.