Birleşmiş Milletler (BM) kadın toplantılarında, savaş ve savaş sonrasında kadının hakları araştırmalarıyla söz sahibi olan insan hakları avukatı Margaret Owen, ilk kez gittiği Suriye'de Noel gününü PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah ile Rojava'daki kadın örgütlemelerini ziyaret ederek geçirdiğini aktardı. Londra'nın batı mahallesi Kensington'daki evinde görüştüğümüz Owen, Rojava'da kadınların politik yaşama yüksek katılımı bakımından İngiltere'ye de örnek olması gerektiğini söylüyor.
"Orada Arap, Kürt, Hristiyan kadınlar aynı evlerde çalışarak, yardıma muhtaç diğer kadınlara destek oluyor. PYD partisindeki eş başkanlık sistemi muazzam. Tüm kadınların temsilini hedefleyen The Star Union (the All-Women Political Party) iyi örgütlenmiş. Her bölgede kadınların eğitim aldığı kadın akademileri var. Kontrol noktalarında erkeklerin yanı sıra kadınlar görev alıyor. Polis gücü Asayiş de ortak katılımla oluşturuldu. Sadece PYD değil tüm toplumsal kurumlar cinsiyet eşitliği üzerine kurulmuş" diyerek gözlemlerini aktarıyor.
İngiliz avukat, Derik, Kamışlı ve Ramallan'daki ziyaretlerinde oralara insani yardımların ulaşmadığını, sadece Alman sivil toplum örgütü Medico International'in gıda yardımı yaptığını belirtti. İşçi Partili İngiliz politikacı David Miliband'ın Uluslararası Kurtarma Komitesi (International Rescue Committee) başkanı olması nedeniyle dönüşünde ona bir mektup yazarak, İngiltere hükümetinin göndermediği gözlemci grubunu IRC olarak gönderme çağrısında bulundu. Sayıları tam bilinmemekle birlikte, 300 bin ila 500 bin arasında sürgünde (Internally Displaced People) kişi olduğunu, bunların yüzde 90'ının Arap, Kürt, Asuri, Hristiyan kadın ve çocuklardan oluştuğunu belirtti. Uluslararası yardım kurumlarını Rojava'daki toplumsal örgütlenmeye destek olmaya çağırdı.
Kantonların ilanını "Suriye'de demokratik yaşama öncülük edecek" olması bakımından çok önemli bulduğunu söyleyen Owen, "artık ulus devlet anlayışını aşarak, Rojava'daki gibi geniş çaplı halk kesimlerinin olduğu yönetimlerin görev yapması gerektiğini" ifade etti:
"Artık ayrılık, ulus devlet sınırlarını konuşmak yerine, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini ve çok kültürlü yönetimlerin var olmasını konuşmalıyız."
Sınıra yakın bölgelerde kurulan mülteci kamplarındaki sığınmacıların durumunun da kötü olduğunu fakat onların şartlarının uluslararası düzeyde bilindiğini, Birleşmiş Milletler Mülteci Komiserliği tarafından yardım edildiğini, Rojava'nın ise şu anda Suriye'de kısmen daha güvenli bir bölge olması nedeniyle göç aldığına fakat uluslararası kurumların yardım etmediğine dikkat çekti.
Dünyada zor şartlarda yaşayan farklı toplumlara yardım ettiğini sıklıkla ifade eden Owen,
KCK davasını "psikolojik soykırım" olarak tanımlıyor. Her üç ayda bir duruşmalara katılarak Kürdistan'da Barış (Peace in Kurdistan) için raporlar yazıyor.
Cenevre 2 toplantılarına davet edilmeyen bölgesel yönetimin katılmayarak doğru kararı verdiğini, aksi halde bu görüşmelerin Kürtler için "ikinci bir Lozan" vakası olabileceğini söyledi.
Owen, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nda katıldığı bazı toplantılarda "propaganda kurbanı" gibi görüldüğünü ama aslında temsil edilmeyen söz hakkı olmayan dünya halklarına hizmet etmeye kendisini adadığını söylüyor. Heyecanla torununun onu İkinci Dünya Savaşı tanığı olarak mülakat yapacağını paylaşırken, geçen yıl 80 yaşındayken bir Guantonama Bay tutuklusu için sekiz gün açlık grevi yaptığını paylaşıyor. 23 yıl önce kocasını kaybettikten sonra kurduğu Widows For Peace (WPD) hayır kurumu ile BM düzeyinde dul kadınların sorunlarını gündeme taşıyor. (FG/EKN)