Maliye Bakanı Kemal Unakıtan nev-i şahsına münhasır bir kimse. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan mahallenin bıçkın delikanlısı olduysa, Kemal Unakıtan da mahallenin işin bilen, hali vakti yerinde, dobra, sözünü sakınmayan bakkalı oldu. Aslında tüm bu yakıştırmalar medyanın ürettiği taşıyıcı imgeler tabii... Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının yazgısını ileri de taşıyabilir bu imgeler, dibe de gömebilirler...
Şimdiye kadar, kuşkusuz medyanın da manipülasyonuyla bu türden yakıştırmaların siyasi öznelere zarar verdiğini pek görmedik... Hele "tüccar adam" edasının Unakıtan'a zararı hiç olmadı.
Aksine çoğunlukla Unakıtan'ın "alem adam, aklına geleni söyleyen adam, halk tipi insan" havası mesela kamu mallarını özel sektöre peşkeş çekmesinin üzerini örtebildi.
Petkim ve Tekel'i satacağı zaman aldığı eleştirilere ne demişti İslamcı kesimin hatta Başbakan'ın Kemal Ağabeyi: "Babalar gibi satarım..." Sattı da nitekim. Kimseler de birşey yapamadı.
Bu "babalar gibi satmak" sözü de zaten yoksul olan ve giderek yoksullaşan kesimlerin üzerinden buldozer gibi geçti, ezilenler dahil bu sınır tanımaz cümlenin cazibesine kapılıp gitti.
"Hesap mı bilmiyorsun, dayak mı yedin?"
Türk Telekom'a teklif edilen 6,55 milyar dolar karşısında zevkten dizlerinin bağı çözülen Unakıtan eleştirilere " 'Hesap mı bilmiyorsun, dayak mı yemedin’ derler" deyiverdi.
"Parayı veren düdüğü çalar"
Unakıtan'ın bu çıkışları hep icraatlarının bir adım önüne geçti. Özellikle bu özelleştirme konusunda Unakıtan karşı görüşlere karşı dozu arttırdıkça arttırdı ve şu noktaya vardı: "Satışa çıkıyoruz, parayı veren düdüğü çalar", "Karlı karsız ne varsa satacağız."
Bir süre sonra "belli bir dozdaki şımarıklığın" ilgi ve sempati doğurduğunu keşfeden çocuklar gibi Unakıtan da bu tavırlarının uyuşturucu etkisini keşfetti ve artık bir stratejiye dönüştürdü.
"Arı sokmuş gibi..."
"Sıcak paraya kısıtlama getirilsin" diyen ABD'li yatırımcı George Soros’a "Sıcak paradan korkmayın. Senin faizlerin yüksekse mama dağıtıyorsan, gelecek onlar da gagalayacak" diye yanıt verdi.
Son dönemlere doğru Galataport'u yüksek yaratıcılığıyla "Galatamort"a dönüştüren Unakıtan'ın ettikleri saymakla bitmez. En son da malvarlığıyla ilgili soru önergesi verilince "Arı sokmuş gibi bağırıyorlar" dedi.
O günden beri son "açık mikrofonla naklen yayınlanan kahvaltıya" kadar sesi soluğu kesilmişti. Ancak bu kez Unakıtan'ın üzerindeki "sevimlilik" cilası kazındı. Bu kez kimse gülmedi. Ortada komik birşey yoktu çünkü. Unakıtan'ın "yalan", "çamur" diye geçiştirebileceği, konumuyla çelişecek bir sokak ağzı cümleyle üzerine örtebileceği bir durum değil "kahvaltıda" yaşananlar.
Şimdi ne diyeceksiniz?
Koskoca bakan ve yanında bazı bürokratlar, oturmuşlar birilerinin isteğine göre işten atılacakları konuşuyorlar, YÖK başkanına not veriyorlar... Şimdi ne diyecek Unakıtan? Ne hakla ve hangi yetkiyle koca bir kadroyu ricayla işten çıkarmaya kalkarsınız? YÖK Başkanı "öyle" değil de "böyle" konuşursa ne olacaktı, ne yapacaktınız?
Artık "babalar gibi satarız"larla filan zemin kaydıracak haliniz kalmadı. Olay en çıplak, sevimsiz, çirkin haliyle ortada. (NZ/TK)