Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhurbaşkanı’nın iktisat dalından mezuniyeti bu aralar yine tartışma konusu ancak "fahri doktora" düzeyinde beceri sahibi olduğunu bildiğimiz bir alan var: Geliştirdiği pek de orijinal olmayan argümanlarla, gözüne kestirdiği grupların sinir uçlarına dokunmak ve farklı aidiyetlere sahip olanları kutuplaştırmak. Hakkını teslim etmeli, hangi tele bastığında nasıl bir ses alacağını çok iyi biliyor.
Dün de yine, “Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden bir kadın iş hayatında ne kadar başarılı olursa olsun eksiktir, yarımdır. Anneliği reddetmek, insanlıktan vazgeçmektir" diyerek kadınları kışkırttı, haliyle tepki fazla gecikmedi.
Kendini var etmeyi mesele edinmiş kadınlar, Erdoğan’ın en sık hedef seçtiği gruplardan biri.
“Erkekle kadın hiç eşit olur mu” diyor, “Her kürtaj cinayettir” diyor, “En az 3 çocuk doğurman lazım, onu da normal doğurman lazım diyor, iyi anne ve iyi bir eş ol” diyor, diyor, diyor… Kendi hayatının öznesi olmaya çalışan kadını sürekli araçsallaştırıyor, AKP politikasının nesnesi yapmaya çalışıyor, kuluçka makinesi, mutfak robotu, ütü ve elektrik süpürgesinin durduğu rafa koyup her gün tozunu alıp parlatmak istiyor.
Erdoğan’ın habire kadınları diline dolamasının bir nedeni, kadınların yıllardır sürdürdüğü feminist mücadele pratikleri, süregiden eylemlilik hali nedeniyle en hızlı tepki veren, organize olan, ses çıkaran gruplardan biri olması kanaatimce. Nitekim bu akşam da “Kadın Kadındır, Yarım Aklındır” eylemleri düzenlenecek.
Her istediğinde istediği tondan çığlık attığımızda, sesimiz başka sesleri boğuyor olabilir mi? Susacak değiliz elbet, ama örneğin bu akşam atacağımız çığlık sadece bu mu olmalı?
Dümdüz edilen Nusaybin’de, Sur’da, Cizre’de çoktan yarım kalmış, evini, evladını kaybetmiş, ‘tam olmak’ üzerine kafa yormaya hiç fırsat bulamamış kadınların sesi duyuluyor mu örneğin?
Kan testiyle Türklük testine var mıyız?
1915’te Ermenilere yapılanlar için “sıradan” diyen bir Başbakanla kendimizi güvende hissediyor muyuz? Ermeni komşumuz, bu açıklamadan sonra ne durumda diye bir dönüp baktık mı?
585 haftadır, gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri, daha iki gün önce, 12 gündür kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter’in akıbetini soruyordu…
Son üç yılda, sivillere yönelik 10 bombalı saldırıda 275 kişi öldürüldü.
Yönettiğiniz ülke her geçen gün daha fazla “yarım”ken kadınlara laf etmek de neyin nesi? (BT/HK)