Toplumlar biriktirdikleri ve oluşturduklarıyla vardır.Ortak mirasa ne kattığı ya da ne eksilttiğiyle bilinen toplumlar vardır.Dünyanın en büyük kütüphanesini yapmak ve dünyanın en büyük kütüphanesini bir istila sonucunda ateşe vermek gibi. Zaman değişti ve o zamanı yine toplumlar değiştirdi. Üreten toplum biçimini artık tüken toplum aldı.Ve toplumlar oluşturduklarıyla değil korkarım yakın zamanda tükettikleriyle var olacak.Tükenen bir olguyla var olmak olur mu? Popüler kültür dediğimiz olayın başlangıcı da aslında bu.Her hafta değişen Top 10 listeleri gibi yaşanmaya başladı artık hayat ve herkes ilk sırayı almak istiyor. Kimse bu yarışı sorgulamıyor. Madde(meta) tüketen bir toplumdan yakın bir zamanda insan tüketen bir topluma evrilişimiz gerçekleşmiş olacak. Bunu gökten inip de birileri gerçekleştirmedi elbet. Hobbes'vari bir yaklaşımla rahatlıkla "insan insanın kurdudur" diyebiliriz.İnsan da tüketilebilecek bir şey artık. Oysa insanlar arası dayanışmanın örülmesi insanı o "büyük yalnızlığından" da kurtaracak tek çıkar yoldur.
Metropol şehirlerinde insanın yalnızlığı ve klişe tabiriyle kalabalık yalnızları oynaması aslında klişeden çok kanıtlanmamış gerçeklerden; felsefe diliyle,gündelik bilgiye dahil olabilecek bir kesinlik kazanmış duruma gelmiştir.Yalnızlığı büyük şehirlerde farklı renklere boyayarak bir mutluluk tablosu çizen endüstriyel toplum ise yalnız ya da kalabalık fark etmeksizin insanı tüketmeye dürter.Sevgililer günü,anneler günü,babalar günü, yıl başı hediyeleri vs. Doğum günü hediyeleri için düzenlenmiş bir mağaza gördünüz mü?Oysa ki insanlar için en önemli günlerden biri de sevdiklerinin doğum günleridir.Ama piyasa bireylerle yani bizim birebir sevdiklerimizi sevmiyor.Piyasa kitlelerin aşkına hayran ve kendi belirlediği günlerde hediye aldırıp kendi belirlediği günlerde güzel sözler anlar yaşatıyor insana.Bu yüzden tüketim toplumlarında doğum günleri her zaman için ikinci planda olagelmiştir.
Krizler ortaya çıktığı anda piyasaya bir Süpermen gerekir ve o Süpermen her filmindeki gibi piyasayı alır kucağına ve kurtarır.Yine öyle bir anda piyasa imdat camını kırarak her şey yolunda havası yaratırcasına "40 gün 40 gece alışveriş" sloganıyla ortaya çıktı.
Alışverişin festivalini icat edebilmek tabi ki öyle herkese nasip olmayacak bir fikir (!) Alışveriş Merkezleri Yatırım Derneği , Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcılar Derneği ve Birleşmiş Markalar Derneği düzenliyor bu festivali. Bu derneklerin başlarındakilere baktığınızda hepsi hemen hemen büyük bir holdingde yönetici olarak zaten görev alıyor. Bunu spordan şu örnekle açıklayabiliriz. Kulüp takımları ellerindeki mevcut kadroyla yola çıkar ve başarı kazanmak ister, burada oynayan sporcular başarılı bulunarak milli takıma seçilir ve orada takımlarını ve kendilerini en iyi şekilde temsil ederek daha büyük başarıların yolunu açarlar. Bu dernekler de bir ahilik ya da lonca görevi göremeyeceğine göre milli takım görevi görmekten başka bir işe yaramıyor elbette.
Festival (!) kapsamında alışveriş merkezleri 40 gün boyunca gece 23:00 de kapanarak çalışanlarına verdikleri o 22:00'de mesai bitirme yüceliklerini biraz daha sertleştiriyorlardı. Hem de 40 gün boyunca iki gece de sabaha karşı 02:00'de kapanacak alışveriş merkezleri. Çarklar durmasın ve son ana kadar onlara hizmet edebilsin diye kapanılıyor 02:00'de. Gece 22:00 çıkışlarına bile insanları sadece yarına hazırlanabilmesi için gönderen düzen şimdi de ayakta kalabilecek kadar bir düzenlemeye doğru gidiyor. Gece 02:00 'de merkezi yerlerde bir hareketlilik gözlenecek olsa da lüksten uzak görüntü sergileyen semt ve ilçelerde durumun neyi göstereceği merak konusu.
Gece yarılarına kadar insanların tüketim güdülerine seslenilerek tüketimin durmamasının garantisi aslında bu dernekler. "Tüketiyorum, öyleyse varım" diyebilen bir toplumun anahtarını ellerine vermek anahtar teslim apartman tadında bir mizansen yaratmaktan başka bir şey değildir.
Maçın galibi belliyken mağlubu yine "halk spor" olacak. Alışveirş merkezlerinin açılış ve kapanış saatleri 10:00-22:00 ve tabii bu mağazaların çalışanları 10:00'da gelmiyor işe, daha erken 9:30 hatta 8:30'da geliyor mağaza büyüklüğü ve konumuna göre.Çıkış da tabiî ki 22:00 de olmuyor, en erken çıkış 22:30 olmakla beraber o gün mağazanın "tüketiciler" tarafından ne kadar dağıtılmış olduğuna oranla değişiyor bu saat. Sabah 10'da açılıp gece 02'de kapanan mağazalarda çalışanların durumunu festival düzenleyicileri tabii düşünmüyor. Personel sayısı fazla mağazalarda bu durum bir şekilde idare edilebilse de bir ya da iki çalışanlı küçük mağazalar ya da stand mağaza mantığıyla çalışan küçük işletmelerdeki personellerin durumu tüketim içinse her yol mubahtır vurdumduymazlığına kurban oluyor. Ne olursa olsun kazanan AVM çalışanları olmayacak bu festivalde ve düzenin tüketim toplumunda insanı ikincil önceliğe koyduğu kanıtlanmış olacak.
AVM'lerin Pazar günü kapalı olması gerekip gerekmediği tartışmasından AVM'ler sabaha kadar açık durumuna geldik. Ya bugün ve bundan sonraki günlerde saat 22'den sonra kimse AVM'lere gitmezse...İşte o zaman Süpermen kucağına aldığı piyasasıyla beraber yere çakılır. Tüketmenin güzel olduğu, festivalinin bile üretilebileceğini düşünen sisteme tüketim çılgını olarak düşündüğü müşterilerinden iyi bir cevap olur elbette. Bize kalan üretici olmadığı halde tüketicilere seslenenlere bir cevap vermek.Soru basit: Tüketecek miyiz? Tükenecek miyiz? (HK/EK)