Facebookta en son kimi araştırdınız?
Whatsapp’daki son görülme tarihi yüzünden ilişkinizde çıkan bir kavga hatırlıyor musunuz?
Takibe aldığınız birinin, “yer bildirimini” gördükten hemen sonra bildirilen yere giderek görmek istediklerinizin peşine düştüğünüz oldu mu?
Sahte profillerde hesaplar açarak takip ettiğiniz veya test ettiğiniz birileri var mı?
Sevgilinizin sosyal medyada kimleri takip ettiği, kimler tarafından takip edildiği veya sizi görüntüleyen profillerin kim olduğu sizin için hayati bir öneme mi sahip?
Mevzuya uzak olanlar için bu sorular hiçbir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak bütün bu dertler, milenyumun çocukları olarak görülen Y ve Z nesillerinin romantik ilişkilerinden sosyal ilişkilerine, kişilerarası bağlarının tam üzerine kurulduğu alanı ifade ediyor. Röntgenciliğin ve teşhirciliğin sosyal medya üzerinden kabul edilebilir bir hale bürünmesiyle, tanışmasından ayrılığına ve hatta ayrılık sonrasına kadar ilişkilerin her aşamasının gerçek olmayan temsiller üzerinden yaşandığı bir dünya bu. Bir yandan karşı tarafa duyulan güvensizliği ondan saklayarak, diğer yandan ilişkinin bekasını diğer profillerden koruyarak, ilgilenilen profildeki güncellemeleri sürekli kontrol ederek, beğenme sayısı, çevrimiçi olma durumu, takip edilen/engellenen kişiler, paylaşılan resimlerdeki detaylar, dinlenilen müzik gibi en küçük ayrıntıya bile anlam yüklenen ilişkilerin kurulduğu veya bittiği bir “olmayan yer”.
İnternetteki tüm bu takip ve taciz uğraşı için kullanılan bir kavram olan “stalking”, aslında avcılık literatüründe avına hissettirmeden yaklaşıp onu yakalama anlamına geliyor. Bazı ülkelerde suç sayılmasına rağmen, daha “güzel” ve “incelikli” gözetlemek için önerilerle dolup taşan bir stalklama literatürü de oluşmuş durumda. İnternet sağ olsun, bu konuda çok uğraş veren kişiler merak ettikleri insanların kimlik numarasından aile geçmişine kadar en özel detaylara kadar ulaşabiliyorlar. Bu bilgilerle ne yapacakları ise kişisel motivasyonlarına kalmış durumda.
Stalklamak karşı tarafla gerçek anlamda bir sosyal bir iletişime geçmeden, hayatında neler olup bittiğini, nasıl hissettiğini, neler yaptığını, neler yapacağını öğrenmenin “pratik” bir yolu aynı zamanda. Sorun şu ki, merak edilen kişi de kendini olmadığı bir şekilde gösterme olanağına sahip. Hal böyle olunca, artık gerçek dünyada kurulan gerçek bir ilişkiden değil, iki idealize profilin, iki sosyal medya hesabının birlikteliğinden bahsediyor oluyoruz. Sonrasında konuşulmayanın kendi türlü sanal hallerde ortaya koyduğu, birebir gerçek temasın ve iletişimin güvenirliğinden hiçbir zaman tam emin olunamayan bir sessizlik kalıyor geriye, ve bu sessiz takip içerisinde kurulan, bozulan, yeniden kurulan ilişkiler.
Hali hazırda psikolojik repertuarında bağlanma problemleri, güvenmekle ilgili sorunları, terk edilme kaygıları, kusurluluk hisleri gibi sorunları olan kişilerin kurdukları ilişkileri bir de sosyal medya gibi kaygan ve güvensizliği besleyen bir zeminde yaşıyor olmalarından çektikleri ızdıraba çoğu kere şahit oldum. Kaygı duygusuyla başa çıkmanın başka bir yolunu bilmediği için takıntılı bir biçimde sevgilisinin profilini sürekli kontrol eden, eski veya yeni sevgilisi olmadık bir saatte çevrimiçi görüldüğü için öfke nöbetleri geçiren, ayrıldığı profil hayatından çok mutlu olduğunu, hayatına devam ettiğini belirten paylaşımlarda bulunduğu için depresyona giren, sevgilisinin takip ettiği bütün “potansiyel tehlike arz eden” başkalarının kimler olduğunu öğrenmek için büyük bir zaman ve enerji harcayan ve bazen bu nedenle ilişkiyi sonlandıran çoğu genç, mutsuz insan tanıyorum. Sonunda rahatlamak için girişilse de, gözetlemek kaygıyı, öfkeyi, üzüntüyü dindirmeye hiçbir zaman yetmediği gibi, sorunları daha da büyütüyor. Önceleri merakla başlayıp, sonraları alışkanlıktan bağımlılığa dönüşüyor olması da cabası.
Sanal dürbünlere başvurdukça ruhsal sıkıntının artmasının en büyük nedeni sıklıkla yanlış yere bakmaktan, yanlış şeyi gözetlemekten kaynaklanıyor olabilir. “Stalklama” çabasını barındıran her ilişki mutsuzluk ve güvensizliğin bir şekilde yaşandığı, bu duyguların konuşulmaktan kaçınıldığı ve günü gelip patlayacak bir bombanın üzerinde oturmaktan farksızdır. Aslında kendimizi sürekli bir sosyal medya hesabını “stalklarken” yakaladığımız her an, ilişkimizde, ilişki kurma biçimlerimizde veya öz benlik değerimizde sağlıksız/işlevsiz noktaların olduğunu gösteren bir semptom işlevi görür. Bu semptomu fark etmek, ilişkilerde kontrole duyduğumuz ihtiyacı anlamak, güvensizlik, kaygı, öfke gibi duygularımızı karşı tarafla paylaşmak gerçek anlamda “hesap”laşmaya başlamamızın ilk adımı olabilir. (ÖY/EA)
* Stalk, kişiden habersiz internette kişilerin kişisel verilerine ulaşmak, takip etmek, gözetlemek anlamına gelen internet jargonu. [e.d.]