Asker ölümleri denildiğinde akıllara gelen görüntü genelde aynıdır. Düzenlenen törenlerde askeri komuta, yerel yönetim duruma göre milletvekillerinden ülkeyi yöneten bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanına kadar katılımın sağlandığı, ülkenin içinde bulunduğu psikolojik harp hareket planına göre şekillenen bir propaganda biçimine dönüşür ve hamasi nutuklar ile durum kotarılmaya çalışılır.
Toplumsal yapının milliyetçi ve muhafazakar kesimi ise sürece ellerinde bayraklar, milliyetçi söylem ve sloganlar ile intikam, tehdit, hakaret, aşağılama ve sonunda “vatan sağ olsun”, “vatan sana canım feda”, “ya sev ya terk et”… nidaları ile devam eden militarist yoğunlukta bir katılım sağlar.
Peki, bu durum aslında neye hizmet eder?
33 yıldır devam eden savaşın sürmesine…
Barışa ve kardeşliğe karşı savaş ve ölümün gelişmesine…
Askeri harcamaların sorgusuz sualsiz devam etmesine…
Ülkenin sürekli olarak militarist bir yöntemle yönetilmesine… ve halkları düşmanlaştırarak gerçek sorunların ve sorumluların gizlenip sistemin çarklarının işlemesine hizmet eder.
Yani yurttaşların en temel yaşamsal taleplerinin bertaraf edilerek emperyalist kapitalist sistemin devamı ve halk düşmanı sistemlerin gelişimini sağlamaya hizmet eder.
Sürmekte olan çatışmalı sürecinde temeldeki hedefi barış ve kardeşliği yok etmektir. Bunun için elden gelen her şeyde yapılmaktadır.
Gencecik bedenleri “intihar etti” diyerek infaz etmekte bu yöntemler içinde sık kullanılan bir hal almaktadır.
Daha birkaç gün önce yaşanan bir olay durumu çok net ortaya koyuyor.
Mazlum Aksu 21 yaşındaydı. Askerden önce işçi örgütlenmesi sürecinde yer almak ve hayata emek ekseninde bakmak için Emek Partisi’nde (EMEP) örgütlenmiş Mardinli Kürt bir emekçi.
Yoksul ailesine çalışarak katkı sağlamak ve fabrika işçisi olmak isteyen genç zorunlu askerlik yapmak için ailesi ve dostları tarafından kışlaya gönderilir.
Terhisine beş ay kalmıştır. Birkaç hafta önce izne gelir. Yüzünde her zamanki güleç ifade askerde yaşadıklarını esprili bir şekilde dostları ve ailesi ile paylaşır. Ülkede yaşanan süreci bilmektedir. Azmetmiştir. Askerliğini bitirip ailesine katkı sağlayacaktır.
Tarih 21 Şubat olduğunda Mazlum’un ve dostlarının yüzündeki güleç ifade kaybolmuş yerini barışa ve kardeşliğe karşı işlenen infazın yarattığı tepkiye bırakmıştır.
Cenazesinde ise hamasi nutuklar atan devlet erkanı değil Gebze’nin işçileri, emekçileri, dostları, yoldaşları yer almış ve inadına barış ve kardeşlikten bahseden sloganlar ile Mazlum’u sonsuzluğa uğurlamıştır.
Mazlum işçi ve Kürt bir genç olarak gittiği askerde “intihar etti” diye gönderilen son 10 yıl içindeki 934 erden biridir.
Son bir yıl içindeki 42 asker intiharı incelendiğinde ise kafalarda çok büyük soru işaretleri oluşuyor.
Neden mi?
Son bir yıl içindeki intihar ettiği söylenen askerler incelendiğinde; birinin Ermeni, 39’unun Kürt olduğu belirtilmektedir.
Yakın zamanda Meclise Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Veli Ağbaba tarafından da taşınan intihar iddiaları gerçekten ne zaman incelenecek?
Şimdi bir kez daha yüksek sesle düşünelim:
Mazlum 21 Yaşında, geleceğe dair planları olan örgütlü bir genç. Beş ay sonra terhis olacak. Bilinen hiçbir sıkıntısı yok. Askeri yetkililerce psikolojik nedenler ile solak olmadığı halde sol şakağından G-3 piyade tüfeği ile intihar ettiği söyleniyor.
Size inandırıcı geldi mi? İnandınız mı? Ben inanmadım.
Peki yüreği yanan ailenin, feryatları göklere ulaşan annenin, ağabeyin, ablanın, kardeşin ve baba Mahmut Aksu’nun duruma dair ne dediğini dinleyelim ve bir düşünelim.
Yıllarca üzerine titrediği oğlunun asla intihar edecek biri olmadığını. Kendisinin fiziksel engelinden dolayı tekerlekli sandalye ile hareket edebildiğini, “Ben ayaktan sakatım, ama devlet kafadan sakat. Kimin psikolojisi nasıl hepsini çok iyi biliyoruz. Psikolojisi bozuk olan askeriyedir, devlettir.”
Kürt işçi Mazlum Aksu son 10 yılda intihar etti diye kayıtlara geçen 934. er oldu; çatışmalarda ölen askerlerin son 10 yılda 818 olarak açıklandığı ülkemde…
Sorunların çözümünün Barış ve kardeşlikten geçtiğini görmeyen zihniyetlerin militarist uygulamalarının son bulması umuduyla... Barış ve Kardeşlik dolu yarınlara... (İC/EKN)