Pete Doherty kimdir? Nedir? Düş müdür? Gerçek midir?
Etrafta uçuşan sayısız gazete küpürü, yayınlanmış koca günlükler, fotoğraflar, röportajlar bu sorunun cevabını bulmak için yeterli değil. Hatta aksine her biri fazlasıyla örseleyici. Dolayısıyla öncelikli olarak yapılması gereken söz konusu nesnelerin dolaşımda olduğu bölgelerden koşar adımlarla uzaklaşmak ve bir odaya kapanıp Doherty’nin imzasını taşıyan birbirinden sağlam şarkılarla dolu dört albümü dinlemek.
Cevap gayet açık Pete Doherty rock’n’roll’un ta kendisidir: Solgun benzi, morarmış gözaltları rock’n’roll’un esas rengi, hızını Rimbaud’dan, Verlaine’den alan kırık dökük dizeleri rock müziğin notalarının kelimelere dönüşmüş halidir.
Lanetli Şairlerin kanını taşımak
Doherty 1979'da İngiltere’de dünyaya geldi. Tüm çocukluğu İngiliz ordusunda görevli olan babasının peşinde ülke ülke gezerek geçti. Bir kitaptan diğerine büyük şairlerin izini sürdüğü ilk gençlik, başarılı öğrencilik yıllarının sonunda kendini İngiliz Dili ve Edebiyatı okurken bulan Doherty çok geçmeden aynı kanı taşıdığı Lanetli Şairlerin dünyasına dalıp üniversiteden ayrıdı.
2000'de Carl Barat’la beraber kısa sürede Arctic Monkeys de dahil olmak üzere ardından gelen birçok grubu etkileyecek olan ilk grubu Libertines’i kurdu. Gerisi malum: alkol uyuşturucu ve sayısız hapishane deneyimiyle kuşatılmış, punk rock’a yakılmış devasa bir ağıt niteliğindeki yılların başlangıcı.
Doherty 2002’den beri "Kötülük Çiçekleri"nin üzerinde yürüyor, bir duvardan bir diğerine çarpıp, bir çukurdan bir diğerine yuvarlanıyor. Medya attığı her adımı olay haline getiriyor. Kimi zaman onu çevreleyen herşey bir kurguymuş gibi gözüküyor. Ancak ağızını açıp da şarkı söylemeye başladığı anda bu yersiz his dağılıp yokoluyor:
Doherty’nin evreninde her şey fazlasıyla sahici. O Oscar Wilde’la, Jean Genet’yle kol kola girmiş büyük bir içtenlikle yakıp yıkıyor. Ancak bahsettiğim anlamsız bir yakıp yıkma değil. Açıklamak gerekirse; Doherty’nin Libertines’in ardından kurduğu grubu Babyshambles’le Mick Jones’un prodüktörlüğünde kaydettiği ilk albümü "Down in Albion" söz konusu yakıp yıkma işleminden arta kalan küllerden doğmuş, 2000’lerin en iyi işlerinden biridir.
Albüm loş ışık altında kaydedilseydi...
Yeni Babyshambles albümü "Shotter’s Nation" geçen günlerde yayınlandı. Bu albümü ilkinden ayıran en belirgin özellik bütüne hakim olan ince işçilik hissi. Bunun sebebi de gayet açık: Rough Trade’in yerini alan müzik şirketi EMI/Parlophone ve daha da önemlisi prodüktör koltuğunda oturan, daha önce The Smiths, Blur, Morrissey ve Kaiser Chiefs de dahil olmak üzere birçok isimle çalışmış olan Stephen Street.
Doherty’nin sesi de dahil olmak üzere albümde her şey fazlasıyla dikkatli, temiz kaydedilmiş. Bu da Babyshambles’ın ya da en azından Doherty’nin genel ruh haline pek oturmamış. Gönül isterdi ki bu albüm de Street’in parlak ışığı yerine yine Jones’un loş ışığı altında hatta karanlıkta kaydedilseydi.
"Shotter’s Nation" parçalanmış bir ritmik yapı üzerine oturtulmuş "Carry on Up the Morning" isimli parçayla açılıyor. Ancak albümün esas soundunu belirleyen The Kinks’in "All Day and all of the Night" şarkısına selam çalan ilk single "Delievery".
Bu şarkıyla beraber The Who’nunkileri çağırıştıran enstrümantal codasıyla "French Dog Blues" ve Rolling Stones’un "All Down the Line" parçasını hatırlatan girişiyle "Deft Left Hand" isimli şarkılar Doherty’nin sırtlandığı koca bir tarihi nasıl ustalıkla taşıdığının en iyi örnekleri.
Listelerde uzun süre yerini korayacak gibi
Doherty’nin bu albümde yer alan Kate Moss’la beraber yazdığı dört şarkıdan biri olan ve geçtiğimiz günlerde single olarak yayınlanan "You Talk" basit melodik yapısı ve rockla pop arası düzenlemesiyle "Shotter’s Nation"ın müzik listelerindeki yerini daha uzun süre koruyacağa benziyor.
"Shotter’s Nation" her ne kadar Babyshambles’ın ilk albümü "Down in Albion"u rafa kaldırtmayı başarmanın uzağında dursa da, üzerinde uzun uzadıya çalışılıp gereğinden fazla parlatılmış olsa da hemen belirtmek gerekir ki sözleri itibariyle tam da punkın kayıp çocuğunun şanına yakışacak nitelikte.
Ayrıca müzikal olarak "Down in Albion"la karşılaştırıldığında dinleyeni tamin edebilecek nitelikte yakın zamanda yayınlanmış kaç albüm var ki? (DB/GG)
* Babyshambles -Shotter’s Nation-EMI