“Bu, bildiğiniz yas gibi de değil. Çünkü kayıpları da yaşamamızın mümkün olmadığı bir süreçteyiz. Salgının bulaşmasını azaltma çabaları içinde cenazeler tam olarak alışık olduğumuz rutinlerle kaldırılmıyor.
Daha sonrasında alışık olduğumuz yas süresinde destek verme, komşuların birbirine gidip gelmesi, cenaze evi dediğimiz şeyler ortadan kalktı.
Yasını yaşayan tam yaşadığını hissedemiyor. Henüz yakının mezarına gidememiş bir sürü insan var. Bunların hepsi daha kapatılamamış, iyileşme sürecine girilememiş ciddi yasların ortasında kalındığını gösteriyor.”
Bu cümleler Kadir Has Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Aslı Çarkoğlu’nun. Geçen hafta bianet’ten Dilek Şen’e birincisinden daha ağır geçirdiğiniz ikinci koronavirüs dalgasında hepimizin ruh halleri üzerine konuşurken söyledikleri bunlar.
Aslı hocanın söyledikleri çok çarpıcı elbette ama bir de bunun gerçekte nasıl yaşandığı kısmı var ki, o daha da ağır.
Ayşegül'ün babası
Ne yazık ki, geçtiğimiz hafta bianet olarak iki ölümle sarsıldık. Sevgili arkadaşımız Ayşegül Özbek babasını kalp krizi, sevgili arkadaşımız Korcan Uğur ise ağabeyini Covid-19 nedeniyle kaybetti. Her ikisine ve ailelerine sabır diliyoruz.
Yazması kolay gibi görünen bu ölümleri yaşamak normal şartlarda da ağır. Ama pandemi durumu kat ve kat ağırlaştırıyor.
Farkındayım, anlatacağım şeyler hiç kolay değil, okumaya da elverişli değil, aksine çok can yakıcı. Ama ne yazık ki, Mart’tan beri bunları yaşayan binlerce, on binlerce insan var. Ve bütün bu olan bitenlerle nasıl başa çıkılacağına dair neredeyse kimsenin fikri yok.
Herkes el yordamıyla ilerliyor. Çünkü bu, pandeminin getirdiği yeni bir durum. İnsanlık en son 100 yıl önce İspanyol gribi salgınında aynı şeyleri yaşamış. Şimdi 100 yıl sonra tekrarı var ama birçok şey unutulmuş. Aslı Çarkoğlu’nun sözleriyle “kusursuz bir fırtınanın içinde” ayakta kalmaya çalışan on binlerden bahsediyoruz.
Ayşegül ve Korcan’la haberleşirken hepimizin ölüm karşısındaki çaresizliği, bir kez daha konuşmaların ortasında hüyela gibi dikiliyor. Ama bu seferki daha ağır bir çaresizlik. Çünkü Covid’den önce en azından ne yapacağımızı bilirdik, hayat bize zamanla öğretmişti. Şimdi eskiden bildiğimiz ya da yıllar içinde toplumla öğrendiğimiz her şey geçersiz.
Pandemide cenaze
Ayşegül, babasının kaybından sonra yaşadıklarını anlatırken yakın kaybının Covid’le nasıl da daha zor hale geldiği de ortaya döküyor aslında.
Babası öldükten sonra bildiğimiz gibi gömülemiyor. Yani öğlen ya da ikindi namazından sonra kılınan ve arkadaş, akraba, tanıdıkların katıldığı, herkesin bir anlamda son vedasını yapabileceği bir tören bile olmuyor artık İstanbul'da.
Küçük bir grup olarak cenazelerini alıp mezarlıkta kılınan bir cenaze namazından ardından babasını toprağa emanet ettiklerini anlatıyor.
Bu kadar ağır bir işten sonra, ölüm arkasından aslında biraz da kalanları rahatlatmak için yapılan ritüellerin hiçbiri de yerine getirilemiyor. Yani taziyeye gelen dostlar yok, taziyeye gelenlerle giden hakkında konuşabilmek, bazen ağlayabilmek bazense güzel bir anıyı hatırlayıp gülümseyebilmek yok, teselli sarılması yok, geçecek demek yok, dua için bir araya gelebilmek yok, giden için verilen bir yemek yok.
Dayanışma, acıyı paylaşma, birliktelik imkanı da ortadan kalkmış gibi. İnsanlar kendilerini o ritüelleri yapamadıkları için de daha çaresiz hissediyorlar. Ne tam anlamıyla vedalaşabiliyorlar gidenlerle ne de tam anlamıyla “son görevlerimizi en iyi şekilde yapabildik” rahatlığına erişebiliyorlar. Hep bir yarım kalmışlık ve eksiklik var.
Yas orda duruyor ama tam anlamıyla ne başlayabilmiş ne de yaşanıyor. Ölüm de hayat da o anda donup kalmış gibi.
Korcan'ın ağabeyi
Korcan’ın ve ailesinin yaşadığı süreç ise daha başka. Onlar haftalardır her gün iyi haber beklerken, biraz daha kötü haberle karşılaştılar, karşılaştık. Covid-19’dan hayatını kaybeden onlarca kişinin yakınları gibi.
Hastaneye gidip sevdiklerinin yanında olamadılar, yoğun bakımda olsa da eskiden yapıldığı gibi beş dakika olsa bile hastalarının yanına giremediler, elini tutamadılar, "iyileşeceksin" ya da "ben yanındayım" diyemediler. Telefonla zaman zaman bilgi alabildiler, zaman zaman alamadılar.
Aile ve arkadaşlarla bu zor günlerde bir araya gelip birbirlerine destek olamadılar. Daha da ağırı, ölüm haberini telefonda aldılar. Üstelik sokağa çıkmanın yasak olduğu bir gecede...
Ne yapacaklarını bilmeden sabah sokağa çıkma yasağının kalkmasını beklediler. Tıpkı Ayşegül’ün babasında olduğu gibi ölüm arkasından yapılması beklenen ritüeller, tam anlamıyla yapılamadı. Onlar için de her şey yarım.
Her şeye rağmen dayanışma
Her iki arkadaşımız da böyle ağır durumlar yaşarken, belki sözü edilmeyecek başka bir çaresizliği de onları sevenler ve biz arkadaşları da yaşadık. Pandeminin başından beri birçok kişi gibi bianet olarak biz de evlerden çalışıyoruz, evet gün içinde defalarca haberleşiyoruz ama arada hep teknolojik bir alet var. Gerçeklik hafiften kaymış durumda. Birbirimize insani olarak dokunmak aylardır mümkün olmadı.
Elbette bunu yaşayan bir tek bizler değiliz. Türkiye’de belki de on binlerce insan aynı ne yapacağını bilememe haliyle baş başa kaldı.
Cenazeye gidemiyorsun, taziye ziyareti yapamıyorsun, bir dakika olsa bile birlikte ağlayıp kaybı yaşayana sarılamıyorsun. Sadece telefonla konuşabiliyorsun. Bu da başka bir yarım kalmışlık. Başka bir pandemi çaresizliği.
Elbette dediğim gibi bu durumu yaşayan on binler, belki de yüz binler var bu ülkede. Ve dolayısıyla buraya da bakılmalı. Acılarımızı yaşayabilmek, yasımızı tutabilmek ve tekrar hayata dönebilmek için.
Günlük hayatımızda küçük görünen şeyler aslında en büyük sarsıntılardır ve hayatımızı altüst edebilir. O yüzden yardım almak da önemli. Ve yine Aslı hocanın dediği gibi “bunun bir sonu olduğunu kendimize hatırlatmak” ve telefonla da olsa “birbirimize destek olmak ve dayanışmak”.
Profesyonel yardım için
Koronavirüs sürecinde yakınlarını kaybedenlerin ya da bu süreçten ruhsal olarak etkilenenlerin ücretsiz olarak yardım alabilecekleri yerler az da olsa var.
Sağlık Bakanlığı Psikososyal Destek Hattı, 81 ilde başvurabileceğiniz yerleri sıralıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi “Psikolojik Danışmanlık Hattı" haftanın yedi günü 08.00 ile 24.00 saatleri arasında 0212 449 49 00 numarası üzerinden hizmet verir durumda.
İstanbul Sağlık Müdürlüğü, "Koronavirüs Online Ruhsal Destek Programı"na mesai saatlerinde "0850 305 00 34" numaralı telefondan ulaşılabiliyor.
Travma İyileştirme Grubu koronavirüs mağdurları, aileleri ve kamu çalışanları için 0541 460 53 90 numaralı hattan destek sağlıyor.
Türk Psikiyatri Derneği’nin kayıp yaşayanlara destek için önerileri:
1.Beslenme, barınma, giyinme gibi temel gereksinimlerin karşılanması ve uyku düzeninin sağlanması.
2.Kendini güvende hissedeceği bir ortamın oluşturulması.
3.Kaybın gerçekliğini fark etmesi ve kabullenebilmesine yardımcı olmak için ölen kişi hakkında konuşmasını cesaretlendirmek.
4.Kayıptan doğan üzüntü, acı, sıkıntı, öfke, çaresizlik gibi duygularını dile getirmesine izin vermek.
5.Acıyı azaltmak için söylenen “Güçlü olmalısın”, “Hayat devam ediyor, “Yakında geçecek, bitecek”,“Çocukların için ayakta kalmalısın” gibi sözlerden kaçınmak, bunun yerine yaşanan duyguları içtenlikle anlamaya ve paylaşmaya çalışmak.
6.Yaslı kişiyle konuşurken kaybın gerçekliğini vurgulayan bir dil kullanmak (Örneğin“Oğlunuzu kaybettiniz”yerine “Oğlunuz öldü ”demek. “Oğlunuz nasıl bir insandı” gibi di’li geçmiş zaman kullanmak).
7.Kültürü ve inancı doğrultusunda cenaze ve yasla ilgili törenleri yapabilmesine yardımcı olmak.
8.Ölen kişi olmaksızın yaşayabilmek ve bağımsız kararlar alabilmek için var olan sorunları belirlemek, farklı seçenekleri konuşmak, baş etme yollarını öğrenmesinde yardımcı olmak,
9.Yaşamıyla ilgili önemli değişikliklerin ve ani ve iyi düşünülmemiş kararların (örneğin taşınmak, işini veya şehir değiştirmek gibi) önüne geçmek
10.Aile, arkadaş, komşu gibi sosyal destek verebilecek kişilerle temasını güçlendirmek, gerekirse destek gruplarına ve ruh sağlığı hizmeti veren kişi ve/veya kurumlara yönlendirmek.
11.Yas sürecindeki olumlu etkileri dikkate alınarak çalışma yaşamına yönlendirmek, öğrencileri okula devam etmeleri için desteklemek, çalışmayanları, yaşlıları ve ev kadınlarını yeni ilgi ve uğraşı alanları bulmaları için teşvik etmek.
12.Yas sürecini ve tepkilerini tanımak, yasın zaman ve emek gerektiren bir süreç olduğunu bilmek.
13.Yasın kişiden kişiye değişebilen bir süreç olduğunu bilmek, bireysel farklılıklara (örneğin aynı ailenin üyelerinin farklı şekilde tepki verebileceği) fırsat vermek.
14.Alkol ve/veya uyuşturucu madde kullanımı, kayıpla ilgili yerlerden kaçınma gibi baş etme yöntemlerini ele almak ve kişiyle bunları konuşmak.
15.Yas sürecinin belirtilerin şiddetli olduğu, beklenenden uzun sürdüğü, kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini etkilediği durumlarda psikiyatri uzmanına yönlendirmek.
16.Ölümün ardından ortaya çıkabilecek ruhsal bozukluklar (depresyon, kaygı bozukluğu, intihar düşünceleri ve girişimleri gibi) konusunda dikkatli olmak ve psikiyatri uzmanına yönlendirmek.
(NÖ)