Üsküdar’da bir ilköğretim okulu. Sabah saatleri. Oy vermeye gelenler sıraya girmiş durumda. Daha çok yaşlılar ve çocuklu aileler var. İki polis, güneşin tadını çıkarmak için bahçeye bir bank taşıyor.
Okulun duvarlarında, Kurtuluş Savaşı ve benzeri olayları anlatan panoların yanı sıra bir poster de var. “Türk tarihi yüz akımızdır” yazan poster “asıl siz özür dileyin” diye bitiyor.
Daha geçen ay Genelkurmay’ın hazırladığı, Milli Eğitim’in de emrettiği üzere okullarda izletilen Sarı Gelin filmi üzerine tepkiler yükselmişti. Yine Üsküdar’da bir baba, kızına bu filmin izletilmesine tepki göstermiş ve milli eğitim görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Okul siyaseti
İçeri girdim ve oy vereceğim sandığa gittim. Üç zarf atmak uzun sürüyor, o yüzden sıra uzun. Kuyrukta beklemek can sıkıcı olsa da, bir yandan da sair vakitte pek hasbıhal edemediğim mahallelilerimle sohbet etmek,onların muhabbetlerine kulak kabartmak için durum uygun. Bir saatlik oy verme macerasının sonunda şunları öğrenerek geri dönüyoruz.
Her şeyden önce, ilçe milli eğitim müdürlüğü içinde oy kullandığımız okulu boşaltılarak meslek edindirme kurslarına ayırmaya çalışıyormuş. Çocuklar ve veliler bu duruma tepki göstermiş ve geçen hafta kaymakamlığın önünde eylem yapmış. Çocuğu burada okuyan bir anne, AKP ilçe teşkilatına gidip yetkililerle görüştüklerini söyledi. “AKP’nin ne ilgisi var, Milli Eğitim sorumlu değil mi?” deyince de müstehzi bir şekilde güldü.
Çıkar ilişkileri!
Tam o sırada mahallemizin hem pastanecisi hem de muhtarı olan orta yaşlı kadın ve eşi geçiyordu. Bir pastanenin aynı zamanda muhtariyet olması fikrini çok sevmeme rağmen bilgisayar kullanmadığı, dolayısıyla da işleri biraz sallapati yaptığı için sinirlendiğim muhtar bu defa aday olmamıştı. Sebep; iki mahalle birleştirilmiş ve bizimkine eklenen mahallenin nüfusu çok daha fazla olduğundan, bizim muhtarın pek seçilme şansı kalmamıştı.
Dolayısıyla diğer mahalleden tek bir aday çıkmıştı ama bu adayı da kimse tanımıyordu. İddialara göre, tek olduğu için seçilmesi kesin olan yeni muhtarımız aslında zorunlu hizmetten kurtulmak için adaylığını koyan bir doktordu ve bütün işleri de –aslında- ihtiyar heyetine giren kuzeni yapacaktı.
“Hadi hayırlısı”
Bu seçimin yerelden çok genel meseleler üzerine olduğunu herkes söyledi. Yerel meseleler gündeme kısıtlı ölçüde geldi; adaylardan çok genel başkanlar konuştu. Kürt sorunu, yolsuzluklar, ekonomi ve son olarak da kriz belirleyici olacak gibi gözüktü. İnsanların gündelik hayatlarını doğrudan etkileyen meseleler üzerine söz söyleyebileceği araçların yokluğu bir kez daha açıkça ortaya döküldü.
60’larında olacak iki çift, oy kullandıktan sonra şen şakrak sohbet ederek okul bahçesinde geçiyordu. “Hakkımızda hayırlısı olsun” dedi bir kadın. “Yıllardır hep diyoruz da hayırlı bir şey olmadı” diye cevap verdi erkek.(EÜ)