Edvard Munch'ın ünlü tablosu "Scream'in" (Çığlık) Sebastian Cosor tarafından yapılan animasyon uyarlaması.
Üzerimize boca edilen beyanatlardan anladığımız (!) o ki zorunluydu.
Medyaya bakılırsa toplumun tamamı da anlamış vaziyeti ve bu çok çok büyük çoğunluğun temsilcileri de (misal, TBMM'deki hükümet ve ana destek partileri) bunu teyit etmekte.
Yazılıp çizilen yaygın söylemle ifade edersek 80 milyon duruma vakıf. Elbette üç beş anlamayan, hadi yine yaygın söylemle ifade edelim, "vatan hainliği" yaparak farklı görüş dillendirenler olabilir, görüştür.
Acaba bu kadar açık seçik bir konuda, egemen dile devam edelim, 80 milyonun tek vücut olduğu bir halde neredeyse parmakla sayılacak kadar az oldukları belirtilen (ya da algısı yaratılan) bu görüş sahipleri neden gözaltına alınır, tutuklanır, soruşturma açılır? Ortada kafa karıştıracak bir durum mu vardır? 80 milyonun kafası karışık mıdır?
Her yer yakılıp yıkılmışken...
Okuyoruz, görüyoruz, vaaz ediliyor: Kafa karışıklığı yok ama yine de "ben biraz daha iyi anlayayım" diyerek 20 Ocak'tan geriye yakın dönemde Suriye'de olan bitene odaklanıp (neredeyse her yer yakılıp yıkılmışken hemen hiç bundan etkilenmeyen -neden acaba?- tek yerleşim olan Afrin'e operasyon öncesi) son 6 aylık dönemde ABD, Rusya, İran, Suriye, ÖSO, PYD, IŞİD...
Ve daha fazlasının ne yaptığı, ne dediği, kimin kiminle ortak tavır aldığı ve sonra neden almadığı, aslında alır gibi yapıp bazen -yine aslında!- beraber davranmadığı ama beraber davranırken de bir başkasıyla da beraber davranarak öbürüyle beraber davranmamış olduğunu, sonra... Kafanız hala yerindeyse ve kavradıklarınızı yeterli bulmazsanız 2011'lere kadar uzanabilir, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğü için Şam'da namaz kılma "planına", Esad'ın -Afrin'de (de) yerleşik- Kürtlere kimlik bile vermediğinin dile getirildiğine tanık olur, daha da yetmezse Ortadoğu tarihine dalabilirsiniz.
İtirazım yok, ilgilisi için sürükleyici, öğretici olacağı kesin ve çok muhtemel ibret dolu yaşanmışlıkları görürsünüz.
Bütün okuduklarınız ve deneyimlerinizi toparlayarak ve 80 milyondan bir can olarak cevap vermek durumunda olduğum(n)uz soru şudur: Hükümet bu adımıyla dillendirdiği iki ana amaçta kısa-orta ve uzun vadede hangi elle tutulur sonuca ulaşacaktır?
Amaçları hatırlatalım:
- "Hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak,
- "Teröristleri etkisiz hale getirmek", "dost ve kardeş bölge halkını baskı ve zulümden kurtarmak." http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BA_47
Savaş yeni savaşları doğurur
Siz düşüne dururken ben bütün insanlık, uygarlık tarihinden süzülen bir gerçeği hatırlatayım:
Savaşın/şiddetin sorun çözdüğü görülmemiş ancak yeni savaşları doğurduğu kanıtlanmıştır. Biliyoruz ki "savaş kimin haklı olduğuna değil kimin güçsüz olduğuna karar verir" ve yine biliyoruz ki barış için savaş tarih boyunca sıkça söylenmekle beraber "şiddet bir dünya kurmaz".
O nedenle her yönden maruz kaldığımız aklımızı ve yüreğimizi kuşatan şiddet ortamında akıl sağlığımızı korumak öncelik. Aklımızı yitirmediğimiz ölçüde, naif vs. değil, insanca bir çözüm üretme olanağımızı da canlı tutmuş olacağız. Akıl sağlığımızı korumanın yolu da yaşamı savunmaktan geçiyor. (EB/PT)