2023 Mayıs genel seçimleri, 10 ay sonra, şimdi de 2024 Mart yerel seçimleri. Farklı bir seyre zorlayacak gelişmeler olmazsa 2028'e kadar seçimsiz bir dönem geçecek. Bu süre boyunca ülkede yeni rejimin "yerleşmesi" ve kurgulanan tasarımın "iyice" ete kemiğe bürünmesi müdahalelerini yaşamamız kuvvetle muhtemel.
Meslek örgütleri de -mevcut yasal düzenlemelerinde ve seçim takvimlerinde bir değişiklik olmazsa- 2024-2028 arasında iki seçim idrak edecek. Tabip odalarının seçimleri hemen yerel seçimleri takiben Nisan-Mayıs aylarında yapılacak. Yani 31 Mart sonrası, henüz yerel seçim değerlendirmeleri yapılırken ilgili Oda üyesi hekimler kendi seçim atmosferlerini oluşturmaya çalışacaklar.
Gerekçeleri hakkında farklı düşünebiliriz ama Oda seçimlerine ilgi ve katılım -dönem dönem artış gösterse de- genel olarak düşük seyretmiştir. Artış, iktidarın doğrudan seçimlere müdahil olduğu, kendi güdümünde yönetimleri iş başına getirmek istediği dönemlere denk gelir. Bu kez Oda seçimlerine müdahil olma niyetini 2023 Aralık ayında dile getiren Sağlık Bakanı oldu:
"Fahrettin Koca Türk Tabipleri Birliği ile ilgili adli süreç ve sendikalara ilişkin soruyu yanıtlarken hukuki sürecin devam ettiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti: "Hekim haklarının ve saygınlığının mücadele yeri sendikalarda değil, esas tabip odalarında olmalıdır. Tabip Odalarının ise amacı, sadece hekim hakları ve saygınlığını korumak olmalıdır. Bütün hekim arkadaşlarımı, amacı sadece hekim hakları ve saygınlığını korumak olması gereken tabip odalarını desteklemeye davet ediyorum". https://www.gazeteduvar.com.tr/saglik-bakani-kocadan-ttb-aciklamasi-tabip-odalarinin-amaci-sadece-hekim-haklarini-korumak-olmali-haber-1651780
Sözün kısası, yerel seçim sonrası meslek örgütü seçimleri devam edecek. Hal böyle olunca yakın zamanda yapılan Mimarlar Odası Ankara Şubesi seçim sonuçları üzerine Gazete Duvar’da Bülent Batuman imzasıyla çıkan yazı üzerinde düşünmeye değer. https://www.gazeteduvar.com.tr/titanikin-batisi-uzerine-ozelestiri-mimarlar-odasi-ankara-sube-secimleri-makale-1674717
Çünkü yazı bir seçimin kaybedilme gerekçeleri üzerine. Dolayısıyla eğer mümkünse “ders çıkarmalı” ve benzer durumlarda olanlar için çok gecikmeden “Bir şey yapmalı!”
Ders çıkarabilir miyiz? Benzer durumlar ne kadar benzer? Artık o hem ilgililerin hem de okuyucunun ferasetine kalmış.
Başlığı özeleştiri vurgusu içeren yazıda öncelikle Mimarlar Odası Ankara Şubesi seçimlerinin kaybedilmesi üzerine kamuoyunda cereyan eden tartışma ve değerlendirmelerin bir kısmı aktarılıyor:
-kendisini solda konumlandıran ikinci bir listenin varlığı, yani sol oyların bölünmüş olması,
-iktidarın, Oda’nın bugüne kadar yürüttüğü mücadelede ayağına basmış olduğu tüm çıkar çevrelerini de yedeğine alarak, bu seçimlere daha önce görülmemiş bir güçle yüklenmesi.
Batuman, her iki olgunun da bir rol oynadığını söylemekle birlikte seçim sonuçlarında (yani kaybedilmesinde) bu ikisinin tali unsurlar olduğunu öne sürüyor. Bir başka ifadeyle 'solun bölünmüş olması bir sonuç ve kaybetmemizdeki asıl gerekçe değil' diyor. Oda’nın bugüne kadar yürüttüğü mücadeleyle çıkar çevrelerinin ayağına basmış olmasını da seçimlerin kaybedilmesinde asli gerekçe olarak görmüyor. Oysa bizde adettendir; kaybetmişsek sıklıkla asli neden bu ikisidir, “diğerleri” talidir!
Batuman’ın değerlendirmesine göre asli olan geçtiğimiz yıllar boyunca yaptıklarımız ve yapamadıklarımızdır, seçim yenilgisi tarihsel bir perspektifle ele alınmalıdır ve yaşanan yenilgide kendisinin de sorumluluğu vardır, özeleştiri gerekmektedir. Yazının devamında tarihsel perspektifle birlikte populizm, kolektivizm, organiklik başlıklarında topladığı değerlendirmesini paylaşıyor (Yazıyı burada tekrarlamayayım, meraklısının okumasında yarar var). Yazılanların Türk Tabipleri Birliği/Tabip Odaları için de dikkate değer benzerlikler taşıdığını düşündüğümü söyleyerek geçeyim ve seçim öncesi “çıkarılabilecek” ders konusuna geleyim.
Seçim sonrası, özellikle de kaybedilen seçimlerin sonrasında çokça ders çıkarmak mümkündür ve elbette kıymetlidir. Acaba seçim öncesi benzer deneyimlerden ders çıkarılabilecek şeyler olabilir mi? Ne yapılabilir?
Tali unsurlardan solun bölünmesi asli unsura, yani yaptıklarımız ve yap(a)madıklarımıza bağlı görünüyor. Bir başka ifadeyle ideolojik bir ayrım yoksa (ki meslek örgütleri ideolojik açıdan daha ferah tanımlamalar içermelidir) bölünmelerde anlayış farklılıkları belirleyici oluyor. Bu sonuç ise aynı zeminde ortak yaşantının iyi yönetil(e)memesi, nihayetinde yaptıklarımız-yap(a)madıklarımızı işaret ediyor.
Diğer tali unsur olarak nitelenen mücadeleye gelirsek. Mücadeleden vazgeçmek düşünülemeyeceğine göre buradaki vurguyu mücadele yol, yöntem/tarz ve aktörlerini vb. gözden geçirmek diye yorumlayabiliriz.
Dolayısıyla seçim öncesi yapılabilecek en “kazandırıcı iş” yaptıklarımız ve yap(a)madıklarımız üzerine kamuoyuna/üyelere samimi, açık sözlü ve net bir özeleştiri vermek olabilir. Bu öneri, hala geç değilse, üzerinde düşünmeye ve adım atmaya değer. Samimi ve yeterli içerikte bir öz değerlendirme anlayış farklılıklarını gidermenin ve bugünden yarına süreci kazanmanın zeminini oluşturabilir.
(EB/RT)