Saatler geçti, gece güne döndü. Son yılların en büyük iş çinayeti yaşanıyor. Bizler sadece coğrafya kitaplarından zar zor bildiğimiz bir ilçedeyi madenciler öldükçe hatırlıyoruz.
İşçileri açlık sınırının altında ve iş güvenliği olmaksızın çalıştırıp, toplumun refah sirkülasyonunun içine dâhil olabileceğini savunan bu hükümetle işçi ölümlerinde Avrupa'da birinci, Dünya'da üçüncü sırada olmamız elbetteki tesadüf değil. Kapitalist düzendeki kar güdüsünün insanların canını umursamayacak kadar ileri düzeyde olduğunun ispatından öteye gidemiyor Soma...
Ölü sayısı durmadan artan bu faciada idareciler madencilerin hızlı çıkarılması, defnedilmesiyle övünerek kendini aklama yarışına girerken, televiyon kanalları botunu çıkarmaya çalışan işçiyi ajite ederek reyting alma derdinde, halk ise duygusal tatmin arayışıyla dokunaklı sözleriyle sosyal medya sahalarında. Yani bu yeni katliamın dışında hiç bir yeni gerçeklik yok!
Yetmiyor Başbakan çıkıyor yüz yıl önce olan kazalardan bahsedip kıyas yapıyor, fıtrat diyor, kader diyor ihmalen yaşanan ölümlere karşı tevekkül göstermemizi öğütlüyor ve ölümleri normalleştiriyor.
Hayır yani bugün 282 kişi modern dedikleri madende ölüyor, buna rağmen bunun kadar modern olmayan diğer madenler halen çalışmaya devam ediyor.
Son 12 yılda maden kazalarında ölen işçilerin sayısı katlanarak arttı. Özelleştirdikten sonra maden ocağında çalışan her bir işçisine sosyal güvence ve destek sağlaması gerekirken bir devlet duyarsız. Bu ülkenin insanlarına "ölüm allahtan" diye öğretildiği için aslında olan biten için pek de devleti sorumlu tutmaz kimse, toplu ölümlerin tesellisi de "onlar zaten şehit oldu"dan öteye gitmez.
Bırakın hükümeti, bir bakanı, herhangi bir orta kademe sorumluyu istifa ettirdi mi Soma? Olmuyor ama değil mi ?
Ne olacak bu ülkede? Bir gün kadın tecavüze uğrar öldürülür, öbür gün çocuk tecavüze uğrar öldürülür, diğer gün polis çocuk öldürür, sonraki gün cephanelik patlar, çocuklar parçalanır, eve havan topu düşer, tersanede işçi ölür, madende işçi ölür, uçaklardan bomba atılır, gazeteci suikastle ölür, donarak bebek ölür, atanamayan öğretmen intihar eder ölür. Sayfa sayfa ölümler. Alışılmış ya, okur geçersin her gün. Vicdanı taşlaşmışlar da çıkar "fıtrat" der. Bir gün konuşulur, öbür gün unutulur. Alışılmış ya nasıl olsa, ne olacak, zaten ölüyor birileri bir şekilde. Bir konuşursun, iki konuşursun...
Ne çok yas günümüz oldu, biraz daha gayret 365 günü dolduracağız. Cemal Süreya'nın dediği gibi "ülke kan kıyamet"...
Şehir kan kıyametti ayaklarımızda
Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koymuştuk
Yıldızlar kaldırımlara dökülmüştü bütün
Hamza bütün parmaklarını ortaya dökmüştü
Yirmi yıldır cebinde biriktirdiği parmaklarını
Hamza son şarkıyı kırka bölmüştü
Doğrusu iyi idare etmiştik
Doğrusu iyi halletmiştik
Yaşayanlar unutmuştu bizi
Biz öldüğümüzle kalmıştık