Demokratik Gelişim Enstitüsünün düzenlediği Çatışma Çözümünde Kadınların Rolü konulu çalışma gezisi için basından bir grup gazeteci ile birlikte İrlanda’dayız. İrlanda ve Kuzey İrlanda gezimiz sırasında farklı politik düşüncelere sahip barış sürecinde yer almış birçok kadınla görüşme fırsatı bulduk.
İngiliz hükümeti 80’lerin sonunda savaşı güvenlik tedbirleriyle yenemeyeceğini fark edince şiddeti durdurmak için politik süreçleri başlatmaya karar veriyor. Müzakerelere başlamadan önce seçim kanununda sadece müzakere sürecine yönelik bir kerelik bir değişiklik yapılarak seçim barajları indiriliyor. Böylece 1996 seçimlerinde farklı seslerin hükümete ve dolayısıyla müzakere masasına gelmesine olanak tanınıyor.
Bu yöntemle müzakere masasında yer bulanlardan biri de Kadın Koalisyonu.
Koalisyon seçimlerden önce Protestan Katolik gibi farklı topluluklardan kadınların bir araya gelmesi ile kuruluyor ve müzakereler sırasında 9. Parti olarak giriyor meclise. Müzakere masasında biri Protestan topluluğundan diğeri Katolik topluluğundan olmak üzere iki milletvekili ile temsil ediliyorlar.
Koalisyonun içinde akademisyenler, öğretmenler, doktorlar, ev kadınları gibi çoğunlukla politik aidiyeti olmayan farklı sosyal gruplardan birçok kadın bulunuyor. Koalisyonun ana hedefi kadınları müzakere sürecine dahil etmek olarak belirleniyor.
Koalisyon kendi içinde sosyal sorunlara bakacak, şiddet kurbanları ile ilgilenecek, hapisteki tutsaklarla ilgilenecek müzakere takımları kurarak, her iki toplumda da çok sayıda insanı barış müzakerelerine dahil etmeye çalışıyor.
Müzakere masasında sadece iki koltukla temsil edilmelerine rağmen kadınların masada sesleri çok güçlü çıkıyor. Dublin’de görüştüğümüz müzakereler sırasında İrlanda hükümeti adına müzakereleri yürüten, eski dışişleri bakanı Liz O’Donnell bu güçlü sesin nedenini şöyle açıklıyor: “Kadınların sesleri gerçekti, o nedenle güçlü çıktı. İçlerinde hem birlikçi olanlar hem cumhuriyetçi olanlar vardı. Toplulukların içerisinde bağlantı kuracak ilişkilere sahiptiler. Diğer partilerin politik bağlılıkları, güçlü politik amaçları vardı ama bu kadınlar öyle değildi. Sadece sorunu çözmek isteyen insanlardı, sivil toplumdan geliyorlardı politikadaki tutuculuğu gözardı edebildiler. İnsanlar birbiriyle çok sert konuşuyorlardı, bu kadınlar dışarıdan geldiler ve yeni bir dil getirdiler bu tartışmalara… Onların yetenekleri diğer politikacılarda yoktu, farklı arka planları nedeniyle farklı bakış açıları getirdiler.”
Kadınlar müzakere masasında birçok sıkıntıyla karşılaşıyorlar. Özellikle kadınları politikada görmek istemeyen birlikçi erkeklerden saygısız davranışlar görüyorlar. Ama yılmıyorlar. Belfast’ta görüştüğümüz Kadın Koalisyonunun kurucularından Avilla Kimurray bunu şöyle değerlendiriyor: “Eğer değişim için uğraşıyorsanız önce sizi gözardı ederler, sonra dalga geçerler sonra mücadele ederler. Bize de bunu yaptılar ama biz kazandık ve müzakere masasında yer edindik.”
Kadınlar çatışmaların çözümlenmesine ciddi katkı sunuyorlar. Öncelikle süreç sırasında ilişkilerin devamını sağlıyorlar. Müzakere masasında birçok şey taraflar arasında ciddi tartışma çıkarıyor. Erkekler peş peşe kapıyı kapatıp çıkıyorlar, kadınlar bu davranış ve öfke problemlerini çözmede çok başarılı oluyorlar. O’Donnell “Kadınların daha büyük bir siyasi ajandaları yoktu ve erkekleri masada tutabildiler” diye anlatıyor bu süreci.
Oldukça erkek dominant bir sahne olan barış sürecinde kadınlar çok çalışarak da bir fark yaratıyorlar. Referandumda sokaklara inerek insanları oy kullanmaya ikna ediyorlar. Geleneksel partilerin ulaşamadığı insanlara ulaşıyorlar, sivil toplumla erişimi hiç koparmıyorlar. Örneğin insanlar okuyabilsin diye barış anlaşmasını İrlandaca ve İngilizce tekrar basit sözcüklerle yazıp mahallelere evlere dağıtıyorlar. Barış sürecinin tabana yayılmasında oldukça etkili oluyorlar.
Kadınların müzakere sürecinde oynadıkları bu ciddi rol 1998’deki barış anlaşmasından sonra sürdürülemiyor. Barış sürecinde yapay olarak uygulanan nispi temsil sistemi kaldırılıyor, seçim sistemi eski haline dönüyor ve Kadın Koalisyonu gibi politik bir güç olmayan gruplar meclise giremiyorlar. Kadınların temsili zaten kadın-erkek eşitliği konusunda oldukça muhafazakar olan ada da tekrar geriliyor. O’Donnell “Eğer kadınların koalisyonu hükümette kalabilseydi bugün birçok sorun çözülmüş olabilirdi. Müzakereler sırasında şiddet kurbanlarından bahseden sadece kadınlardı. Onlardan sonra bu işe kimse dokunmadı, hala da önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor” diyerek barış antlaşmasından 15 yıl sonra bile kadınlara olan ihtiyacı belirtiyor.
Kadınların tekrar görünmez olduğu Kuzey İrlanda toplumunda halen güçlü bir şiddet ihtimali var. Birçok konu çözülmüş değil, özellikle toplumsal travmalarda yol alınamamış. Bu yaralı toplumun kadınların bakış açısına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var görünüyor. (NB/HK)
NURCAN BAYSAL'IN İRLANDA İZLENİMLERİ