Üsküdar'daki Surp Haç Lisesi'nde okurken, İnkılap Tarihi derslerimizde Kurtuluş Savaşı'nı işlediğimiz haftalardan birinde, mutlaka "Milli Mücadele Sırasında Kurulan Zararlı Cemiyetler" konusu üzerinde dururduk.
Her biri kötü emeller güden ve bunları gerçekleştirmek için hiçbir fesat fırsatını kaçırmayan Kürt Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Etniki Eterya Cemiyeti, Mavri Mira Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti adlarını artık ezberlemiştik.
Bir de tabii, bu cemiyetlerin yanında iğreti durduğundan mıdır bilinmez, nedense hep en sonda gelen "Zaven Efendi'nin Çalışmaları" başlığı olurdu.
"Zaven Efendi" denince aklıma hep, Kurtuluş'taki eski evimizin yakınlarında terzilik yapan, yaşını almış, halis muhlis Müsü Zaven'in gelmesine engel olamasam da, o başlık altında anlatılanları artık öğrenmiştim. Ders kitabımızda mealen şunlar yazıyordu:
"Mondros Mütarekesi, bağımsız Ermenistan hayalinin gerçekleşmesi için önemli bir adım olmuştur. Ermeni Patriği Zaven Efendi, bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilat kurar, silah, mermi ve para yardımları toplar, düşman ülke dışişleri bakanlarıyla, başbakanlarıyla görüşmeler yapar, bütün bunları yaparken de Rum Patriği'yle birlikte hareket eder."
İşte o "Zararlı Cemiyetler" konusunu işlediğimiz derslerde, sıra en sondaki "Zaven Efendi'nin Çalışmaları" başlığına her geldiğinde, biz, 14-15 yaşlarında kızlı erkekli bir sınıf dolusu Ermeni çocuğu, olanca soğukkanlılığıyla bize ders anlatan öğretmenimiz Ahmet Bey'in yüzüne, yüzündeki her kasa, her mimiğe dikkat kesilir, içine gömüldüğümüz o yüzde, tarih öncesinden gelip bizi böyle zor durumlarda bırakan "Zaven Efendi'nin Çalışmaları" karşısında duyduğumuz suçluluğu hafifletecek babacan, hoşgörür bir ifade, "Boşverin çocuklar, bunlar eski hikâyeler, sizi de beni de hiç bağlamaz. Kafanıza takmayın..." anlamına gelebilecek bir kıpırtı, bir işaret, bir ışık beklerdik.
Milli Eğitim tarafından atandığı o Ermeni okulunda ne aradığını bir türlü bilememiş öğretmenimiz Ahmet Bey istifini bozmaz, bizlere değil de uzaklara bakarak, tane tane konuşurdu:
"Mondros Mütarekesi, Ermenistan'ın kurulması ortamı için önemli bir adım olmuştur. Ermeni Patriği Zaven Efendi, bağımsız bir Ermenistan kurulması için bir teşkilat kurar, silah, mermi ve para vs. vs. vs."
Ahmet Bey âdeti olduğu üzere hecelerin üstüne basa basa konuşurken, o sınıftaki Ermeni çocuklarının çelimsiz sırtlarına da basar, orada bir güzel tepinir, sonra da geldiği gibi, ardına bakmadan geçer giderdi.
Milli eğitim müfredatı tarafından kimliğinin bütün unsurlarından soyundurulup "vatan haini" kisvesi giydirilmiş Zaven Efendi'nin kim olduğu, neden bu kadar kötü şeyler yaptığı üzerine bir kez olsun düşünmemem, o günlerin ezilmişliğinin etkisi olsa gerek.
Sahi, kimdi bu Zaven Efendi?
Zaven Efendi!
79. İstanbul Ermeni Patriği Başpiskopos Zaven Der-Yeğyayan'dı. 1869'da Bağdat'ta doğmuş, Armaş'taki (bugünkü Akmeşe) ruhban okulundan mezun olmuş, rahip olarak takdis edilmiş, İstanbul'da öğretmenlik, Erzurum, Van ve Diyarbakır'da ruhani önderlik görevlerinde bulunmuştu.
Eylül 1913'te, 85 meclis üyesinden 64'ünün oyunu alarak Patrikliğe seçilmişti. Milli eğitim müfredatının dışında kalan tarih, onu "zor yılların patriği" olarak kaydeder. Patrikliği sırasında halkının Anadolu topraklarından silindiğine tanık olmuş, bu felaketin önüne geçebilmek için çalmadık kapı bırakmadığı için Osmanlı hükümetini kızdırmış, Ağustos 1916'da İttihatçılar 455 yıllık İstanbul Patrikliği'ni lağvedip onu da sürgüne göndermişti. Zaven Efendi, Bağdat yolunda, halkının yaşadığı trajediyi kendi gözleriyle görmüştü.
İstanbul'a ancak İttihatçı liderler ülkeyi terk ettikten sonra, 1919'da dönebildi. Tehcir ve katliam kalıntısı halkının dertleri dağ gibiydi. İlk olarak yardım faaliyetlerinin organize edilmesi işine soyundu. İstanbul'da kurulan kamplarda, hayatta kalabilmiş dulların ve çocukların karnının doyurulabilmesi için çaba gösterdi.
Paris'teki barış görüşmeleri sırasında, Ermenilere bir milli yurt verilmesi ihtimali belirince Avrupa'ya gitti, alicengiz oyunlarıyla dolu diplomasi koridorlarında halkına bir yurt dilendi. 1922'de İstanbul'u terk etmek zorunda kaldı ve 1947'de Bağdat'ta hayata veda etti. Ölmeden birkaç hafta önce, 'Badriarkagan Huşerıs' (Patriklik Anılarım) adlı hatıratının basımını görebildi.
Zaven Efendi, Bağdat doğumlu Başpiskopos Zaven Der-Yeğyayan'dı. Patriklik koltuğuna oturduğunda ateşten bir gömlek giymiş, felaketin en yakın tanığı olmuş, yaşarken cehennemi görmüş, zor yılların patriğiydi. Türk Milli Eğitim sisteminin tüm çocuklara ve bu arada biz Türkiyeli Ermenilere de öğrettiği gibi muzır ve fesat biri değil, halkının acılarını dindirmeye çalışan iyi kalpli bir din adamıydı. (RK/AS)
* Yazı, ilk olarak Agos gazetesinin 23 Kasım 2007 tarihli sayısında yayınlandı.