İzmir’de 13 Kasım 2012 Tarihinde 22 kişi evleri basılarak gözaltına alındı. Maoist Komünist Parti (MKP) üyelerine yönelik yapıldığı iddia edilen operasyon kapsamında, 'örgüt üyesi olmak' suçlamasıyla İzmir Demokratik Haklar Derneği (DHD) ve Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) üyeleri gözaltına alınmıştı. Savcılık sorgusu sonucu 7 kişi bırakılmış, 15 kişi tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, mahkemeye sevk edilen 15 kişinin 13’ü mahkeme tarafından tutuklanmıştı.
Erol Hanbayat, Başar Tür, Binali Yıldız, Deniz Kısmetli, Eylem Yıldız, Fatma Akgül, Fevzi Pemirpençe, İsmail Ayan, Murat Karaman, Mine Sargın, Şenol Akyıldız, Uğur Tepe ve Yeşer Aydın tutuklamaların ardından davaya hemen gizlilik kararı konulmuş ve tutuklananlar niçin tutuklandıklarını, hangi delillere dayanılarak yargılandıklarını öğrenememişlerdi. Tutuklanmalarının ardından tam yedi buçuk ay sonra iddianame kabul edilip gizlilik kararı kalkınca takke düşmüş, kel görünmüştü...
İddianameyi hazırlayan savcı Uğur Hadimli’nin entelektüel birikimi bugüne kadar gördüğümüz savcılardan farklı! İddianameye; Terör kavramının etimolojisi tarihçesi bölümüyle başlamış. Mesele, Yahudi tarihindeki Zeloleslere, Hindu Thug tarikatına, İslam tarihindeki İsmaili-Haşşanilere, Fransız devrimindeki Jakobenlere kadar gidiyor. Burada öğreniyoruz, jakobenler terörist!
Sonra klasik uluslararası hukukta terör, Türkiye’de terör, Türkiye’de terörün tarihi. Sonra ver elini Maoist Komünist Parti ve "muzahir" Demokratik Haklar Federasyonu.
İddianamede, hemen herkes için; 1 Mayıs İşçi Bayramı, 18 Mayıs İbrahim Kaypakkaya ölüm yıldönümü anması, 19 Aralık 'Hayata Dönüş' operasyonunu protesto etmek demokratik eylem ve etkinlikler suç olarak gösterilmekte. Kadınlar için bir ekstramız var; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması. DHD ve DHF çatısı altında yapılan eylemlerin hepsi yasadışı örgüt üyeliği argümanıymış gibi sunulmuş. Her yıl yüzbinlerce kişinin katıldığı eylem ve etkinlikler terör eylemi olarak değerlendiriliyor.
Eylemlerde 68 kuşağının anti emperyalist mücadelesinin önder isimlerinden olan yargılanmadan kurşuna dizilerek öldürülen İbrahim Kaypakkaya için yapılan anma etkinlikleri, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan' dair anma etkinlikleri de terör eylemleri olarak değerlendirilmiş. Devlet tarafından katledilen, 40 yıl önce toprağa düşen Mahir, Deniz, İbrahim isimleri hala egemenleri korkutuyor.
İddianamede delil olarak gösterilenler ise bayağı komik. Erol Hanbayat’ın arayan arkadaşı Uğur’a "Bayım" demesi kod adı olarak değerlendirilmiş. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi arşivinden gösterim için alınan filmler "Örgütsel döküman", torbalı ilçesinde anket işinde çalışmak isteyenlerin CV’lerinin istenmesi de ¨Örgütsel döküman¨ olmuş. Savcıya göre CV’ler örgüte eleman kazandırmak için istenmiş. Ne zamandan beri sol örgütler örgüte dahil etmek istediği insanlardan CV istiyor?
İddianamede, öğrenci evine gelen koli, "malzeme"ye, kostik patlayıcı maddeye, piknik örgütsel kampa, Dora isimli köpek Roza adlı bir kadına dönüşüyor. Her şey polislerin ve savcıların kendi icadı olan bir kriminal dille yorumlanmış.
Belki fazlaca iddianame okuyup üzerine yazıyoruz bu ara. Ancak kendimizi hayatın akışına bırakmışken, hükümet yüzlerce insanı gözaltına alıyor, dayanaksız iddianamelerle onları suçlu gibi kodluyor. O insanların kaderi kimsenin haberi bile olmadan adliye koridorlarında belirleniyor, hayatlarından en güzel yılları çalınıyor.
Daha fazla iddianame okuyup, üzerine yazmak farz. Bu adliye koridorlarında bir şeyler saklanıyor, işte o yüzden Şerzan Kurt’un davası Muğla’dan Eskişehir’e, Ali İsmail Korkmaz’ın davası Eskişehir’den Kayseri’ye kaçırılıyor. Erol’un, Uğur’un, Mine’nin iddianamesi 7 ay sonra hazırlanıyor....
13 Kasım 2012’de gözaltına alınıp tutuklanan bu 13 kişinin, 13 Kasım günü 2. Duruşması görülecek. Umarız 13 rakamının bu davadaki uğursuzluğu bu duruşmada kırılır ve bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar. (AS/HK)