Konser salonunda Melda gülerek, “Kim derdi ki, birgün seninle burada buluşacağız ve Aktaş’ı dinleyeceğiz!” dedi!..
Gülümsedim ve oracıkta uzun bir yolculuğa çıktım.
Melda Onur ile aynı liseden mezun olmuştuk.
O benden iki dönem sonraydı.
Yıllar sonra onunla Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane’de karşılaşacağımızı, Melda Onur’un tutuklu gazetecilerin dışarıdaki sesi olan sayılı milletvekillerinden biri olacağını, her duruşmama katılmasını, ailemin ve Hollanda Gezi Dayanışması’nın yürüttüğü “Füsun Erdoğan’a Özgürlük” kampanyasını destekleyeceğini, Gebze hapishanesindeyken dışarıdan bir sese ihtiyaç duyduğumuz her zaman onu yanı başımızda bulacağımızı kim bilebilirdi ki?
4 Kasım 2013 gecesi Çağlayan Adliyesi’nde 10. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) heyetinin kararı yüzümüze okunduğunda, birgün oğlumla Hollanda’da buluşacağımızı, ilk defa onu dinlerken gözlerimden boşalan gözyaşlarının yılların biriktirdiği ayrılığa ve acılara meydan okuyacağını kim bilebilirdi ki?
Evet, kim bilebilirdi, sevgili Melda Onur’la Hollanda’da buluşup, 24 Ocak günü Delf’te oğlum Aktaş Fatih Erdoğan’ın resitaline gideceğimizi.
Resital sonrası hep birlikte somurtkan ve yağmurlu havaya inat, kanallar boyunca uzanan parke taşlı sokakları adımlarken, memleket meselelerine dair sohbetler yapacağımızı kim bilebilirdi.
İki yıl önce bu zamanlar birileri kulağıma bütün bunları fısıldasaydı hiç düşünmeden “hadi canım sen de” diye yanıtlardım.
Hayat böyle bir şey işte.
Umutla umutsuzluk bir arada.
Yüreğinizin umutla çarptığı bir anda, her şey tam tersine dönebilir.
Ya da zifiri karanlığa kesmiş bir anda, o karanlığı bir bıçak gibi keserek size ulaşan bir ışık demetiyle, bir anda yüreğiniz aydınlanabilir.
Burada önemli olan, hayatta karşınıza çıkabilecek tüm olumsuzluklara rağmen, yüreğinizin derinliklerinde her zaman yeşerebilecek bir bahar dalını canlı tutmak.
Bunun için bıkmadan, usanmatdan mücadele etmek, direnmek şart elbette.
Emin olun her zaman “kim bilebilirdi ki” cümlesini kurmanın koşulu var.
23 Ocak Cumartesi günü, Mednuçe Tv’de Haftada Gündem Programı’nda konuğum gazeteci arkadaşım, 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur’du.
Programda Türk basınının gerçekleri nasıl çarpıttığını örnekleriyle masaya yatırdık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yönelik eleştiriler karşısındaki tutumunu, nasıl saldırganlaştığını, önüne gelene hakaret ettiğini konuştuk.
Akademisyenler hakkında açılan soruşturmaları, başlatılan cadı avını ve elbette tutuklu gazeteciler sorununda gelinen noktaya baktık.
Öyle günlerden geçiyoruz ki!..
Direniş, mücadele, isyan, umut, umutsuzluk gibi bütün duygular aynı anda bir birini büyütüyor ya da bir biriyle çatışıyor.
AKP diktatörlüğünün Kürt illerinde yürüttüğü savaşın bilançosu çok ağır!
Bölgeden gelen haberler, görüntüler insanı insanlığından utandıracak türden ve ne yazık ki Batı’da sokağa çıkarak savaşa karşı barış talebini yükseltenlerin sesleri derman olmanın çok ötesinde!..
Bu karanlık süreçte Kürt illerinde savaşın batıdaki karşılığı, infazlar ve siyasi soykırım operasyonları.
Gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler yine topun ağzındalar!
Gazeteci meslek örgütlerinin açıklamasına göre şu an 30’un üzerinde gazeteci hapiste.
Erdoğan’ın mahkemeleri Can Dündar ve Erdem Gül’e bir kez ağırlaştırılmış, bir de müebbet hapis cezası istiyorlar!
Zulümleri artsın!..
AKP diktatörlüğü zalimlikte bütün sınırları aşsa da…
Birgün mutlaka AKP’nin baskı ve zulmüne maruz kalanlar olarak, yitirdiklerimizin eksikliğini yüreğimizde hissederek “kim bilebilirdi ki” cümlesini kuracağımız kesin.
Bunun için zalimin baskı ve zulmüne, savaşına karşı savaşmak, mücadele etmek, direnmek ve ille de umut etmek bize düşüyor…
***
24 Ocak Pazar günü Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol’un okul, yol ve hayat arkadaşı sevgili Demet Aşkın’ı kaybettik. Bu haberin üzüntüsünü hapishanelerdeki tüm tutsakların özel olarak yaşayacağından kuşkum yoktur. Ve eminim haberi duyan her tutsak, Aykol’un acısını paylaşmak için ona yazacaklardır. Yine de buradan tüm tutsaklar adına Hüseyin Aykol’a ve ailesine metanet diliyorum. Işıklar içinde uyusun, yıldızlar yoldaşı olsun sevgili Demet’in… (FE/EKN)