Birleşik Metal İş sendikasında örgütlü işçilere 2015 toplu sözleşmelerinde uyuşmazlık göründü. Büyük bir ihtimalle de greve çıkacaklar. Bu grev bir süre önce işkolunun en büyük sendikası olan Türk Metal'in kendi işyerlerinde imzaladığı 3 yıllık sözleşmeyi aşmayı hedefleyen bir grev olacak.
Yapılan grev oylamaları tabanın gerçekten greve hazır olduğunu gösteriyor. Birleşik Metal İş sendikasının “10 Kent, 22 Fabrika, 15 bin metal işçisi MESS dayatmalarına karşı insanca çalışmak, insanca yaşamak ve çocuklarının geleceği için grevde” sloganını kullanarak çıktığı bu grevin başarılı geçmesini umut ediyoruz.
Metal işçilerinin mücadele geleneği çok eski. Türkiye işçi sınıfı tarihinde defalarca “ilkler” gerçekleştiren bir geleneği var metal işçilerinin. Kanun yokken bile grev yapma, ilk işyeri işgalleri, kapıların lehimlenmesi, MESS'e karşı çok uzun süren grevler, siyasi dayanışma grevleri metal işçileriyle anılıyor.
12 Eylül döneminde getirilen onlarca yasağın kökeninde sermayenin metal işçilerinden duyduğu korkunun da bir payı olduğunu söylemek abartı sayılmaz.
Bu nedenle metal işçilerinin başarısı, Türkiye işçi sınıfının da başarı hanesine yazılacak. Tersinden başarısızlığı da işçilerin umutsuzluğuna yol açacak.
Dört yanı kuşatılmış işçiler
15 bin işçi ile greve çıkacak metal işçilerine bir küçük hatırlatmam olacak. İşçilerin, sınıf mücadelesini dört bir yandan kuşatan kanunlar arasında yol bulmaya çalıştıklarını biliyoruz. Namuslu hukukçular bu yolda kılavuzluk yapıyorlar zaten. Ben de ilaveten bir kanun maddesinden söz etmek istiyorum.
İşçileri kendi arkadaşlarına karşı ihanete zorlayan ve fazlaca bilinmeyen bir kanun maddesini ele almak istiyorum.
İşçileri bağlayan kanun, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu adıyla anılır. Bu kanunun maddeleri arasında ayrıntıda gizli bir tuzak, nedense çok ele alınmayan, neredeyse bilinmeyen hükümler arasında. Greve çıkacak olan sendikalar ve elbette bilinçli işçiler, bu hükümde anlatılan durumu gözönünde bulundurmalıdırlar.
6356 sayılı kanunda yer alan 58. maddeden 75. maddeye kadar olan greve ilişkin tüm maddelerde, grev oylamasından tutun, grevin başlangıcından nasıl sonlandırılacağına varıncaya dek tüm aşamalar detaylı ayrıntılarıyla belirtiliyor.
Bu maddelerden biri, kimlerin greve katılıp katılmayacağının belirlenmesini içeriyor. İşyerinin güvenliğinin ve devamlılığının sağlanması için belirli sayıda işçinin greve katılmaması sendika ve işveren tarafından ortaklaşa belirleniyor. Doğaldır. Buraya kadar bir sorun yok.
Sorun, grev aşamasına gelince çıkıyor.
Grev hakkının kullanılması yetkili sendikaya verilmiş bir hak. Bu hakkın kullanılabilmesi için, istenildiği takdirde grev oylaması yapılır. Greve çıkılabilmesi için oylamaya katılanların çoğunluğunun greve evet demesi gerekir.
Fakat, greve evet demekle iş bitmez. Yani, işyerindeki işçilerin tümü greve çıkmış olmaz. Greve çıkma kararı alındıktan sonra bile, işyerinde mecburen çalışması gereken işçilerin haricinde, işçilerden kimlerin greve katılmak veya katılmamak istediği henüz kesin değildir.
Greve çıkılan işyerinde, işçi grev günü gelip kart basarak, dilekçe vererek imalat/hizmet alanına girerse, bu işçi, “çalışmak istiyorum” beyanında bulunmuş sayılır. Grevci işçiler, yasaya göre, çalışmak isteyeni engelleyemez. İşyerinde üretim devam edebilir. Bu yüzden, greve kaç işçinin evet dediğine bakarak kaç işçinin greve katılacağını anlamak mümkün değil.
Yasanın 64. maddesi grev ve lokavtın nasıl uygulanacağının detaylarını veriyor. 64. maddenin ilk hükmü “işçiler greve katılıp katılmamakta serbesttir” diyerek sözde tarafsızlık maskesi takıyor. “Sözde tarafsızlık” diyoruz, çünkü ardından devam eden hükümlerde en çok kullanılan tanım “greve katılmayan veya greve katılmaktan vazgeçen işçi” tanımıdır.
Fakat kanunun hiçbir yerinde “işveren için çalışmaktan vazgeçip grevcilerin yanına dönen işçi” tanımı bulamazsınız. Çünkü yasak.
Yasa ve -sonrasında oluşturduğu içtihatlarla- Yargıtay, grev kırıcı işçiyi korurken, yaptığı işin yanlışlığını anlayıp yeniden grevci arkadaşlarının arasına dönmek isteyen onurlu işçiyi cezalandırıyor.
Yasa, greve katılan işçilere daha sonra fikrini değiştirip çalışmaya başlama “özgürlüğünü” vermekte; ancak, tersini yasaklamaktadır. Yani, işçinin patron adına çalışmaya başlamasını “özgür irade” sayan yasa, aynı işçinin grevci arkadaşlarının yanına dönmesini özgür irade saymıyor.
İşçilerin “ben çalışmak istiyorum” diye içeriye girmelerinden sonra, bir daha fikir değiştirme özgürlüğü yok.
Kısacası, işçi, içeriye adımını attığı an, bir daha dışarıya çıkamaz. Grevci işçiye, grevi kırmak serbest. Ama, nefsine yenilip çalışmaya başladıktan sonra vazgeçmek ve greve katılmak yasak.
Çok değerli metal işçileri, grev kırıcı damgası yememek için, aman, dikkatli davranınız. Hiçbir patronun sizin onurunuzla oynamasına izin vermeyiniz lütfen.
O yüzden, grev günü, davul zurna eşliğinde halaylar çekilirken, bütün arkadaşlarınızla omuz omuza halaydaki yerinizi alın. (EK/NV)
* Sendikal Eğitim Uzmanı, Petrol-İş Sendikası.