Bu hafta başka yerlerde, başka zamanlarda iki farklı insan kameraların karşısında konuştu.
Haklılığın, dürüstlüğün o vakur hali okundu yüzlerinden.
İnsanlardan biri “Öldürmeyeceğim” dedi.
İnsanlardan biri “Yaşadığı olayın ona kötülüğe kötülükle yenemeyeceğimizi hissettirdiğini,” söyledi.
İnsanlardan biri “Öldürmeyeceğim” dedi diye para cezasına çarptırıldı. Cezayı ödemeyeceğini söyleyince hapis cezası verildi. Basın açıklamasını yaparken çok sevdiği eşi, hayat yoldaşı can yoldaşı, yanındaydı.
İnsanlardan biri sevdiğinin eşinin cenaze töreninde basın açıklaması yaptı. Sevdiği kadının ne kadar dürüst bir insan olduğunu anlattı.
İnsanlardan biri “Bugüne kadar en demokratik olduğunu iddia eden bir hükümetin döneminde bunu yaşadığım için utanıyorum. İki üniversite hocası var hükümette. Biri başbakan diğeri de başbakan yardımcısı. Bu onların hayatları boyunca, düşünsel kariyerleri için bir utanç olacaktır. Benim için ise bir onurdur” dedi.
İnsanlardan biri, üniversite binası içindeki odasında öğrencisi tarafından hayatından olan akademisyen eşine dair “Ceren, her zaman doğru bildiğini yapan, kurallara uyan, işini dört dörtlük yapmaya çalışan bir insandı. Hiçbir zaman kimseye iftira atmazdı. Hiçbir zaman kimse hakkında kötü konuşmazdı. Bu tarz olaylar, bu benim şahsi fikrim, kötülüğü kötülükle yenemeyeceğimizi bana hissettiriyor. Biz her zaman iyi olmalıyız, her zaman iyilikle hareket etmeliyiz. Benim eşim bir eğitim şehididir. Bunun altını çizmek istiyorum. Görevini harfiyen yapmaya çalışırken hayatını kaybetmiştir, bir azılı suçlu tarafından” diye konuştu.
İnsanlardan biri, iki akademisyenin de içinde bulunduğu yaşadığı ülkenin hükümeti tarafından hapis cezasına çarptırılırken, bunu ona yaşatanlar arasındaki akademisyenlerin düşünsel kariyerlerindeki utancı derdine dert edinmişti.
İnsanlardan birinin, derin bir kötülüğün temsili olan bir cinayete kurban giden akademisyen eşinin cenazesinde, gençlerin nasıl bir “insan” olmaları gerektiğine dair su gibi cümleler döküldü dudaklarından.
“Genç arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum, iyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil, iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi insanları sevin ve kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.”
İnsanın birinin bu cümleleri, günlerdir paylaşılıyor insanlar tarafından. Bu konuşmanın videosu iyiliğe, vakur duruşa, insanlığa dair nasıl bir açlık içinde olduklarını da yazarak paylaşıyor insanlar. Başkalarının kötülükleri adına hicap duymanın da bizlere düştüğü, aldığımız nefesin bize zehir olduğu en zor zamanlarımızda dahi genç kardeşlerimizin iyiliğini düşünmek için son bir gayret çırpındığımız zamanlarda da yaşamak bize düştü. İyiliğin kıymetini taşımak, birine kötülük yaparak zarar vermenin bir yol olmadığını göstermek, bu bilgiyi aktarmak, vakur bir duruşla, başımız dik her daim sakin olmak, ağacın kökünü düşünmek, kedinin derdini, derenin yatağını düşünmek… Yıllarca bir tuğla duvar görmeden bez çadırların arasında yaşamak zorunda kalanları düşünmek, kök hücre bağışı için kampanyalar yapmak, güzel bir konser dinlemek, bir film izlemek, bir sergi gezmenin de ötesinde arkadaşımıza dostumuza destek olsun diye gitmek konsere, festivale, bez çantalarla çıkmak çarşıya pazara, köy okullarına kütüphane kurmak, geceleri sokaktaki evsizler için çorba dağıtmak…
Kötülüğün sebep olduğu, en hafifiyle şifa olmadığı her kalp kırıklığına merhem olmak için sakince sokulmak yardım isteyene, yardım edene... İyiliği bir bilgi, bir tecrübe olarak sürekli her daim aktarmamız gereken zamanlarda da yaşamak bize düştü.
Vakur, haklı, başımız dik yaşarız bu zamanlarda da.
İnsana, hadi insan yapalım demiş… Dağları denizleri yaptım, dedikten sonra. İnsan yapalım.
İnsan olmak onun takdiri dışındaymış. İnsan ancak insan olmak isterse insan olurmuş. İnsan olabilmek için uğraşıyoruz; iyi insan olabilmek içindir her adımımız.
İnsanlardan biri, KKTC’de yaşayan vicdani retçi şair Halil Karapaşaoğlu.
İnsanlardan biri, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Çankaya Üniversitesi araştırma görevlisi Ceren Damar Şenel'in eşi Levent Şenel. (DŞ/HK)