Dünyanın en şöhretli kuşu olan Twitter’in, başlangıçtaki “mükemmel ifade özgürlüğü” iddiasını tüm bilinmezlere açarak “X” olduğu herkesçe malum. Bu yazıda kuş izini takip ederek, varılan X durumunun kimi değişkenlerini inceleme çabası yer alıyor.
"Yürü Bir Gerçeğe: Hakikat Sonrasını Anlamak" isimli kitabında Siyaset Bilimci Bülent Özçelik, yeniçağın temel özelliğinin “maddi dünyada olan bitenlerin açıklanmasında ve ifadesinde, akıl ve bilim çerçevesinde bir bakışın ve nesnelliğin kamusal tartışmayı belirleme gücünün azalması, bunun yerini soyut ve belirsiz etkilerin alması” olduğunu söylüyor.
Bu bakış en büyük sosyal medya platformunun isminin X olarak değiştirilmesiyle birlikte düşünülünce, Elon Musk tarafından hakikat sonrası çağlara yapılan bir gönderme olarak okunabilir.
“Ağlar üzerinden yurttaşlık pratiği”
Kamuoyu kavramının, en temel olarak yaşananlardan haberdar olmayla ilgisinin altını çizen "Yürü Bir Gerçeğe: Hakikat sonrasını Anlamak" kitabı, bu görevi üstlenen medyanın ağırlığında çevrimiçi olanın artışının, çoğu zaman olgulara dayanmayan yönünün her alanda bir dönüşüm getirdiğini belirtiyor.
Hakikat kuramlarının tarihçesiyle başlayan kitapta siyaset ve ideoloji ilişkisi, Trump, Brexit ve hakikat sonrası, yalan haber, doğrulama mecralarının ortaya çıkışı gibi konular, kuramcıların görüşleriyle birlikte irdeleniyor.
Televizyondan sonra kamuoyu kavramını dönüştüren internet ve sosyal medyanın tartışıldığı “Çevrimiçi Kamusal Alan ve Kamuoyu” bölümünde altı çizilebilecek bir değişim daha var: “Dijital medyanın bireyin fiziksel varlığı ile bulunduğu gerçek kamusal alanı, fiziksel olmayan varlığıyla tartışmaya katıldığı sanal mekânla değiştirdiği ve ‘ağlar üzerinden aracılandırılan bir yurttaşlık pratiği’nin ortaya çıktığı” görüşüne yer veriliyor.
Mavi Tık: Parayı veren kuşu alır
Konunun gazetecilik pratikleri açısından getirdiği hızlı değişimi anlamak için ise, pek de eski olmayan bir tarihe gidebiliriz. 2022 yılının son günlerinde yapılan Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi Söyleşilerinin konusu, Twitter’in el değiştirmesiyle nelerin değişeceği üzerineydi.
O tarihte Elon Musk tarafından henüz satın alınan bu sosyal mecranın, siyasete ve gazeteciliğe etkisi tartışıldı. Toplantıda gazetecilik açısından bahsedilen bir dönüşüm bile oldukça fikir vericiydi.
Siyaset haberciliğinde basın açıklamasının en önemli pratik olduğu, faks başında Bakanlıklardan, siyasetçilerden gelecek açıklamaların beklendiği yıllardan, Twitter üzerinden (herkesle aynı anda) yapılan açıklamalarla haber takibinin yapıldığı zamanlar vurgusu önemliydi. Moderasyonunu gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun yaptığı söyleşinin konuğu stratejist, teknolojist Ahmet Alphan Sabancı idi.
Sabancı, “Twitter’in, gazetecilerin, aktivistlerin ve bilgi ile haber üreten insanların ana buluşma noktası” olduğunu doğruladı ve yeni dönem için genel bir çerçeve çizdi: Elon Musk’ın, Twitter’ı alırken “kuşun özgürleşmesi” ve “mükemmel ifade özgürlüğü” iddiasının birçok sosyal medya platformu için zorluğu, mavi tikin parayla yapılma sebebinin medya çalışanlarının varlığını değersizleştirmek olduğu, platformun finansal sorunları, başta Çin olmak üzere ifade özgürlüğünün ülkelerin yasalarıyla çelişmemek için yumuşatılabileceği gibi, sonradan doğrulanan görüşlerini aktardı. Sabancı konuşmasında ayrıca Twitter’e alternatif olarak, merkezi bir sahiplik yapısı olmayan, ücretsiz, reklamsız yapısıyla başka bir platform olan Mastodon’un gazetecilik potansiyelleri açısından öneminden söz etti…
Son yıllarda haber okuma alışkanlığının ilgili kaynaktan ve doğrudan okuma yerine sosyal medya platformu üzerinden olması, paylaşılması da X bilinmezine daha çok olasılık yüklüyor.
Haberlere yapılan yorumlarla, haberin gerçeklik ilkesinin aşınarak, öngörülemez ve yıkıcı nefret içeriklerine sahne olması, linç kültürü gibi kimi kavramları kullandığımızda, çoğumuzun aklına gelen ilk kaynak da ne yazık ki Twitter, yeni adıyla X...
Başlangıçta hak ve adalet arayışlarında hızlı bir dalga etkisi yaratan, yer yer sonuç alınabilen bu mecranın, bugün hak ve özgürlükler alanında iç açıcı olduğunu söylemek olası değil.
Bu mecrada yayınlanan bir haberin, eklenen yorumlarla kendinden taşarak, kamuoyundaki etkisinin ne olacağını belirlemek neredeyse imkânsıza yakın.
Çocuklar, kadınlar, göçmenler, Kürtler başta olmak üzere fiziksel, cinsel şiddet ya da ölümle sonuçlanan olgularda bile mağdur yerine faillerle duygudaşlık yapan bir güruh, paylaşımlarla suçu belirsiz kılabilmekte, mağdurun sesini daha gürültülü ve kaotik seslerle duyulmaz kılabilmekte.
Mecranın kamuoyu belirleme gücünü kendi yararı için kullanmayı hızlıca öğrenen iktidar ve 7 Şubat depreminde ana haberleşme noktası haline gelen Twitter’ın sesini kısmak için internetin yavaşlatılması da akıllarda. Öte yandan ifade özgürlüğü hakkını kullanarak düşüncelerini buradan paylaşan binlerce kişinin cezalarla susturulması kadar, “tazminat avcılığı” yapan bir hukuk sisteminin işler kılınmasına etkisi de bir başka engel.
Belirsizlik kaygı doğurur
“Profesör Kâbus” haberinin ülkemizde, son dönemin en büyük X sansasyonuna yol açtığını düşünmek olası. Birkaç hafta boyunca hakkında en çok X’lenen haber siyaset, gazetecilik ekseninde tartışıldı ancak konu bir türlü, bir Ruh Sağlığı Yasası bile olmayan ülkedeki siyasilerin, yıllardır neden bu yasayı çıkar(a)madığı tartışmasına hiç gelemedi. Konuyla ilgili iki uzmanlık derneğinin farklı açıklamaları da kafaları daha çok karıştırdı.
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, “Bu olayın faili olan Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu meslek örgütümüzün temel ilkelerinin çok dışında, bilimsel ve etik olmayan girişimlerde bulunmuştur. ‘Önce zarar verme’ ilkesi çerçevesinde bu tür girişimlerin önlenmesi için derneğimiz tarafından her türlü çalışma gerçekleştirilmektedir.” denilerek iddiaları baştan doğru kabul etmiş oldu.
Türkiye Psikiyatri Derneği ise konuyu daha ihtiyatlı bir çerçeveden ele aldı. Mahkemeye intikal etmiş ve takip edilen konu hakkında, hekimler ve sürdürdükleri tedavileri değersizleştiren, özellikle ülkemizde önemli bir sorun olan çocukluk çağı travmaları ile ilgili belirsizlik yaratmasına yol açabilecek açıklamalardan kaçınılması gerektiğini hatırlattı.
Gerçeğin istismarı
Haberin yarattığı şok, örgüt iddiaları, uzmanlık derneklerinin açıklamaları ve kişisel yorumların sosyal medya etkisiyle birbirine karışması, çok sinsi bir şekilde başka bir kampanyaya dönüştürüldü.
6 yaşında zorla evlendirilen H.K.G. davasının, cemaatlere karşı bir kumpas olarak yorumlanmasını isteyen ve savcılıktaki ses kayıtlarının, bilimsel raporların geçerliğini kabul etmeyen Yeni Akit, bu fırsatla "Dava sil baştan ele alınsın" haberi yaptı. Bu bağlamda davayı yeniden hatırlamak şart.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G., babasının kendisini 2002’de altı yaşındayken Kadir İstekli’yle imam nikahıyla ‘evlendirdiği’ ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını belirterek şikâyetçi olmuştu. İki sanığın tutuklu yargılandıkları davada, duruşma öncesinde haberden ve davadan çok ruhsal etkilerin yarışacağı X etkisi akılda tutulmalı ve yaygınlaştırılacak bu gibi fail aklama çabalarına karşı dikkatli olunmalı.
Özetle, sosyal medya kamusu ya da açık tarifle birincisi olan Twitter, adını X olarak değiştirince daha dikkatli kullanılması gereken bir mecraya dönüştü.
Halen ihtiyacımız olan bu mecrayı daha işlevsel kullanmak için medya okuryazarlığını geliştirmek, sosyal medyayı nefret söylemi üreten bir mecra olmaktan çıkarmak, hem ilaç hem zehir olma manasıyla kullanılan “farmakon” gibi, X’i de olumlu ve olumsuz özellikleriyle, sorumlu bir şekilde değerlendirme üzerine düşünmek, eğitimin tüm aşamalarında medya ve sosyal medya okuryazarlığını temel ders olarak ele almak, okurun da ombudsman gibi etik ve eleştirel bir gözle bakabileceği, geri bildirim verebileceği bir süreci olanaklı kılmak yönünde çabalamamız gerektiğini düşünüyorum.
(AT/EMK)