Ezilenlerin özgürleşmesi fikrinden hareketle, 1960’lı yıllarda Paulo Freire’nin temellerini attığı eleştirel pedagoji yaklaşımı, eğitimde özgürleştirici bir dönüşümü merkeze alıyor.
Eleştirel pedagoji yoksulluk, işsizlik, dışlanma, marjinalleştirilme gibi toplumsal sorunlara dair yeni soruları; derslikler ve üretim alanları içinde karşılıklı ve hiyerarşisiz bir öğretimle sordurarak, bireylerin özgürleşip, özneleşmesini hedef alıyor. Geçtiğimiz günlerde.
Birarada Derneği, Töz Yayınevi ve ODTÜ Mezunlar Derneği tarafından Ankara’da düzenlenen Eleştirel Pedagoji Kongresi, bu dönüşümün olanaklarını sorgularken, eğitimde kapsayıcılık ve toplumsal adalet arayışı, piyasa odaklı eğitime alternatif modelleri ve öğrenme süreçlerinde sanat, diyalog ve eleştirel düşüncenin gücünü tartışan paneller ve atölyelere de ev sahipliği yaptı.
“Eğitimin Dönüştürücü Gücü”, “Toplumsal Cinsiyet ve Eğitim”, “Eğitimde Teknoloji Kullanımı”, “Küresel Krizler ve Eğitim Sistemleri” vb temalarla birlikte, çeşitli uzman atölyeleri kongrede yer aldı.
“Sistem Eleştirisi” teması altında “2024 Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” masaya yatırılarak, Türkiye’nin eğitim sistemine yönelik eleştirel bir bakış açısı, veriler ve söylem analizleriyle sunuldu.
Kongrenin öne çıkan başlıklarından biri feminist pedagoji oldu. Feminist pedagojinin teorik ve pratik çalışmalarına dair, sivil toplum kuruluşlarından yükseköğrenim kurumlarına kadar geniş bir kesimden, beklenenden çok daha fazla başvuru alınması, oturumlara olan yoğun ilgi, feminist pedagojinin günümüzde ne kadar önemli bir konu haline geldiğini gösterdi.
Peter Mayo: Yeni eleştiri biçimlerine ihtiyaç var
Kongrenin açılış konuşmacılarından olan ve Malta Üniversitesi’nde UNESCO Küresel Yetişkin Eğitimi Kürsüsü görevini yürüten, ömür boyu öğrenme ve küresel sosyal adalet konularında uzman Prof. Dr. Peter Mayo eleştirel pedagojinin sorular sorarak dünyayı yeniden okuma süreci olduğuna dikkat çekti. Mayo, neo-liberal politikaların biçimlediği ABD eğitim modelinin bir endüstri ve sektör olarak Avrupa’ya ve dünyaya yayıldığını vurguladı. Eğitimde yaşanan krizi bir “yetenek krizi” olarak değil, “iş krizi” olarak tanımlayan Mayo, neoliberal yapının eleştirel sorgulamadan uzaklaşıp, yüzeysel çözümler ürettiğini belirtti.
Üniversitelerin kültürel emperyalizmle pazar odaklı bir yapıya dönüştüğünü, toplumun bu sistemde “üçüncü sınıf” konumuna itildiğini vurguladı. Mayo, hegemonya ve medya etkisine yönelik soruların, sistemin kalbine dair eleştirel bir bilinç oluşturmak için zorunlu olduğunu belirterek, tarihsel okuma ve yeni eleştiri biçimlerinin önemine işaret etti.
Günümüzde, Mayo’nun rekabet vurgusuyla ifade edilen “eğitimin istilası”, Türkiye için de önemli bir sorun. Eğitim sektörüne giren sermaye grubunun ve açılan özel üniversitelerin hemen hepsinin ABD eğitim endüstrisinden beslendiği, tıp fakültesinden işletme fakültesine; psikoloji bölümünden yazılımla ilgili bölümlere kadar “satılabilir” ve “paraya dönüşebilir” tüm eğitim alanlarında, bu etki ve eğilimin olduğunu söyleyebiliriz. Burs sistemi ile bu özel üniversitelere verilen devlet desteği, bu eğilimi daha da besliyor.
Feminist Pedagoji*: Faillik ve öznelik oluşturmanın yolu
Giresun Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlknur Meşe, kongrede feminist pedagoji üzerine yaptığı konuşmada, bu alanın eleştirel bir öğretim modeli olarak ortaya çıkışını ve sunduğu olanakları vurguladı ve pedagojiyi bir dokunma işi olarak tanımladı. Bu dokunuşun altında yatan değişim arzusu ve düzenleyici bir hedef belirlemenin önemine dikkat çekti.
Meşe, sınıfta öğretmen-öğrenci ilişkisine dair feminist pedagojinin bakış açısını şöyle ifade etti: “Sığınak ya da cennet yaratmak mümkün değil; ancak öğretmen, otoriter bir figür olmaktan çıkıp yaratıcı, cesaretlendiren ve düzenleyici bir güç olabilir. Bu ise gücün olumlu bir anlamda yeniden ele alınmasını gerektirir.”
Sunumda, sesin ortaya çıkması feminist pedagojinin temel meselesi olarak ele alındı. Meşe, bu sesi sadece konuşma yoluyla değil, yazı, şiir ve sanat gibi ifade araçlarıyla görünür kılmanın önemini vurguladı. Bunun aynı zamanda öğrencinin potansiyelini keşfetmesine imkan tanıdığını, özgüven inşası açısından da kritik bir rol oynadığını belirtti: “İnsan her zaman kendini ifade edemez. Bu durumu cesaretsizlik olarak işaretlemekten kaçınmalıyız. İç dünyası zengin olan, ancak sessiz öğrenciler de vardır.”
Feminist pedagojinin yalnızca toplumsal cinsiyet çalışmalarında değil, matematik, fen bilimleri gibi tüm disiplinlerde uygulanabilir olduğunu ifade eden Meşe, amaçlarının feminist teoriyi öğretmek ve kadınların tarihsel öznelliğine dair farkındalık oluşturmak olduğunu belirtti.
“Hak arama, haysiyet ve kişinin kendine saygı duyması” gibi kavramların da feminist pedagoji açısından kritik olduğuna dikkat çekti ve pedagojinin aynı zamanda ruh ve akıl sağlığını koruyan bir çerçeveye sahip olması gerektiğini vurguladı.
Ayşe Durakbaşa: Kongre, bir öğrenme topluluğu yaratıyor
Kongre sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sosyolog, Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Durakbaşa da, etkinliğin paneller ve atölyelerle çok boyutlu bir yapı oluşturduğunu belirtti.
Sunulan tebliğler, raporlar ve atölye çıktılarını içeren bir Kongre kitapçığı hazırlanacağını duyuran Durakbaşa, eleştirel pedagojinin uygulama ilke ve pratiklerini kapsayan bir kılavuz üzerinde de çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Durakbaşa, atölyelerde sanatın ve yaratıcı ifade yollarının eğitime sunduğu olanaklara dikkat çekerek, disiplinler arası etkileşimin sağlandığını ve bilgi formları arasındaki sınırların aşılmasının, kongre katılımcıları için dönüştürücü bir deneyim olduğunu söyledi: “Kongreyi bitmiş bir iş değil, yaratıcı bir süreç olarak yaşadık. Dinamik bir öğrenme topluluğu oluşturduğumuzu düşünüyorum.”
Katılımcıların aktif bir öğrenme sürecini deneyimlediği kongre, eleştirel pedagojinin yalnızca bir kuram değil, toplumu dönüştüren bir imkan olabileceğini ortaya koydu.
(AT/EMK)
*Feminist pedagoji, eğitimde cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmayı ve tüm bireylerin, öğrenme süreçlerine eşit katılımını sağlamayı hedefleyen bir eğitim felsefesi ve pratiğidir. Bu yaklaşım, radikal feminizm, sosyalist feminizm gibi farklı feminist teorilerden beslenir ve eleştirel pedagojinin dönüştürücü potansiyelini kullanır; öğrenme süreçlerini toplumsal cinsiyet bakış açısıyla yeniden şekillendirmeyi, güç dinamiklerini sorgulamayı ve bireylerin kendi seslerini bulmalarına yardımcı olmayı hedefler. Kongrede, feminist pedagojinin bu temel hedefinin yansıması olarak iki ayrı panel yapıldı. Feminist pedagojiye dayalı deneyimlerin aktarıldığı ve dersliklerin nasıl dönüştürülebileceği üzerine yapılan tartışmalar, bell hooks’un feminist sınıf tahayyülüne dayandırılarak gerçekleştirildi.