Çirkin: sıfat Göze veya kulağa hoş gelmeyen, güzel karşıtı. "Kız öyle müstesna bir güzelliğe sahip olmamakla beraber çirkin de değildi." - H. R. Gürpınar
Yukarıdaki sözlük alıntısı, daha önce kadını “müsait” ve “kirli” kavramlarının tarifinde kullanarak kendine müstesna bir yer edinen Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünden. Bakınız “çirkin”i de kadın üzerinden ne güzel tarif etmişler. Kadın dediğin boş bir kaptır zaten, içine ne koyarsan öyle tarif edersin, olur biter. Kabın kendini tarif edecek hali yok ya!
Dil, düşüncenin ve dünya görüşünün iletişim aracı olarak tanımlandığına göre, ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü “erkek” koşullarda, bu tarifler hala canımızı yakıyor ama artık şaşırtmıyor.
Ha, bu ülke hep erkekti, hiç kadın olmadı, o ayrı konu. Lakin son dönemde dayanılabilir limitlerin ötesine geçen testosteron düzeyi, havayı daha fazla solunamaz hale getirdi, getiriyor.
Dil politiktir dedik ya, TDK’nın 1983’te yayınladığı sözlüğe bakınca, çirkin kelimesinin aynı şekilde tanımlanmakla birlikte, örneğin farklı olduğunu görüyorsunuz. 33 yıl önceki baskıda, Oktay Akbal’dan bir cümle seçilmiş: “Yoksunluk, yoksulluk yaygınsa, mutlu bir azınlığın en üst düzeyde yaşaması çirkin kaçar”. Sık sık “80 darbesinde bile böyle şeyler olmadı” diyoruz zaten bu aralar, tekrara düşmeyeyim.
Bu hafta TBMM’de de düzeyi yerlerde sürünen bir çirkin tarifi yapıldı. Hepimizin malumu, ama AKP milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile HDP milletvekili Meral Danış Beştaş arasında geçen tartışmayı bir kez daha hatırlayalım:
H.Ç. - Ben senin çirkinliğine bir şey diyor muyum! Çirkinliğine bir şey diyor muyum ben senin!
M. D. B. - Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde…
H. Ç. - Ahlaksız!
M. D. B. - Ahlaksız sizsiniz!
H. Ç. - Ben senin çirkinliğine bir şey diyor muyum!
M. D. B. - Siz en büyük ahlaksızsınız ve terbiyesizsiniz biliyor musunuz!
H. Ç. - Çirkinliğine bir şey diyor muyum ben senin!
H. Ç. - Gülmeme takmışsın, çirkin şey!
Çavuşoğlu, Beştaş’a TBMM salonunda “çirkin şey” diye bağırırken, ona kadın olduğunu hatırlatıyor aslında. Bu ülke dev bir Tophane kahvehanesi haline geldiğinden kadın evi dışında her yerde yadırganıyor. Evindeki kadının ölmesi de yadırganmaz oluyor.
Oscar Wilde ile Oscar ödülleri arasındaki farkı bilmeyen zihniyet, bir kadınla girdiği tartışmada kadını alt etmek için ancak bu kadar bir argüman geliştirebiliyor: “Çirkin şey”. Tekrar söylüyorum, burada aslında Beştaş’a “kadınsın” deniyor. “Hem de çirkinsin”.
Çavuşoğlu’nun yüzünde ergenlik sivilceleri yok ama ergenliğin ebedi lanetine uğramış olabilir. Çünkü en son ortaokulda duymuştum bu türden bir argümanı.
Hepimizin (kadınların) çirkin ilan edilmekle arasında ince bir çizgi var ve o çizgiyi erkekler, kendilerini yetersiz hissettikleri, kadının karşısında eksik kaldıkları, özgüvenlerinin sarsıldığı, sözünün yetmediği yerden çekiyor.
Böyle ülkeye böyle vekil, böyle TDK. (BT/EA)