Seçim günü öğlen saatlerinde küçük oğlum dokuz yaşındaki Dengin'le Şair Sırrı Hanım İlköğretim Okulunun avlusundayız. Seçime çok yoğun bir katılım var. Diyarbakır ve bölge açısından sonuçları bir hafta önceden Newroz günü Kürt halkı tarafından ilan edilmiş, ilanı hâla askıdan indirilmemiş ve adeta “resmi onay” prosedürünü bekleyen bir hâl içindeyiz.
Seçim günü seçim sonuçlarından emin olmamla birlikte Kürtlerin ünlü bir sözüne kısmen pay ayırıyor ve kendime “Bextê Romîyan Tunneye” diye içimden geçiriyorum. Bunca yıllık hayatımızdan öğrendiğimiz bir şey varsa o da devlete güvenmemek gerektiğidir diyorum kendime.
Sonra oy kullanacağım okula ad olan Şair Sırri Hanım'ı düşünüyorum. Diyarbakır’ın 1800’lü yıllarda yaşamış (1814-1877) kadın şairini. 160 sene önce oğlunu bir Newroz günü yitiren Şair Sırri Rahile Hanım, çocuğunun ölümü üzerine yazdığı şiirinin bir bölümünde diyor ki;
“Salâdır ehl-i aşka cem’olup divanı görsünler
Saray- halvete hükmeyleyen sultânı görsünler
Melâmet hırkasında gizlenen üryânı görsünler
Hele vaktim yok imdi SIRRÎ Sûzânı görsünler
Benim gönlüm kızılgül goncesi veş dopdolu kandır
Açılmak ihtiyâr etmez eger yüzbin bahâr olsa.”
Doğrusu bu haleti ruhiye içinde sandık başına Dengin'le gidiyoruz. Seçime katılım çok yüksek. Sıramız geldiğinde Dengin benim yerime kızıl “gül” koncasının altındaki yuvarlağa sırasıyla mührü basıyor. Sonra çıkıyoruz. Gün boyu şehrin nabzını ölçüyorum değişik mekânlarda, DTP’de, gazete bürolarında, sokaklarda, caddelerde, yoğun gündemin tartışılıp konuşulduğu dost ortamlarında, kafelerde…
Akşam ilk sonuçlardan sonra hızla alelacele ilk izlenimlerimi yazıp yolluyorum. Sonra seçimin ertesi günü yani 30 Mart sabahı bir başka haleti ruhiye ile bir önceki günün tatlı ve yoğun yorgunluğu ile bir de Kızıldere’nin 37. yıldönümünün hüznü ile oturuyor ve içimden geldiği gibi kısmen de duygusal bir iklimle yazıyorum…
Sonuçlara bir kez daha genel olarak bakıyorum. Seçimlere bir ay kala yakın dostlarla konuşurken AKP yüzde 40'ın altına düşecek yüzde 38 oy alacak demişim, 39’da kalmış. Bir buçuk ay önceki yazımda “Bırakın AKP’nin Diyarbekir, Dersim, Batman’ı almasını; elindeki Van ve Siirt’i de kaybedecek.” demişim. Öyle de oluyor nitekim. En az seksen yerde belediye başkanlıklarını alır, demişim, 99 yerde belediyeleri alıyor DTP. Diyarbakır dâhil biri büyükşehir olmak üzere sekiz şehir Demokratik Toplum Partisinin. 50 ilçe, 41’de beldede DTP seçim kazanmış. Kaybettiği yerlerde de oy oranını en az birebir arttırmış. Al sadakanı çal başına diyor Kürt Halkı. Yüzde seksenle DTP diyen Hakkâri, yüzde 66 ile DTP diyen Diyarbakır aslında "ya sev ya terket"çilere bu topraklar kimin, ülke kimin mesajını da yüksek sesle veriyor.
Şimdi artık halktan alınan mesajın ard okumalarını yapmanın zamanıdır.
Demokratik Toplum Partisi aldığı bu başarılı sonuçla psikolojik ve moral bir üstünlük sağladı. Türkiye’nin siyasal parti yelpazesinde son üç seçimdir aldığı istikrarlı oy oranı ile 4 partiden biri olduğunu gücüyle kanıtladı. Ve bu kanıtlamayı kanımca bir “Kürt Partisi” kimliğiyle ispatı vücut etti. Osman Baydemir gibi Kürt siyasetinin çıtayı hayli yükselten yeni figürüyle resmi ideolojinin siyasal retoriğini alaşağı eden bir Kürdî kazanımı hem Kürt halkına hem de Türkiye demokratik kamuoyuna kanıtladı.
Evet tam da şimdi doğru okumaların zamandır. Kürtler, özellikle de bölgedeki Kürtler büyük çoğunlukla Kürt Kimliği bağlamındaki DTP siyasal performansına evet dedi. Demokratik Toplum Partili olmayan bireysel ya da etki gücü hayli zayıf kimi örgütlü ya da değil Kürtler de bu seçimde esen bu Kürdî rüzgâra kapılarak DTP’nin Kürdi siyasetine “Evet” dedi. Ve DTP’ye adeta Kürdi manada şu mesaj da verildi. Kürt evinin “büyük ağabeyi” sensin, Kürtlerin iç birlikteliğini de sen sağlarsın. ‘Bugüne kadar az da olsa hâla DTP dışında kalmış ve çözümü başka yerlerde aramayı düşünmüş Kürtlerin de hane halkından sayılması artık gündeme gelsin’ dendi.
Hatta önceki seçimde AKP demiş birçok Kürt de oylarıyla bu mesaja gönül ortağı oldu. Çünkü gördü ki; bölgede AKP ile DTP dışında parti yok. Fiilen de diğer partiler seçimlere katılmıyor. Devlet bütün kurumlarıyla ve bütün gücüyle bölgede AKP diyor. O halde karşı safta olmak yani DTP’yi kucaklamak gerek…
Bir başka yönüyle de Demokratik Toplum Partisine oy veren Kürt Halkı, Adalet Kalkınma Partisinin şahsında resmi ideolojinin tüm muktedirlerine mesajını açık ve net olarak bir şeyin altını çizerek bütün seçim boyunca da seslerini bir hayli yükselterek veriyor: “PKK’siz çözüm mümkün değil. Hiç kimse bunu aklından dahi geçirmesin.”
Diyarbakır gibi Kürtlerin kalbi, Kürt halkının kâbesi olan kadim şehirde sadece kimlik siyaseti ile değil aynı zamanda hizmet faktörü ile de alternatif yaratılabileceğinin “Biz de varız” denebileceğinin mesajını verdi Kürt Halkı. Üstelik bu mesajı alenen kimlik siyaseti yapan ve sevmiyorsanız gidin diyen Başbakan Erdoğan’a karşı verdi.
Siyasal performansı hayli yüksek bölge düzeyinde katılımı çok coşkulu bir seçim dönemi yaşatıldı bilcümle Kürt halkına. Kürtçe dilinde ısrar ettiği için görevden alınan ve devletin adeta bir onur meselesi sayarak seçilmemesi için bütün gücünü seferber ettiği Diyarbakır Sur Belediyesinin azledilmiş başkanı Abdullah Demirbaş seçim boyunca Kürt Dilinde Hizmet edeceğinin altını çizerek bir kez daha hem de yüzde 64’le seçimi kazandı. Kadın kimliğiyle mahpuslardan, mücadelenin ateşinden süzülüp gelmiş bir kadın Yüksel Baran Diyarbakır Bağlar’da yüzde yetmişlere varan oy oranıyla seçim kazandı. Hakeza Selim Kurbanoğu, Zülküf Karatekin de beldeleri Yenişehir ve Kayapınar’da seçimi kazanarak fark attı.
Baydemir temsili ve karizmatik kişiliğiyle seçim süresince başkanı olduğu şehri Diyarbakır’dan çok, bütün bölgenin mitinglerine koşarak seçimin Kürtler lehine sonuçlanan büyük başarısının altına kalın kalemle imzasını atanlardan oldu. Elbette Kürtlerin gönlünde her zaman seçilmiş ve mağrur duruşlarıyla taht kurmuş gönül insanları Leyla Zana ve Hatip Dicle seçimin bir başka yürekli şahsiyetleri olarak hak ettikleri yeri aldılar. Demokratik Toplum Partisinin eşbaşkanları Ahmet Türk ve Emine Ayna ile onlarla birlik tüm siyasal kadro büyük performs gösterisinde bulunarak, bu çabayı görmezden gelen egemen medyaya rağmen “Kürtler de var” dediler Kürt halkının şahsında.
Kürtler, Türkiye Demokratik Kamuoyuna altı kalın kalemle çizilecek bir mesaj da verdiler. Türkiye Demokrasisinin onurlu ve saygın teminatıyız. İşte kanıtı. Steril ve korunaklı temsili modeller yaratıyoruz. Bizi Kürt halkının gözünde ve ruhunda saygın olan değerlerimizden, Kürt Özgürlük Hareketinden koparmaya, uzaklaştırmaya ve bizi istediğiniz gibi yönlendirmeye kalkmayın. Israr ederseniz bu kopuşu getirir. Rengimizi size bir kez daha kendi coğrafyamız üzerinden gösteriyoruz. Sarı, yeşil ve kırmızı… Ama beyazın olanca paklığı, parlaklığı ve barışı simgelemesi adına ve aşkına…(ŞD/EÜ)
ŞEYHMUS DİKEN'den
Herkes Kendi Rengiyle Boyadı Kendi Coğrafyasını!
Kürtler, Türkiye Demokratik Kamuoyuna altı kalın kalemle çizilecek bir mesaj da verdiler. Rengimizi size bir kez daha kendi coğrafyamız üzerinden gösteriyoruz. Sarı, yeşil ve kırmızı. Ama beyazın olanca paklığı, parlaklığı ve barışı simgelemesi adına ve aşkına.
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
ilgili haberler
diğer yazıları