Düşünmekten ve düşündüklerini söylemekten imtina etmeyen bir insanı hapse atabilirsiniz ama düşünmesini ve üretmesini engelleyemezsiniz. Mapushane yazıları, edebiyatı ve "görülmüştür" damgalı mektuplar bunun örneğidir.
Füsun Erdoğan’ın “İkizim Yeşil Erik Dalı / Hapishaneden Sevgiliye Mektuplar” adlı kitabı bu örneklerden biri.
“Mektup vardı eskiden, postacının yolunu beklerdik”, dijitalleşen dünyada sık duyduğumuz bir cümledir. Oysa mektup hala var, hapishanenin soğuk duvarlarını aşan, insanı hayata bağlayan bir güzelliği var; üzerinde soğuk "Görülmüştür" damgasına rağmen hem de...
“Mahpus mektupları mühimdir; hele de sevgiliye yazılmışsa…”
Dersim Yayınları’ndan çıkan kitabın önsözünde Nadire Mater böyle diyor:
Füsun Erdoğan 8 Eylül 2006’da gözaltına alınıp tutuklanmıştı. "Özgür Radyo" Genel Yayın Koordinatörü’ydü o dönem. Dört gün gözaltında kaldı. Tutuklanma tarihi bu ülkenin muhaliflere yaptığı kötü bir yaka gibiydi: 12 Eylül.
4 Kasım 2013’te müebbet aldı. Dosyası Yargıtay’a gitti. O sırada Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) kaldırıldı; uzun tutukluluk meselesinin çözülmesi için kanunda değişiklik yapıldı. Dava Yargıtay’dan döndü, dosya ÖYM’ler kaldırıldığı için bir ağır ceza mahkemesinden diğerine savruldu durdu. Yargılanma sırasında tutukluluk süresi 5 yılla sınırlandırılmıştı; ama Füsun Erdoğan hapishanede neredeyse 8. yılını dolduruyordu ki, tahliye edildi.
Gelelim mahpusluk günlerine söz yine Nadire Mater’de:
“Füsun’un hapishane macerası bildik bir seyir izlemedi. Sevgilisiyle tutuklandı. 18 Mart 2011’de bianet’te ‘Füsun Erdoğan’dan ‘Görülmüştür’ Mektuplarını’ yazmaya başladığında dört yıl, beş ay, 19 gündür hapisteydi. Yedi yıl, sekiz ay mahpusluk yaşadı. Füsun sevgilisi/eşi İbrahim’i görmek, İbrahim ile telefonlaşmak için çok mücadele etti, aynı hapishanede kalma ve de telefonlaşma hakkını kazandı. Sevgilisi daha önce, 17 Mayıs 2011 tarihinde tahliye edilince Füsun’un şansına yine beklemek düştü.
“Görülmüştür Mektupları’nın peşine bu kez ‘Sevgiliye Mektuplar’ takıldı. Füsun bianet’e içeriden 182 ‘mektup’ yazmış, Sevgili’ye de 44 mektup. Hep mektup mu yazdı demeyin. Hınzırca, ‘bir ‘Sevgiliye Mektuplar’ daha’ dercesine göz kırpan Rosa’yı da yazdı: Kadın Önderleşmesinde Rosa Luxemburg. Hapis günlerinin eseri kitap 2013’te Belge Yayınları’ndan çıktığında Füsun halen hapisteydi.
TIKLAYIN - “Her Devrimcinin Bir Rosa’sı Vardır”
Sözün özü Füsun Erdoğan 7 yıl 8 ay boyunca vaktinin önemli bir kısmını yazmaya adadı; ve mektuplar yoluyla mesleğinden, düşüncelerinden ve sevdiklerinden kopmadı.
Mektup yollamak kadar mektup almak da ömre ömür katar hapishanede, lakin Füsun Erdoğan sevgilisine yazdığı 44 mektubun hiçbirine yanıt alamadı. Çünkü bunlar gönderilmeyen mektuplardı. Bu kitapta okuyacaklarınız üzerinde “Görülmüştür” damgası olmayan türden mahpushane mektupları. Füsun Erdoğan’ın duyduğu sevginin olduğu kadar direncin de öyküleri.
Nasıl mı? İlk mektubun birkaç satırıyla bitireyim yazıyı; gerisini kitaptan okursunuz:
İkizim Yeşil Erik Dalı, Biricik Sevgilim,
Koğuş nöbetçisiydim bugün. Hapishane yaşamının yoğunluğunu bilirsin. Kahvaltı hazırlanması, belirlenmiş alanların temizliği, mazgala bakmak, karavana verip almak, her öğün yemek masasının hazırlığı, bulaşıkların yıkaması vb. işler işte.
Koğuş nöbeti mezar sessizliğini kuşanmış hafta sonuna denk gelince mazgal pek hareketli olmuyor. Aralarda gazete ve kitap okumaya, hatta mektup yazmaya bile zaman bulabiliyorsun. Cumartesi günleri bianet için haftanın “Görülmüştür” yazısını hazırlıyorum. Akşamlan da erkenden 22.00 randevusuna gelip sunu mektup yazdığımı biliyorsun.
Gardiyanlar biraz önce akşam sayımını aldılar. Ve ben hemen kurulu saat gibi üst kata çıktım. Radyomu açıp kulaklığımı taktım. Seninle baş başa geçireceğim saatler için çalışma masasının başındayım. Ömrücan, beton ve sıcak bulamacı, bunaltıcı pis bir hava var. Gün boyu emdiği sıcağı kusuyor beton. Bazen nefes almakta zorlanıyor insan. Bir de nöbetçi olmanın giderek artan ve bütün bedenimden fışkıran yorgunluğu hissettiriyor artık kendisini.
Ranzaya uzanıp radyo dinleyerek kendimi seninle iç sohbetlere versem, yarım saat bile direnemem. Sıcağın ve yorgunluğun dayanılmaz çözücülüğüyle sızıp kalırım. Bilsem ki rüyamda seni ve Akocanı göreceğim, tabii uyandığımda da hatırlayacağım!.. Hemen uykunun kollarına bırakırdım kendimi.
Ah be Ömrüm! İnsan mahpusta olunca ve bir de ayrılığın, hasretin en ağırını, katmerlisini çekince, sevdiceğini rüyasında görmek bile büyük bir mutluluk oluyor. Ve ben bir tanem, yıllardan beri sabah uyandığımda gördüğüm rüyaları genellikle hatırlamıyorum. Şanssızlık ya da terslikler başlayınca, birbiri ardına dizilirmiş derler ya! Bizimki de o hesap.
Füsun Erdoğan hakkındaGazeteci, radyocu. 1979 yılında AKA Ajansta gazeteciliğe başladı. 1982 yılında Hollanda’ya yerleşti. Dil eğitiminin ardından başladığı üniversite eğitimini yarım bırakarak Türkiye’ye döndü. 1989-1995 yılları arasında çeşitli gazete ve dergilerde editörlük yaptı, yazıları yayımlandı. 1995 yılında İstanbul Özgür Radyo kurucuları arasında yer aldı. Tutuklandığı 12 Eylül 2006 tarihine kadar aynı radyoda Genel Yayın Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1997 yılında başlayan Bağımsız İletişim Ağı’nda (BİA) Proje Yürütme Kurulu ve BIA2 projesinin Danışma Kurulunda yer aldı. 2011 Mart’ından itibaren tutukluluğu sürecinde bianet için ‘Görülmüştür” damgalı, hapishane güncel yazıları yazmaya başladı. 2013'te Belge Yayınları’ndan “Kadın Önderleşmesinde Rosa Lüksemburg” isimli kitabı yayımlandı. 8 Mayıs 2014’te tahliye edildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin düzenlediği 2009 Ayşe Nur Zarakolu Düşünce Özgürlüğü Ödülü ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2013 Basın Özgürlüğü Ödülü’ne layık görüldü. Kasım 2014’ten bu yana bianet.org’daki yazılarını, “Dışarıdan Mektuplar” adıyla sürdürüyor. |
Künye
İkizim Yeşil Erik Dalı-Hapishaneden Sevgiliye Mektuplar, Füsun Erdoğan, Dersim Yayınları, Ocak 2018
(HK)