Uzun süredir gündemimizi meşgul eden bir mesele var: 30 Mart 2013 yerel seçimleri. Yerel seçimler başlığından daha da özele inersek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı diyebiliriz. Herkes aynı sorunun cevabını merak ediyor: siyasi partilerin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı kim olacak?
AKP’nin ve MHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayını pek merak eden yok.
HDP açısından Sırrı Süreyya Önder mi aday olacak yoksa başka bir isim mi aday olacak? Sorusu cevabını arıyor. Sırrı Süreyya Önder aday olsa da olmasa da HDP’nin seçmen kitlesi açısından pek bir değişiklik olmayacaktır.
AKP, MHP ve HDP’de aday tartışması çok yapılmasa da CHP açısından mesele gittikçe karmaşıklaşıyor.
CHP açısından Mustafa Sarıgül mü aday olacak, Gürsel Tekin mi olacak yoksa başka birisi mi aday olacak soruları cevap arıyor. Ancak meselenin kilitlendiği yer Mustafa Sarıgül’ün adaylığı. Hatta Mustafa Sarıgül’ün adaylığının sorulmasından Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile yaka silktiği bir söylenti olarak dolaşıyor.
Gürsel Tekin geçen pazar ¨İstanbul’un kurtuluş gününde¨ İstanbul’u kurtaracağı iddiasıyla büyükşehir belediye başkan adayı olduğunun sinyalini verdi. Ancak adaylık sinyalini verirken Mustafa Sarıgül’ün Gezi Parkı Direnişi’ne yeteri kadar destek vermediğini ima ederek, “Gezi Parkı ruhu da arkamda” dedi. Gürsel Tekin’in açıklamasıyla Mustafa Sarıgül, CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yapan birisi tarafından Gezi Direnişi’ne destek olmamakla itham edilmiş oldu. Mustafa Sarıgül’ün ileride adaylığı kesinleşse de, Gürsel Tekin onu desteklemek zorunda kalsa da bu cümle kayıtlara geçti.
Mustafa Sarıgül ise, Gürsel Tekin’e cevap vermekte gecikmedi ve şöyle dedi, "Gezi olaylarının birinci gününden itibaren oradaydım. Ben kendim düzenlemediğim hiçbir mitinge gitmem. Eğer oraya sık gitseydim gençlerin emeğine saygısızlık olurdu. Biz orada belediye olarak görev aldık. Bu suçlamalar oradaki arkadaşların emeklerine de saygısızlık anlamına gelir." Mustafa Sarıgül de, bu açıklamasıyla direnişe ¨Belediyecilik¨ anlamında destek verdiğini açıklamış oldu. Hem zaten niye gitsin? Kendisi örgütlemedi ya! Yine de bu açıklamasıyla Gezi Direnişi’yle bağları olduğunu ya da direnişe karşı olmadığını anlatmaya çalıştı.
Oysa tartışmanın kendisi epeyce yersizdi. Gezi ruhu herhangi birimizin arkasına alacağı bir şey değil.
Durumu HDK Milletvekili Sırrı Süreyya Önder İstanbul’da 22 Haziran günü yapılan, Barış süreci ve Gezi Direnişi adlı toplantıda çok güzel özetlemişti, ¨Eskiden şöyle bir kapışmamız vardı, ‘yaşasın falanca direnişimiz’ diye birbirimizi yerdik. Ege’de olan Tariş direnişi de böyleydi. Tariş direnişi senin miydi, benim miydi diye birbirimizi öldürdüğümüzü biliyor musunuz? Evet, Tariş Direnişi senin miydi benim miydi diye birbirimizi öldürdük. Şimdi de Gezi Direnişi gibi bir direnişe ‘yaşasın şanlı Gezi Direnişimiz’ diyerek aynı şeyi yapıyoruz. Direnişi anlamaya, kavramaya dönük çabamız bu kadar yüksek mi onu bilmiyorum!¨
Gezi ruhu eşitlik ve özgürlük talebinde bulunan herkesin, kendi aralarında herhangi bir ayrım gözetmeden, herhangi bir tartışmaya girmeden, örgüt ayrımı dahi gözetmeden bir arada ortaklaşa mücadele etmesinden başka bir şey değildi. Örgütlere üye olan insanlar dışında, örgütsüz insanların daha yoğun olduğu bir direnişi herhangi bir örgütün, herhangi bir belediye başkan adayının sahiplenmeye kalkmasının bir karşılığı yok. Bu anlamda yaşasın Gezi Direnişimiz ya da Gezi ruhu benim arkamda gibi cümleler direnişe haksızlık etmekten başka bir anlam ifade etmiyor.
Gezi ruhu onu tekrar canlandıracak insanlar ve örgütler için orta yerde duruyor. Eşitlik ve Özgürlük mücadelesini büyüterek, bu mücadeleye omuz vererek gezi ruhunu var edebiliriz ve ancak parçası olabiliriz, direnişe sahip çıkmaya ya da direnişi arkasına almaya kimsenin gücü yetmez.
İnsanlara iş başvurularında bile ¨Gezi Direnişi’ne katıldınız mı?¨ diye sorulurken, insanlar direnişe katıldıkları için işlerini kaybederken; birileri ölür birileri mahpus yatarken direnişi mülk edinmeye kalkmak abesle iştigal olur.
Gezi Direnişi’ni hep birlikte yarattık, bırakalım öyle kalsın, hepimizin önünde dursun. (AS/EKN)