Demek ki herşey bir "savaş oyunu"ymuş. Aslında camiler, bombalanmayacak, "irtica" askeri müzeye saldırtılmayacak, El-Kaide ve PKK'nın sivil halka saldırması temin edilmeyecek, jet uçakları düşürülmeyecek, insanlar tutuklanıp stadyum ve spor salonlarına doldurulmayacak, gazeteciler, "bizden" ve "onlar"dan diye ayrılıp birinciler kullanılmayacak, ikinciler ezilmeyecekmiş. Bunların hepsi Taraf'ın "yalan"larıymış.
Genelkurmay Başkanlığı'nın bugün yaptığı açıklamaya göre gazetede yazılanların hepsi aslında bir "planlı tatbikat"mış, yani Genelkurmayımız vatanımızın maruz kalması olası "dış tehdit" karşısında en olmayacak ihtimali, Silahlı Kuvvetler'in bir darbeye girişmesi ihtimalini bile hesaba katmış.
Uzun lafın kısası, şunu diyor Genelkurmay başkanlığı: "Velev ki -Taraf'ın yayınında dendiği gibi- TSK içinden şu kadar general ve albay, şu kadar sivil vatanseverle elele bir darbe girişiminde bulunmuş olsun, anayasal rejimimizin buna dayanıklılığını sınayan bir 'planlı tatbikat' yapıyordu silahlı kuvvetlerimiz, yani aslında gördüğünüz şeyler bir savaş oyununun yansımalarıydı".
Eminim bütün "planlı tatbikatlar" gibi bu "Balyoz" tatbikatı da başarıyla, yani mavi kuvvetlerin kırmızı kuvvetler karşısında "bütün hedefleri ele geçirmesi"yle son bulmuş ve kayıtlara geçilmiştir.
Madem olan oldu herşey ortaya döküldü, "bilgi kirliliği" yaratıldı bir kere, benim Genelkurmay Başkanlığımızdan "istirham"ım şu: Alsın eline hakikatin süpürgesini ve bu kirliliği ortadan kaldırsın. Desin ki bizlere "Evet Silahlı Kuvvetlerimiz bu tatbikat çerçevesinde böyle bir darbe teşebbüsü olursa, 'İç Hizmet Kanunu'nun kendisine verdiği yetkiye dayanarak, darbecileri kıskıvrak yakalayabileceğini, kan dökmelerine fırsat vermeden saf dışı edebileceğini, yurttaşlarımızın özgürlük ve haklarını güvenceye alabileceğini bir kere daha sınamış ve bu sınavdan başarıyla çıkmıştır. İçiniz ferah olsun, vesaire..."
Değilse, Genelkurmayımız'ın "Balyoz"un mahiyeti konusunda "aklımız ve vicdanımız"a müracaattan başka bir yol araması daha yerinde olur. Aklımız ve vicdanımız 12 Eylül'de "Bayrak" harekatını icra eden meslektaşlarının açtığı derin yaralarla öylesine meşgul ki, Silahlı Kuvvetlerimiz'in vicdanını rahatlatmak işini üstlenemiyoruz, ne yapalım.
Düzgün bir açıklama yapmak çok mu zor gerçekten? Yoksa Genelkurmayımız, kağıt üstünde de olsa bir darbe bastırmış olmakla övünemeyecek kadar mütevazı ya da mahcup mu? (AH/EK)