* * *
Ülkemizde de, dünyada da tüm canlılar için son yıllarda giderek artan küresel bir ihtiyaç, “dayanışma”. İnsanlar için olduğu kadar öteki canlılar için de yaşamsal önemde. Zeynep Cemali Öykü Yarışması için geçen yıl 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerinden “dayanışma” öyküleri yazmalarını istemiştik, Ocak ayının ilk günlerinden başlayarak ülkenin değişik köşelerinden yine öyküler yağdı Günışığı Kitaplığı’na ve Mayıs ayı ortasında yarışmamız yedinci kez sonlandığında, okunacak 500’e yakın öykü birikmişti.
Hep önemli bulduğumuz karşılaştırmayı en başta yapayım: Evet, devlet okullarından ve özel okullardan katılım bu yıl da birbirine yakındı; ancak, öykülere bakıldığında, özel okullarda edebiyata ayrılan zamanın daha nitelikli olduğu görülüyor.
Bu yıl yine 6. ve 7. sınıfların ilgisi yoğundu ve tabii, sınava hazırlanan 8. sınıflardan, öbür sınıfların yarı oranında öğrenci zaman ayırabilmişti öykü yazmaya.
En çok öykü yollayan iller, hep olduğu gibi, İstanbul, Ankara ve İzmir’di. Manisa ve Muğla’dan öğrencilerin her yılkinden fazla öyküyle katılması sevindirdi. Yedi yıldır öykü yazmayan illerin –Amasya, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Çorum, Hakkâri, Iğdır, Kırşehir, Siirt, Sinop– ve az sayıda öyküyle katılımını hayli çekingen bulduğumuz Adıyaman, Artvin, Gümüşhane, Kars, Kilis, Şırnak, Tunceli, Uşak gibi illerin de 2018’deki yarışmada bizleri şaşırtmasını hevesle bekliyoruz.
“Dayanışma”yı öyküsünde anlatmayı başaran öğrencilerimiz bu yıl da yine usta edebiyatçıların –Faruk Duman, Feridun Andaç, Gaye Boralıoğlu, Müge İplikçi ve benim oluşturduğumuz seçici kurulun değerlendirmesiyle belirlendi. İlginç öykülerin arasından, dört gencimizin öyküleri bu yılın ödüllerini almaya değer görüldü.
Eşit ödüller alacak bu dört gencimiz: TED Ankara Koleji’nin geçen yıl 8. sınıf öğrencisi olan Asya İnce (öyküsünün adı Rüzgâr); ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Ortaokulu’nun geçen yıl 7. sınıf öğrencisi olan Ekin Toygur (Denizlerin Avcıları); Ordu, Çayırkent Şehit Nevzat Çatık Ortaokulu’nun geçen yıl 6. sınıf öğrencisi olan Fatma Vural (Kuyu) ve Diyarbakır, Özel Ortadoğu Koleji’nin geçen yıl 6. sınıf öğrencisi olan Pelin Biçen (Sözcüklerin Dayanışması). Öğrencilerimizi candan kutluyoruz.
Her yıl olduğu gibi, dereceye giremese de, seçici kurul üyelerinin dikkatini çeken yedi öykü, Ödüllü Öyküler Kitapçığı’nın “Okumalık Öyküler” bölümünde yer almaya hak kazandı. Samsun, Mersin, İstanbul, Denizli, Gaziantep ve Diyarbakır’dan öykü gönderen, yazar adayı gençlerimizi de kutluyoruz.
Gençler kimlerle dayanışmayı önemsiyor?
Umut ettiğimiz gibi, bu yıl “dayanışma” temasına bağlı yazan gençler, hem insan yaşamındaki, hem hayvanların ve bitkilerin yaşamındaki dayanışma olasılıklarını, ilginç kurgularla öyküleştirmiş. Büyük çoğunluğun, insanın insanla dayanışmasını temel aldığını hemen belirteyim. Ancak buna rağmen, günümüzün kâbusları gençlerimizde bir dayanışma çığı yaratamamış görünüyor. Evliliğe zorlanan çocuklar için, kadına uygulanan şiddet için, kentsel dönüşüm bahanesiyle kentleri yaşanmaz kılan sinsi betonlaşma için ne yazık ki dayanışamamış gençlerimiz.
Özellikle aile içinde ya da kardeşler arasında dayanışmayı konu almış 40 dolayında öykü okuduk. Komşular arasında dayanışma, 30’dan fazla öyküye konu olmuş. Yaşlılara, hastalara elbirliğiyle bakmayı işleyenlerin yanı sıra 40’tan fazla öyküde çeşitli sağlık nedenleriyle dayanışmayı önemsemiş genç yazarlar. Yeşil alanlar için dayanışma 15’e yakın, barış için dayanışma 10’a yakın öyküde, şiddet görenle dayanışma ise ancak 7-8 öyküde işlenmiş.
Ülkenin her köşesinden gençlerin en çok önemsediği, yazmayı yeğlediği dayanışma, arkadaşlar arasında. 100’ün üzerinde öykü, arkadaşlık bağlarını esas almış. Şaşırtıcı bir sonuç değil bu yaşlardaki yazarlar için elbette. Ancak, şaşırtıcı olan, dayanışmayı, muhtaç olana yardım etmek, büyük bir iyilik yapıp gönenmek olarak düşünen öğrencilerin azımsanmayacak sayıda oluşu. Bir o kadar öykü, neredeyse sadece iyilik yapmak üzerine kurgulanmış, bir o kadarı da dayanışmanın “elbirliği etmek” gerektirdiğini unutuvermiş ya da gözardı etmiş. Üstelik, kocaman yardımları bir sefer yapınca, yaşamlar toptan kurtulur diye umut etmiş gençler. Günümüzün sosyal deformasyonu “sadaka kültürü” ortaokullu gençlerimizin zihinlerinde bile yer ediyor diye mi okumalıyız bu sonuçları!
Çocukluk, gençlik ne güzel şey; bir ay çalışıp topladığı parayla bütün maddi sorunlarını çözebiliyor ya da yeterli para buldu mu, en ölümcül hastalığı bile yenmenin mümkün olduğu umudunu taşıyorlar. Geçen yılların öykülerinde de okumuştuk bu umutları, bu yıl da benzerleri sıkça çıktı karşımıza.
Ülkenin neresinde, hangi kültür içinde yaşıyor olursa olsun, dijital iletişimden yararlanıyor gençler ya da onlara anlatılanları gönül gözüyle dinliyorlar ve doğal olarak, pek çok olaydan benzer oranlarda etkileniyorlar. Örneğin, down sendromlu koşucu çocukların yarış sırasında yere kapaklanan arkadaşlarını fark edince, yarışmayı bırakıp, ona yardım için geri döndükleri videodan hepimiz gibi etkilenmişler; Hatay, Diyarbakır ve Muğla’dan, özellikle bu konuyu işlemiş öyküler geldi.
İstanbul’un Beykoz semtinde bir kuyuya düşen ve uzun kurtarma çalışmaları sonucu çıkarılabilen köpeğin haberi de iki ayrı öyküye konu olmuş. İşte bunlardan biri, Ordu’nun dağ köyünde yaşayan ve Çayırkent Şehit Nevzat Çatık Ortaokulu’nun geçen yıl 6. sınıf öğrencisi olan Fatma Vural’ın, kurtarıcıları tarafından Kuyu adı verilen köpeğin gözünden yazdığı, aynı adı taşıyan etkili öyküsü, ödüle değer bulundu.
Anne baba kaybı, yoksulluk, ölümcül hastalıklar ve savaş... Çocuklarda travma yaratması kaçınılmaz bu küresel, toplumsal ve bireysel kâbuslar “dayanışma” öykülerinde de önemli oranda yer bulmuş. Onlarca öyküden, “Yaşam çok adaletsiz!” haykırışı yansıyordu. 70’ten fazla öykü, ebeveynini yitiren bir kahramanın hayatına ilişkindi. 40’tan fazla öyküde yoksulluğun acılarını, 16 öyküde de yetimhanede büyüyen karakterleri okuduk. Aile içi şiddeti irdeleyen 10, akran zorbalığını sorgulayan 11 öykü saydık.
2017’nin bir başka ödüllüsü, Diyarbakır Özel Ortadoğu Koleji’nin geçen yıl 6. sınıf öğrencisi Pelin Biçen de “Sözcüklerin Dayanışması” adlı öyküsünde, kaybından kaygı duyduğu yaşlı bir aile büyüğünün sırlarına ortak olan kahramanına, sözcüklerle dayanışmayı işaret etmiş.
Lösemi ve başka kanser türleri, tümör, koah ve benzeri kötü hastalıklar 50’nin üzerinde öyküde kahramanların kaderini belirlerken, 7 öyküde organ bağışı, 5’inde de pahalı ameliyatla kurtulma, “dayanışma”nın ana konusuydu. 25 öyküde trafik kazası acılara neden olmuş; 8 öyküde de intihar yaşanmıştı. Öte yandan, 40 dolayında öykü savaştan söz etmişti. 5 tanesi Çanakkale Savaşı’nın acılarını hatırlatmış, 10 öyküdeyse Atatürk anılmıştı. Bu yıl mültecilerden söz eden öykü sayısı nispeten azdı. 15 dolayında öyküden ancak 8 tanesi doğrudan bu acıyı ifade ediyordu.
Yazar olan ya da olmak isteyen 7 öykü karakteri varken, kitap okuyan karakterler 15’ten fazla öyküde yer almış yalnızca. Bu arada, 19 öykü yabancı bir ülkede geçiyor ya da yabancı isimli karakterlerle, 9 öykü de Suriyeli karakterlerle kurulmuş.
Başta da belirttiğimiz gibi, 500’e yakın öykü içinde yalnızca 2 tanesinde kentsel dönüşüm konu edilmişti ve yalnızca 6 öyküde ağacı, doğayı koruma mücadelesi vardı. Farklı illerden 6 öyküde çocuk yaşta zorla evlendirme, 2’sinde çocuk yaşta gebelik, öykünün çatısını oluşturmuştu. Bu kâbuslar için kitlesel gösteriler yapılan bir ülkenin gençleri, acaba neden bu konulara duyarsız kalmış. Bu konuların sorgulanmasını baskılayan eğitim sistemi mi, görmezden gelerek acıları halının altına süpüren aileler mi neden?
2017 ödüllülerinden ve TED Ankara Koleji’nin geçen yıl 8. sınıf öğrencisi olan Asya İnce “Rüzgâr” adlı öyküsünde, yaşadığımız bunca hoyrat dünyada deliliğe bir tür övgü dillendirmiş ki, anlatımıyla da etkileyici.
“Dayanışma”nın farklı türler arasında olabileceğini de düşünenler olmuş! Kuşlar arasında, ağaçlar arasında var saydığı dayanışmaları öyküleştiren gençlerin yanı sıra, kitaplar arasında ya da akreple yelkovan arasında, hatta Dünya ile öteki gezegenler arasında dayanışmanın da kurgulandığına rastladık. Fantastik ve bilimkurgu türünü yeğleyen bu öğrenciler, zoru seçtikleri için her zaman dikkatimizi çekiyor. ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Ortaokulu’nun geçen yıl 7. sınıf öğrencisi olan Ekin Toygur, “Denizlerin Avcıları” adlı öyküsünde, mitolojik Sirenler’i kurgusuna başarıyla harmanlayarak yarışmanın ödüllerinden birini kazandı.
2018 Zeynep Cemali Öykü Yarışması için de artık hazırlıklar tamamlandı. Seçici kurulunda yine, edebiyatımızın önemli ustalarından Çiğdem Sezer, Fadime Uslu, Semih Gümüş, Turgay Fişekçi ile ben görev alacağız. Raportörümüz Hande Demirtaş. Tema “kararlılık” ve kılavuz cümle de bu kez, sevgili Zeynep Cemali’nin, içinden Siyami adlı hınzır bir kedinin geçtiği öykülerini toplayan Öykü Öykü Gezen Kedi adlı kitabından: “Keçi inadı tutan çocuğa laf geçiremeyeceğini anlayınca sustu.”
Çocuklara laf geçirmek değil, onlara kulak vermek kıymetli. Sanal dünyaya kendilerini fazlaca kaptırdılar diye sürekli yakındığımız çocuklardan, gençlerden, bu yıl Zeynep Cemali Öykü Yarışması’na ulaşan 500’e yakın öyküde sadece 11 tanesi internetten söz etmişti. Okuyup yazmakla ilgilenen, edebiyata yakın duran bu gençler, dünyalarını pekâlâ dijitalin ötesine taşıyabiliyor demek ki.
Gelecek yıl da onlardan bu kararlılığı bekliyoruz. Malum, kararlılık çok geniş bir kavram, içinde hem inat hem direnme hem sebat barındırıyor ve istikrar, süreklilik anlamlarını da içeriyor. Bakalım bu denklemi gençler nasıl çözecek; kararlılığın, aslında kör inat anlamına kesinlikle gelmediğini, asıl kararlılığın hedefe ulaşmak, başarmak için belki de sorgulamak, yöntem değiştirmek, işbirliği yapmak gerektiğini dillendirecekler mi? Ve en önemlisi, barış ve adalet için kararlılık gösterecekler mi? Hevesle bekleyeceğiz... (MB/HK)