Milyonlarca kadın, hayatlarını sürdürmek ve kolaylaştırmak açısından kadın dayanışmasının vazgeçilmez olduğunu yaşayarak biliyorlar. Çünkü kadınlar, binlerce yıldır erkek baskısının ve şiddetinin egemen olduğu, eşitsiz toplumlarda yaşıyorlar ve varlıklarını sürdürebilmek için birbirlerine ihtiyaçları var. Kırda da, kentte de kadınlar arası dayanışma ağlarının varlığı gözlenebiliyor. Anneanneler ve başka kadınlar (bakıcılar, temizlikçiler vb.) olmasa kaç kadın dışarıda çalışabilirdi? Birlikte kahve içip dert dinleyecek kadın arkadaşları olmasa kaç kadın akıl sağlığını koruyabilirdi? Bu tür kendiliğinden oluşan dostluklar ve dayanışma, kadınların hayatlarındaki zorluklarla baş etmelerini kolaylaştırıyor ve özellikle duygusal boşlukları doldurabiliyor. Çünkü kadınlar birbirlerinin dilinden daha iyi anlıyor, ihtiyaçlarını biliyor.
Ancak, salt kadın olmaktan kaynaklanan dayanışma, var olan düzeni değiştirmeye yönelmez, onunla baş etmeye çalışır. Kadınlar, genel olarak ezilenlerin hep yaptığı gibi doğrudan ve açık değil, dolaylı ve örtük mücadele yöntemlerini yeğliyorlar, daha doğrusu karşılarındaki iktidarın gücü karşısında ister istemez “zayıfların silahları” denen bu tür yöntemlere itiliyorlar. Üstelik erkek egemenliği, bu kendiliğinden dayanışmayı bile parçalamak için elinden geleni yapıyor. Babaların, kocaların, sevgililerin “yakın kadın arkadaş”a nasıl davrandığını, bu arkadaşlıkları sınırlandırmak ve denetlemek için nasıl çaba sarf ettiklerini kadınlar çok iyi bilir. Bütün egemen düzenlerin temel yöntemi olan “bölerek yönetmek” politikası, burada da fazlasıyla geçerlidir. Ataerkil düzen kadınları, “namuslu kadın/hafifmeşrep kadın”, “itaatkar melek kadın/ cadı feminist kadın”vb. vb. olarak böler ve birbirlerine karşı kullanır. Bütün bu bölünmelerin arketipi ise, “lanetli Havva/Kutsal Meryem” ikiliğidir. Kadınlar da genellikle bu oyuna gelir, Meryem ile Havva’nın aslında aynı madalyonun iki yüzü olduğunu fark etmeden , “ah bak beni beğeniyorlar, ben iyiyim; öteki kadını beğenmiyorlar, o kötü” diye kendilerine paye çıkarıp rekabete girişirler. Dikkat edilirse, “kötü” diye nitelenip dışlananlar, hep düzene meydan okuyan, isyankar ve sorgulayıcı olanlardır.
Kadınlara siyasal, ekonomik, toplumsal pastadan ayrılan pay iyice küçük olduğu için, erkeklerle rekabeti göze almak yerine, kolayı seçip başka kadınların sırtından güç kazanmayı yeğleyebiliyorlar. Özellikle kadının statüsünün düşük olduğu ve ancak bir “oğul sahibi” olarak değer kazanabildiği toplumlarda, eski kuşak kadınların –“kaynanalar”ın- da ataerkil düzenle bütünleşip gelinleri/kızları üzerinde baskı kurarak erkek iktidarından küçük de olsa bir pay kapmaya çalışmaları erkek egemenliğinin yeniden üretilmesinde önemli rol oynuyor. Dolayısıyla, kadınlar neden her zaman dayanışma içinde değil sorusunu sormak abes. Kendiliğinden, sırf kadın olma verili kimliğinden kaynaklanan dayanışma bu yüzden hemen bozulmaya açıktır. Bunun ötesine geçmek, eşitsizliğe meydan okumak için yapmamız gereken somut hedefler uğrunda bilinçli, politik dayanışmayı örgütlemektir. Bu hiçbir zaman kendiliğinden gerçekleşmez, daima uğrunda bilinçli çaba harcanarak ulaşılabilecek bir şeydir.
Size böyle bir bilinçli dayanışma konusunda tarihten bir örnek vereyim. 8. ve 9. yüzyıllarda Bizans’ta, esas olarak imparatorların kendi otoritelerini daha da arttırmak için giriştikleri ikona kırıcılık (ikonaklazma) hareketine kadınların genellikle karşı çıktığı bilinir. Çünkü ikona tapımı, kadınlar için ev atmosferinde gerçekleştirebildikleri ve tanrıyla daha kişisel ve özel bir ilişki kurma olanağı veren, dolayısıyla da onlara özerk bir alan sağlayan bir tapınma biçimiydi. Sıradan kadınların yanı sıra imparatoriçeler de ikona kırıcılık hareketine karşı mücadele ettiler. En ünlülerinden biri, sıkı bir ikona kırıcı olan imparator Theophilos’un (829-842) karısı Theodora idi. Theodora, kocasının sarayın zindanında işkence ettiği ikonacı mahkumları kaynanası Euphrosyne’nin ve diğer kadınların yardımıyla gizlice kurtarıyordu. Sonunda zaten, imparatorun ölümünden sonra bu iki kadın, eski tapınma biçimini geri getirmeyi başardılar.
Kıssadan hisse: Gelinlerle kaynanaların bilinçli politik dayanışması dünyayı değiştirebilir! (FB/ÇT)