Geçtiğimiz yaz Çoruh vadisinde baraj ve santral inşaatlarını gördüğümde yaşadığım dehşeti, uzun yıllar unutacağımı sanmıyorum. Sessizce akan Çoruh'un kalbine saplanan yüzlerce hançer gibiydi inşaatlar, hala devam ediyorlar.
Şimdilerde ise Anadolu'nun dört bir yanında aynı belayla uğraşan binlerce insan Mayıs'ta Ankara'da buluşup, yörelerinin tepeden inme işgal ordusu gibi talan edilmesine karşı seslerini çıkaracaklar.
Doğu Karadeniz'den yola çıkan ilk kervanla başlayan "Büyük Anadolu Yürüyüşü"nden ya da kamuoyunca bilinen ismiyle "Anadolu'yu Vermeyeceğiz" hareketinden bahsetmek istiyorum.
HES yani hidroelektrik santraller "yenilenebilir enerji" ya da doğaya zarar vermeyen enerji olarak özellikle Enerji Bakanı performanslı Çevre Bakanı Veysel Eroğlu tarafından hararetle savunuluyor.
Bu kadim toprakların en büyük talihsizliklerinden biri de çevreyi korumayan Çevre bakanlıkları olsa gerek!
Eroğlu'nun hışmından nasibini almayan yok gibi ama gelin görün ki artık bıçak kemiğe dayanmış durumda. Öyle ki artık topraklarında huzurlu yaşayamayan ve her gün tonlarca dinamitin gölgesinde yaşamak istemeyen doğanın tüm bileşenleri adına, mağdur olan halklar yürümeye başladı.
İlk sefer Artvin'den başladı, sonra da Yuvarlakçay'dan, Hasankeyf'ten, Alakır vadisinden, Antakya'dan, Ayvalık'tan, Edirne, Altınoluk, Avanos ve Loç vadisinden yüzlerce insan geçtikleri güzergâhlardan insanların katılımıyla binlere ulaşıp, Ankara'da buluşacak.
Doğanın hakları için...
Anadolu'yu Vermeyeceğiz hareketi yola çıkmadan evvel şu mini manifestoyu sundular kamuoyuna:
"Son on yıl içinde tüm sularımız enerji şirketlerinin eline geçti. Üzerlerine binlerce HES ve baraj kuruluyor. Dağlarımız maden şirketleri tarafından parsellendi, delik deşik ediliyor.
Yaşamımız, nükleer ve termik santrallerle tehlike altında. Feryadımızı duyan yok. Binlerce yıldır ekip biçtiğimiz tohumlar, yok olmaya başladı. Ormanlarımız, parça parça kesiliyor.
İnsanımız, doğduğu bereketli topraklarda artık doyamıyor. Köyünü, ata toprağını terk ediyor. Binlerce insan şehirlere göç ediyor ve kadim Anadolu kültürleri birer birer yok oluyor.
Hızla kalabalıklaşan şehirlerimizde yaşamak her geçen gün daha da zorlaşıyor, maddi ve manevi bedeli artıyor.
Bu nedenle biz, Anadolu insanları, Anadolu'yu yaşatmak için kendi halk irademizi kullanmaya karar verdik. Birleşiyoruz!
Vicdan sahibi herkesle buluşarak yedi ayrı koldan, 40 gün 40 gece Anadolu'yu arşınlıyoruz ve nehirler gibi akarak Ankara'ya yürüyoruz.
Geçmişe olan saygımız ve çocuklarımızın geleceği için, doğanın hakları ve yaşam hakkımız için yürüyoruz."
Başka Anadolu yok!
Mesaj gayet açık. Bir yörede yapılan yıkıma karşı çıkmak için orada yaşamak gerekmiyor.
Yıllar evvel Danıştay 6. Dairesi Fırtına vadisinde santral yapımına karşı, "Üstün kamu yararı, çevrenin korunmasıdır" kararı vermiş, bu karar emsal teşkil etmişti ama yıkım Anadolu coğrafyasından hiç uzaklaşmadı, aksine katlanarak arttı.
Bizlere düşen yola çıkan kervanlara destek vermek, onlarla yürümek ve Ankara'da talepler yerine gelene kadar kalmak...
Kervanlar ve yürüyüşle ilgili bilgi almak, harekete destek olmak isteyenler www.vermeyoz.net adresine göz atabilir.
Evet, başka Anadolu yok, bu coğrafyayı enerji yatırımı adı altında yok etmek isteyenlere karşı sesimizi daha gür çıkarmanın zamanıdır. (UB/BB)