Delikanlı adam borcunu öder tabi, inkar etmek kitapta yazmaz. Yalnız bu borcu kim etti Tayyip Bey? İç borcumuz daha 1999'da 42 milyar dolar iken bugün 95 milyar dolar. Dış borç 1999'da 102 milyar dolar iken 2002'de 128 milyar dolar. Bu süre içinde hepimiz fukaralaştık. Peki bu borç nereye gitti? Ödemesine ödeyelim, delikanlılık bizde kalsın, tamam da. Bu borç kime gitti? Kimin borcunu ödeyeceğiz biz? Hem 1999'dan sonra ne oldu da bu kadar borca battık ?
Bak, 1999'un Aralık'ından bu yana IMF ile halvetiz ve borçlanmamızın çoğu IMF'ye. O da neden biliyor musun? IMF, reçete ile beraber borç vermiş. Reçete yamulmuş, biz IMF'ye borçlanmışız. Reçete sulanmış biz IMF'ye borçlanmışız ve o günden beri iki yakamız bir araya gelmiyor, IMF'siz de yapamaz olmuşuz. Ne reçeteler kar ediyor, ne IMF parası yetiyor hastalığa. Bu çaresizlik içinde bir de namertlik edip komşumuz Irak'ı zorba Bush'a satma karşılığı ABD parasına tamah ettik...Sakıp Ağa, talih kuşunu kışladık diyor, ama ben "verilmiş sadakamız varmış" da tezkereyi reddettik, o borcun da altına girmedik, diyorum. Niye biliyor musun?
Bizim bir kere borcu borçla kapatma sefilliğine bir son vermemiz lazım, yeni borçlanmalardan uzak durmamız lazım.
Lafımı unutturma ve ABD parasını bize nasip etmeyen Allah'a yat kalk şükür et. O ABD parası iyi ki gelmedi ve inşallah bundan sonra da gelmez. Neden biliyor musun? O paranın neyin karşılığı geleceği, izzetinefsimizi nasıl iki paralık edeceği gibi Ertuğrul Özkök beyin pek hoşlaşmadığı mevzular, değer erozyonu gibi konular bir yana, o para gelseydi biz fena halde mandepsiye basardık Tayyip kardeşim. Neden mi?
ABD'den o 24 milyar doları borçlansaydık, bu parayı iç borcu çevirmede kullanacaktık. Bu, tamamen iç borcun dış borçla takasından ibaret bir operasyon olurdu ve iç borç stokunun yapısı hızla değişir yüzde 32'si "döviz cinsinden ve dövize endeksli" iç borç ve yüzde 25'i ABD hazinesinden iç borç yapılandırılması için kullanılmış olan dış borca dönüşürdü ve bizi fena halde bozardı..
İç borç yapısında döviz borçlarının yükselmesi, Türkiye'yi dış şoklara daha da korunaksız duruma düşürür ve olası bir döviz krizinin ekonomiye maliyeti çok yüksek olurdu. Ayrıca, bu hastalıklı yapı, kur riskiyle de birleşerek, Türkiye'nin ödemek zorunda kaldığı faiz maliyetlerini arttırır, hülasa bizi duman ederdi.
ABD kredisini alsaydık, var ya, Türkiye'nin dış borç stoku 150 milyar doları ve gayri safi milli hasılanın yüzde 80'ini aşacaktı. Bırak yüzde 80'i, yüzde 50'yi buldun mu, Dünya Bankası'nca dış borçta riskli ülke yaftasını yiyorsun ve iflah olmuyorsun. Cüzzamlı gibi uzak duruyorlar senden. Biz zaten o etiketi boynumuzda taşıyoruz ve IMF-DB ikilisini dışında borç veren yok bize. Bu borcu da alsak iyice Arjantinleşirdik valla.
Çaktın mı şimdi köfteyi, Tayyip kardeşim.
Onun için yat kalk, beş vakit namazında yüce Rabbime şükret ki, bu kirli Bush borcunu bize nasip etmedi. Sen aldırma Sakıp Ağa'ya, Ertuğrul'a, onların biliyorsun kod adı "piyasalar"..Onlar için, benden sonrası tufan!... Sen de iyi tanırsın ya onları, boşuna konuşuyorum.
Sadede gelelim Tayyip kardeşim,
Delikanlıyız, borcumuz ödeyeceğiz, tamam. Ben de reddedelim demiyorum. Ama, bu kafa ile gidersek ödeyemeyiz. Ne biz iflah oluruz, ne alacaklı alacağını kurtarır. Bir deri bir kemik kalmış inekten süt çıkar mı yahu?
Bu borç dağını olduğu gibi kabullenip sırtlanıp gitmek takat işi değil. Bak, önce MÜSİAD'daki muhterem kardeşlerim gördü problemi, şu borçları masaya yatıralım dediler, geçende de ASO Başkanı ve TOBB Başkanvekili Zafer Çağlayan cesaretle konuştu. Alacaklılar gönüllü olarak borçlarını konsolide etsinler dedi. Hem IMF'nin ikiz kardeşi Dünya Bankası da, bu gidiş gidiş değil, dedi. Böyle borç öncelikli bir gündemle iflah olmazsınız, köylünüzü perişan ettiniz, dedi elin oğlu. Hatta TÜSİAD'ın Ankara Temsilcisi Zafer kardeşim de aynı manada şeyler yazdı Reuters'a..
Demek ki, bir şeyler yanlış gidiyor. Rahmetli Can Yücel abimin dediği gibi, "hava döndü, farklı esiyor yel". Gel de bunu anla..Bak Bush'un savaşı pek çantada keklik değilmiş, bu işler uzayacak. Bu bir Pirus zaferine dönecek. Dünyada taşlar yeniden dizilecek. Sen futbol oynamış adamsın, bilirsin karambolün ne olduğunu. Tam bir karambol halindeyiz, golü yemeyelim pisipisine. Delikanlılık böyle günlerde gösterilir. Şaşkınlığı at. Kuzu kuzu borç ödemekle bir yere gidilmiyor. Sen bu Ertuğrulgillerin, "piyasalar"ın dümen suyuna girdikçe tükeniyorsun. Bak, senin Babacan isimli çocuk nasıl çam devirdi. Bir sonraki ihalede kaçtan borç para bulacaksın bakalım.
İyi de ne yapayım, diyorsun değil mi?
Bak ilk delikanlılığı şu kendine "piyasalar" diyen ve bu memleketin gelirinin yüzde 55'ini götüren yüzde 20'lik azınlığına kafa tutarak yapacaksın. Ne yapacaksın biliyor musun?
Sermaye giriş çıkışlarına kontrol getiriyorum diyeceksin. Hani şu Turgut Bey'in 1989'da sıcak para gelsin diye başımıza tebelleş ettiği 32 sayılı karar var ya, onu askıya alıyorum, diyeceksin. Sermaye giriş çıkışı bundan sonra belli kurallara bağlanmıştır, diyeceksin.
Ne bu?Sermayeyi buradan kazanıyorsun, benim halkımın sırtından yapıyorsun, sonra hava bozdu diye canın çektiğinde alıp dışarıya götürüyorsun. Yok, burada ücretler arttı ben Bulgaristan'a yatırım yapıyorum, diyorsun. Ha bire tehdit. Üstüme gelmeyin, giderim. Vergi koymayın, giderim. Faizi yükseltmezseniz, dövizi fırlatırım... Sermayenin bu kadar şımarıklığını, bu kadar kaprisini, hatta zorbalığını kaldırabilir mi bu memleket? Bu parayı bu topraktan kazanıyorsun efendi, bu toprağa da yatırman gerekir. Bencilleşmeden, efendice,sorumluluk duyarak... Bunu yapabilmenin yolu da bu 32 sayılı kararnameyi revize etmekten geçer Tayyip kardeşim.
Borsa'da spekülasyona meydan vermeyeceksin. Borsa kazançlarını gelir vergisi kapsamına alacaksın. Reva mı, çalışandan alıyorsun gelir vergisini ama borsa spekülatöründen almıyorsun.
Bir de borsada spekülasyona göz açtırmayacaksın. Gereğinde tatil ederim diyeceksin. Kağıt alana, o kağıdı belli bir süre tutma mecburiyeti getireceksin. Başka türlü bunlarla baş edemezsin.
İkincisi, dövizi de başıboş bırakmayacaksın. Mesela TEFE'ye endeksleyeceksin. Burada ana fikir, sermaye kaçışları ile ekonominin kan kaybına uğramasını önlemek. Bunları yaparsan bir döviz krizinin önünü kesersin; döviz piyasalarını spekülatif amaçla manipüle eden sülüklerin hareket alanını daraltırsın.
.
Tayyip Kardeşim,
"Piyasalar" denilen zevatı yakın markaja aldıktan sonra, borçları masaya yatıracaksın. Başka yolu yok..
Birincisi, vadesi gelen devlet kağıtlarını (DİBS) uzun vadeli, enflasyona endeksli kağıtlarla değiştirebilirsin. Bu işlem, vade uyumsuzluğu nedeniyle bazı bankaları sarsacak gibi olursa, o zaman da, vadesi gelen senetleri Merkez Bankası kaynaklarıyla, yeni borç ihaleleri açmadan, ödersin. Biraz likit girer sisteme, ama olsun..
İkincisi devlet kağıtlarının faiz gelirlerini etkili bir biçimde vergilemen gerekir. Reel faizler yüzde 30'ları aşmış. Müsaade etsinler de bu fahiş kazançtan biraz vergi alınsın, değil mi ama!.. Hem 2000'de bu yapıldı ve kıyamet de kopmadı. Bugün niye yapılmayacakmış!..Bu vergileme ile hem Hazine'ye para girer, bu sayede de borçlanma ihtiyacı azalır hem de reel faiz düşer, yatırım iklimi için zemin hazırlanır.
Üçüncü olarak Tayyip kardeşim, devlet kağıtlarına yatırım yapmış muhterem "piyasalar"a bir kereye mahsus bir servet vergisi uygulamalısın ve buradan elde edilecek vergi hasılatını da delikanlı gibi borç ödemede kullanabilirsin.
Bunlar yapılmayacak şeyler değil. Benzerini 1994'te Tansu Hanım, Net Aktif Vergisi adıyla yapmıştı. Kimsenin gıkı çıkmamıştı. Delikanlı Tayyip, Tansu Çiller'in yaptığını yapamayacak mı yani?
Eğer bu iç borç operasyonlarını yapabilirsen Tayyip kardeşim, bunlar parasal genişlemeye yol açar ve de mevduat ve kredi faizlerini aşağıya çeker , böylece talep canlanır , boş kapasiteler kullanılır, üretim genişler. Çarklar döner, işsizlere iş imkanı çıkar. Tünelin ucunda bir ışık görürüz Allah'ın izniyle...
Bitmedi. İç borçların yanında dış borçlara da el atman gerekecek.
Bir kere, sermaye kontrolünü getirdin ve dizginleri "piyasalar"ın elinden aldın mı, sonra da iç borçta söylediğim operasyonları yaptın mı, IMF'nin "yüzde 6.5 faiz dışı fazla" diye tutturduğu hedefi, millete zulmetmeden gerçekleştirirsin, IMF'nin de façasını alırsın, bundan emin ol.
Bunları yapınca artık, evinin içini düzene sokmuş bir ülke olarak dış aleme alnı açık çıkabilir dış borç operasyonunun düğmesine basabilirsin.
Önce şunları yapacaksın: Kamuya ait dış borçla ilgili anapara ödemelerini tek yönlü olarak dondurmalısın; özel kredilerle ilgili yükümlülükleri ise, sermaye hareketlerini kontrol altına aldın mı, zaten fiilen "askıya almış"olursun. Bu önlemleri aldıktan sonra diyebilirsin ki, Ey dünya milletinin insanları, ben yaptığım iç operasyonlarla artık iç borcunu çevirebilen ve içborç yükünü hafifletmiş bir ülkeyim ve sizden de 130 milyar dolara çıkmış borçlarım konusunda anlayış ve yardım bekliyorum. Delikanlı sözü, borcunuzu inkar etmiyorum, ödeyeceğim. Ama gelin yeniden bir anlaşma yapalım.
Tayyip kardeşim, bunu yapmanın tam zamanıdır üstelik. Burnunun dibinde savaş patlamış, savaştan büyük zarar görmüş bir ülkenin bu çağrısını kimse ayıplamaz, hor görmez.
Bunu daha 1998'de, güneşli bir havada Rusya yaptı ve kıyamet kopmadı. Bugün Rusya nerede, biz neredeyiz. Sana küçük bir not vereyim. Bizim borsa endeksi 2002'de yüzde 36 gerilerken, Rusya Mos times endeksi yüzde 37 arttı.
Hülasa, şimdi gerçek bir delikanlı gibi davranma ve imtihan zamanıdır Tayyip kardeşim.
Bu tavsiyelerime uydun, uydun..Uymaz da kulak arkası eder Sakıp Ağa'nın ve Ertuğrul'un yolundan gidersen, bile bile lades oldun demektir. Arkandan hiçbir Kasımpaşalı ağlamayacaktır, kendi etti, kendi buldu diyeceklerdir, bilesin.
Baki selamlar...(MS/NM)