İrlanda barış sürecinin baş aktörlerinden biri olan ABD’li eski senatör George Mitchell, barışın tesisinin kuşaklar alacağını söyleyerek, çatışma sonrası süreçte özellikle insanların kafaları ve kalplerindeki anılarının tamirinde ekonomik imkanların da önemine dikkat çekerek şöyle diyor:
“İki tarafın liderliğinin de bunun için birlikte çalışması gerekiyor. İşin bir diğer yanı da, ekonomik imkânlarla ilgili. Ekonomik durgunluğun olduğu bir yerde, barış sürecini uygulamaya koymanız çok daha zordur. Dolayısıyla etkili bir politik liderlik, sağlanacak ekonomik imkânlarla birlikte önemli.” [1]
Henüz Türkiye’de çatışma sonrası döneme girmiş olmasak da çatışmanın barışa daha hızlı evrilmesi için Mitchell’in deyimiyle kafaların ve kalplerin yeniden tamiri için yüzleşme, adalet ve telafi politikalarının yanı sıra pek de gündemde olmayan ekonomi ve kalkınma politikalarının da altyapısının hazırlığı gerekecek.
Bölgenin 30 yıllık savaş boyunca yıkılan ekonomisinin Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) yatırımları, Sosyal Destek Programları (SODES) ve mevcut teşvik yasası ile toparlanacağını beklemek hayal olur. GAP çok uzun yıllardır sadece Bölge halkı için değil kendi çalışanları için de kurtulmaya çalıştıkları atıl bir kurum haline dönmüş durumda. 25 yılda birçok çabaya, tekrar tekrar hazırlanan master planlara rağmen bu kurum toparlanamadı ve Bölgenin kalkınmasında lokomotif rolünü üstlenemedi maalesef.
2008 yılında GAP Eylem Planı’nın sosyal içerme ayağı olarak başlatılan, amacı zorunlu göç mağdurları ve yine dezavantajlı diğer toplum kesimlerin refahını arttırmak olan SODES da amacı doğrultusunda yürütülmedi. SODES’lerin yürütülmesi Bölge’de Valiliklerin keyfi kararlarına bırakıldı. Oldukça gerekli ve iyi niyetli bir çabayla başlatılan SODES Programı, bir müddet sonra birçok ile yaygınlaştırılarak, özellikle de devlete daha yakın duran veyahut eleştiri getirmeyen sivil toplum örgütlerinin devlet eliyle güçlendirilmesine yarayan bir kaynak konumuna indirgendi. Bölge kalkınmasında kullanılan bir diğer araç teşvik yasaları da Kürt illerine istenilen yatırımı çekmedi.
Son çıkarılan 5084 sayılı Teşvik Yasası da daha öncekiler gibi, yasa kapsamındaki birbirinden farklı ekonomik potansiyellere sahip illerin ve bölgelerin aynı statüde değerlendirilmesi, siyasi baskılarla kapsamının sürekli genişletilmesi, yerelde yasanın uygulanmasında çıkarılan çeşitli zorluklar nedeniyle istenilen etkiyi göstermedi.
Binlerce boşaltılan ve yakılan köy, mera yasakları, Bölge kırsalında yok olan tarım ve hayvancılık, yok olan yaşam, şehirlerde bitme noktasına gelen üretim ve ticaret, her geçen gün artan işsizlik ve açlık…
30 yıllık savaşın Bölgede yarattığı ekonomik tahribat önümüzde tüm çıplaklığıyla duruyor. Mevcut ekonomik ve kalkınma programlarının bu tahribatı dönüştürme gücü olmadığı ortada.
Barış süreci ilerlerse (ki umudumuz budur), süreçle birlikte Bölge kırsalından büyük şehirlerin varoşlarına göç edenlerin bir kısmı geri dönecek, Mahmur gibi kamplar boşalacak, dağdakiler inecek. Sayıları milyonları bulan bu insanlar evlerine dönecekler. Bu insanların çok ciddi bir kısmının kırsaldan gittiği düşünülürse, dönecekleri yer de yine Bölge kırsalı olacak. En az 20 yıldır yuvadan, kırdan, tarladan, üretimden uzak olan bu insanların çoğu en basitinden bir ağacın nasıl budandığını bile hatırlamayacaklar.
Göç insanların binlerce yıllık üretim kültürünü de yok etti. Kalkınma ajansları aracılığıyla yıllık hibe ve proje çağrılarıyla şekillenen şuan ki mevcut kalkınma yaklaşımı ile bu insanları kırdaki yaşamlarına entegre etmek mümkün değil. Kapsamlı, sosyal ve ekonomik çalışmaların elele gittiği, insanı odağına alan hak temelli kalkınma programlarına acilen ihtiyaç var. Devletin biran önce kapsamlı kırsal kalkınma programlarını devreye sokarak savaşın tüm tahribatı ile dönecek olan bu insanlara yaşamlarını yeniden kurabilmelerinde destek olması gerekiyor. Bu kafaların ve kalplerin tamirine de iyi gelecektir. Çözüm sürecinde Kalkınma Bakanlığının bir misyonu da bu olmalı… (NB/HK)