Geçtiğimiz günlerde gazetelere yansıyan bir haberi okuyunca insanın aklına, bir Pazar günü kahvaltıdan sonra ailecek parka gider gibi, Başbakanın da evdeki kadınları yanına katıp bir uluslararası toplantıya gidişi geliyordu. Neydi haber?
"Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun düzenlediği 'Daha Eşit Bir Dünya için Cinsiyet Eşitliği Komisyonlarının Rolü' temalı uluslararası buluşma Grand Cevahir Otel'de başladı. İki gün sürecek toplantının açılışına Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit, yabancı ülkelerden temsilciler ve bazı davetliler katıldı."
Haberi okuyunca insanın gözünde canlanan fotoğraf, sizce de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) kadın sorununu nasıl sığ algıladığını göstermiyor mu?
Eşitlik mi istiyorsun, al sana fırsat eşitliği. Başbakan kendi gölgesi altında, eşine, kızına, partili kadınlara fırsat eşitliği tanımış, onlarla aynı toplantıya gitmiş, orada en çok kendisi konuşmuş ama onlara da söz vermiş. Daha ne olsun?
Eşitlik mi, fırsat eşitliği mi?
Balık baştan kokar ya, komisyonun hali tam da bu. Adına bakın. Neymiş? Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu. Pek cafcaflı duruyor. Ama sanıldığının aksine kadınların lehine değil aleyhine bir duruş sergiliyor.
Biz feministler ve kadın kurumları kaç kez itiraz ettik bu adlandırmaya ve tabi ki algılamaya. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği değil, Kadın Erkek Eşitlik Komisyonu olsun dedik ısrarla.
Feministlerin ve kadın örgütlerinin bu itirazı duyulmadı. Sesimiz bastırıldı. Zira fırsat eşitliği ve fırsatı bir kenara atıp, bükmeden, kıvırmadan, açıkça talep ettiğimiz kadın erkek eşitliği en başta hükümetin işine gelmiyor.
Fırsat eşitliği, mevcut cinsiyetçi toplumu değiştirmeden, herhangi bir durumdan, bir olanaktan yararlanma, bir tür tercih edilme, seçilme durumunu ifade eder.
Başında fırsat olmayan eşitlik ise bir toplumda her yönden cinsiyetçi uygulamalara yapısal bir karşı koyuşu hedefleyerek, kadınların aleyhine olan her şeyi lehte değiştirerek kadın ve erkekler arasında eşitliği sağlamayı ifade eder.
Fırsat eşitliğinin başbakana sağladığı imkanlar
Zaten bu buluşmalara erkek başbakanın bu kadar rahat katılıp biz kadınlar için ne çok işler yaptıklarını yalan yanlış anlatabilmesinin ardında fırsat eşitliğinin başbakana sağladığı fırsatlar var. Fırsatı yakalayan da Başbakan olunca, bu fırsatı "eşitçe" kullandıkça kullanıyor.
Bu arada bir başka "fırsat eşitlikçi" Emine Erdoğan da boş durmamış; kocası Başbakandan arta kalan zamanlarda fırsatı kollayıp "Esasen toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda verdiğimiz mücadele bir hak mücadelesinden öte, altını çizerek ifade ediyorum bir ölüm kalım mücadelesidir" deyivermiş.
Oysa kendilerinin çok önemsediği ve altını çizdiği toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda verdiği mücadelenin bir hak mücadelesinden öte ölüm kalım mücadelesi olduğu, popülist bir vurgulamadan öte bir şey değil. Hatta manipülatif, suyu bulandıran bir ifade.
Yoksa kim bilmez Emine Erdoğan'ın, "ölüm kalım" diyerek, adını vermekten imtina ettiği, üzerini örtmeye çalıştığı, küçümsediği, bal gibi de temel hakların en başında gelen yaşam hakkından bahsettiğini?
Madem bu kadar ölüm kalım meselesini önemsiyor Emine Hanım, niye dönüp AKP'ye sormuyor sizin döneminizde neden kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı diye. Yoksa bu soruyu sorabilecek fırsatı ve eşitliği mi yok AKP ve onun erkek siyasetçileri karşısında?
Buluşmadaki inciler bu kadarla da sınırlı değil. Dünyanın her yerinde kadınların pek çok zulümle karşı karşıya olduğunu belirtmiş Emine Erdoğan. "Irak´ın, Afganistan´ın, Darfur´un, Filistin´in şimdi de Libya´nın dul kadınları yaşadıklarını anlatmaktan çekiniyor yardım dahi isteyemiyor" demiş ve kadınların yardım istemesini beklemek yerine harekete geçmek gerektiğini ekleyivermiş can alıcı konuşmasında (!)
Ama bir kusurcuğu var. Libya'ya neden Türk ordusunun da gittiğini sorgulamadan, Libyalı kadınları sahiplenmiş. Savaş nedeniyle başka ülkelerde dul kalan kadınları sayarken nedense dili Kürt kadınlara varmamış. Kürt kadınlarını kimler dul bıraktı acaba? Belli ki bunları merak etmemiş. "Elin" kadınlarından harekete geçmesini beklerken burada hareketli olan Kürt kadınlarını sahiplenmemiş, görmek bile istememiş.
Emine Erdoğan'dan daha samimi bir diğer açıklama ise Başbakan Erdoğan'dan geliyor. "Bizim askerimiz Libya'da bomba atan el olmayacak".
Peki ne olacak? Onca savaş gemisi, denizaltı ne yapmaya gitti? Ortadoğu'nun "örnek" ülkesi olan Türkiye, ortağı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi oralara da mı ileri demokrasi götürüyor o gemilerde, erkek askerleriyle.
Gerçi Libya'yı işgalde tam bir fırsat eşitliği yaratılmasa da Türkiye için, AKP öyle hemen vazgeçmeyecek. Onun da gözü emperyalist ülke olmakta. Fırsat verilmezse, fırsat yaratacak.
Alışmışlar, kadınların emeğine, bedenine el koymaya. Alışmışlar halkların iradesine ve topraklarına el koymaya. Alışmışlar işçilerden emekçilerden çalıp çırpmaya.
Fırsatları, eşitlik ötesi, eşitliği yok etmeye yeminli, eşitsizlik üzerine kurulu. O yüzden fırsatlarını da cinsiyetçi, milliyetçi, işgalci, sömürücü yüzlerini de açığa çıkartmak ve ona karşı mücadele etmek hepimizin boynunun borcu. (GA/BB)