Sevgili Bülent Arınç,
Nasılsınız?
İyi olduğunuzu var sayıyorum. Bugünlerde arzular şelale olduğuna göre…
Kulağıma geldi, kadınların kahkaha atmasıyla ilgili birtakım analizleriniz var imiş. Size katıldığımı söylemek için yazıyorum bu mektubu. Hem kahkahanın analizini değme seksoloğu, psikoloğu, sosyoloğu aratmayacak kadar iyi yaptığınızı düşündüğümü söylemek, hem de size teşekkür etmek üzere.
Hani biz yıllardır uğraşıyoruz, meramımızı anlatmak için. Bir maruzatımız var; oradan alıp buraya veriyoruz, şu ucundan tutup bu ucunu bırakıyoruz, kendimiz nasıl anlasak, dünyaya nasıl anlatsak diye dimağımızı yoruyoruz. Siz, eksik olmayin, her seferinde hızır gibi yetişiyorsunuz. Tabii bu teşekkürü yalnızca şahsınıza edersem, “kadın” ve “aile” algımızla ilgili çalışmalarını göz ardı edemeyeceğim yol arkadaşlarınıza haksızlık etmiş olurum, ve bunu inanın hiç istemem. Bu yüzden pek sayın Recep Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek, Ayşenur İslam, İdris Naim Şahin, Aliye Kavaf gibi birkaç önemli ismi anmadan geçemeyeceğim.
İnkar edilemez katkınza gelirsek… Her seferinde; arzu - beden - kadın - ahlak - aile - toplum… ilişkisini öyle güzel ortaya koyuyorsunuz ki, tüm bunların birbiriyle bağlantısını ve hem şu anda içinde bulunduğumuz hem de yaratmak istediğiniz toplumsal ilişkileri çok daha kolay algılayabilir oluyoruz. Doğru söylüyorsunuz, kahkaha iffetsizliktir. Hele kadınların ulu orta, elleriyle ağızlarını kapatmadan, yüksek sesle attıkları kahkaha daha da büyük bir iffetsizliğin nişanesi. Çünkü kahkaha özgürlükle göbeğinden ilintilidir ve arzumuzun özgürleşmesine bir davet, bir cürettir.
Nitekim, daha önceleri de doğru söylemiştiniz. Mahkemeleriniz, boşanmak isteyen kadını, kocasına daha fazla “ücretsiz ev içi emek harcamayı reddettiği için” tazminatla cezalandırırken de ne güzel ifade ediyordunuz mesela kendinizi. Evlilik kurumunun maddi temellerinin neye denk düştüğü bahsinde, biz emek sömürüsü dedikçe siz kutsallık dersiniz diye endişelerim vardı halbuki benim. Yıllar içinde, güçlendirmek istediğiniz sistemi, hiçbir süse püse gerek kalmadan, böylesine açıkça ortaya koymanızla beraber, bütün bu endişelerimin yersiz olduğunu idrak eder oldum.
Teşekkür ederim.
Lakin, bu samimiyetinizi karşılıksız bırakmayi içime sindiremem. Bu yüzden, yanlış anladığınızı düşündüğüm bir konuya açıklık getirmek isterim: Biz iffetsiziz. Hem ulu orta kahkaha atan hem evlenmeyen hem sevişen hem bazen hemcinsleriyle sevişen hem de bazen doğurup bazen doğurmayan cüretkar iffetsizleriz biz. Kafanızın karışması ihtimali beni üzeceği için ilave etmek isterim: Sakın yanlış anlamayın, iffetsizliği seçiyor ve seviyoruz.
Özcesi… Sizin inşa etmek istediğiniz kadını, ahlakı, toplumu ve bunları inşa etmeye yarayan politikayi görüyor, tanıyor, takip ediyor; ancak tercih etmiyoruz. İstemiyoruz. Sevmiyoruz. Seçmiyoruz. Takdir edersiniz ki çokuz, “ayrık otu” gibi yayılmacıyız; netice itibariyle gücümüz de yetiyor: Sizi tanıyor ve fakat seçmiyoruz.
Siz de artık yorulmayın derim. Bu işleri bize bırakıp evinizin bahçesini sulasanız, hem daha iffetli değil mi?
Selamlarımla. (İŞ/AS)
* Fotoğraf: Ali Atmaca / AA