Ankara ayakta. Kızılay, Kuğulu, Tunalı... Kıyamet kopuyor.
Her sokak başı, her kavşak, her cadde, her meydan... Ankara semaları "Her yer Taksim her yer direniş!" sloganları ile inliyor.
Önce Kızılay, sonra Kuğulu, ardından Çankaya'da eylemdeydim bugün.
Kızılay'dayken, bir kadın otobüsten inip yanımıza geldi. "Bacım, bu ayaklar eve gitmek istemiyor!" dedi. Eve gitmek için bindiği otobüsten dar atmış kendini polis kalabalığını görünce. Çantasından gaz maskesini, düdüğünü, sirkesini, bir de mavi bir kask çıkardı. OSTİM'den almış, "Beş liraya aldım. Çok çok aldım çocuklara dağıttım, en çok bu lazım oluyor. Hayat kurtarıyor" dedi. Hemşireymiş, evde çocuğu onu bekliyormuş ama o, kendini sokaktan alamıyormuş. TOMA'lar üzerimize doğru gelince hep bir ağızdan bağırmaya başladık: "Her yer Taksim, her yer Direniş!"
Ortalık biraz durulunca, "Ben, ne İstanbul'u gördüm, ne Taksim'i. Ama Taksim kurtulmadan eve girmek bana haram" dedi. Sakarya'nın köşesinde duran çevik kuvvet timi hareketlenince, vedalaştık. Herkes bir yana dağıldı.
Akşamüstü, daha bana ilk kelime olarak, "bacım" diyen hemşire arkadaşımla tanışmadan, Güvenpark'ta, Ankara Dayanışması'nın Gezi Parkı'na destek için yaptığı eylemde basın açıklaması okunduktan sonra biraz dinlenmek için bir kahve içeyim demiştim. Yanımdaki masada iki genç kız gevşek gevşek konuşuyorlardı. Kızlardan biri, "Alışveriş edeceğim, Ankara Pazarı'na gitmek istiyorum ama gidemiyorum, bunlar benim özgürlüğümü engelliyorlar" dedi. Tarzlarından pek ihtimal vermedim ama yine de umutlanayım dedim, herhalde polislerdi "bunlar" dediği. Değilmiş tabii ki, konuşma ilerleyince anlaşıldı. Göstericilermiş meğer rahatsız oldukları kişiler.
Zaten yorgunluktan kıpırdayacak halim yok, durduk yere bir de onları dinleyerek sinirlenmemeye karar vermiştim ki tam, diğer kız yayvan yayvan, "Yaaa, bunlardan kaçı Gezi'yi gördü ki bağrışıyorlar böyle?" deyip bir de üstüne TV dizisi efekti gülüşüyle devam edince, çenemi tutamadım. "Bunlar dediklerinden biri de benim. Kimin nereleri gördüğünü bilemem elbette ama sizin burnunuzun dibinde olanları görmediğiniz belli. Özgürlüğünüz engelleniyorsa, günlerdir durduk yere halka saldıran, Ankara'yı maddenin iki halinden ibaret kılan polisler yüzündendir belki... Şunlara bir bakın, her an saldırmaya hazır, durduk yere bizi gazlamaya, sulamaya iştahlılar. Merakınızı gidermek için söyleyeyim, bir haftadır gecenin ikisine kadar Ankara'da sokaklardayım, dün Gezi Parkı'ndaydım, bugün buraya eyleme geldim. Dinlenmek için oturmuştum, sayenizde dinlenmenin zamanı olmadığını anladım. Haydi hoşça kalın, ben eyleme gidiyorum. İzlemeye devam edin siz" dedim, kalktım.
Kim bilir, şu anda Atatürk Bulvarı'nda halka saldırmaya hazırlanan TOMAları izliyordur belki o genç kızlar CNN'de. İhtimal, sokaklarda tencere tava düdük çalarak, sloganlar atarak yürüyen, "Taksim sana canımız feda!" diye bağıran Ankara halkının gürültüsünden rahatsız olmuşlardır, uykuları kaçmıştır belki.
Gün 12 Haziran'a yeni döndü. Barikatlar kuruldu. Ben yazıyı yazarken, az önce TOMA Atatürk Bulvarı'nda Taksim'e destek vermek için toplanan binlerce kişiye saldırdı. Gaz bombaları ortalığı savaş alanına döndürdü yine.
Ayakları eve gitmek istemeyen hemşire bacımı tam da şimdi, şu anda gözlerinden, gözlerinden öperim.
Haklı, evler dar geliyor. (FÇ/HK)